Instagram'ın yasaklanması, toplumda adeta bir bomba etkisi yarattı. Aniden sosyal medya hesaplarımızın kapısına kilit vuruldu ve yüz milyonlarca insan bir anda kendini dışarıda buldu. Peki, bu yasak gerçekten gerekli miydi? Yoksa bu sadece hükümetin kontrolü artırmak için attığı bir adım mı?
Instagram'ın kapatılma gerekçesi olarak sunulan sebepler, güvenlik, mahremiyet ve dezenformasyonla mücadele gibi argümanlarla süslenmiş durumda. Ama asıl mesele, bunların ne kadar samimi olduğu.
Instagram, birçoğumuz için sadece fotoğraf paylaşma platformu değil; aynı zamanda kendi sesimizi duyurabildiğimiz, düşüncelerimizi paylaştığımız, işimizi yürüttüğümüz, hatta dünyayla bağlantı kurduğumuz bir mecra. Bir sabah uyandığınızda birilerinin keyfi kararlarıyla bu bağlantının koparıldığını düşünün. Kendi hayatınızı bir an için askıya almak zorunda kalıyorsunuz. Bu durum, bireysel özgürlüklere ne kadar müdahale edilebileceğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sosyal medya platformları elbette eleştirilebilir; dezenformasyonun yayılması, siber zorbalık ve mahremiyet ihlalleri gibi ciddi sorunlar var. Ancak bu sorunlar, yasaklarla değil, daha etkili düzenlemelerle çözülebilir. İnterneti kapatarak bu sorunları ortadan kaldırmayı beklemek, bir nevi televizyonu kapatıp haberlerin kötü olduğunu görmezden gelmeye benziyor.
Öte yandan, bu yasak kararı halkı daha çok kutuplaştırıyor. Yasakları savunanlar, Instagram'ın toplum üzerinde olumsuz etkiler yarattığını ve genç nesilleri yozlaştırdığını iddia ederken, karşı çıkanlar ise bu durumu bireysel özgürlüklere bir saldırı olarak görüyor. Bu tartışma, toplumun sosyal medyanın ne anlama geldiği ve nasıl kullanılacağı konusunda ne kadar bölünmüş olduğunu gösteriyor.
Ayrıca Instagram’ı işlerini yürütmek için kullanan binlerce insan var. Butikler, sanatçılar, içerik üreticileri ve daha niceleri, Instagram’ı ticari faaliyetleri için bir vitrin olarak kullanıyor. Bu platformda ürünlerini tanıtan, müşterileriyle etkileşim kuran ve satış yapan pek çok kişi, bir anda işlerinin aksamasına tanık oldu. Bu insanlar için Instagram’ın kapanması, dükkânlarının kepenk kapatması gibi bir şey. Bir günde işlerini yürüttükleri alanı kaybettiler, müşterileriyle iletişim kurmakta zorlandılar ve gelir kaybına uğradılar.
***
Instagram’ın kapatılmasıyla birlikte birçok insanın çözüm arayışına girdiğini gördük. Sonuç? VPN kullanımı patladı! Bir sabah uyandık, Instagram kapalı. Peki, ne yaptık? Hemen telefonumuza, bilgisayarımıza VPN yükleyip Instagram’a tekrar ulaşmanın yolunu bulduk. Ama bu çözüm, gerçekten işe yarayan bir çözüm mü, yoksa daha büyük sorunlara kapı mı aralıyoruz?
Öncelikle VPN'in ne olduğunu kısaca açıklayalım. VPN, aslında internet trafiğinizi farklı bir ülkedeymiş gibi gösteren bir araç. Yani, Instagram'a Türkiye'den değil de başka bir ülkeden giriyormuş gibi bağlantı kuruyorsunuz. Güzel bir çözüm gibi görünüyor, değil mi? Ama burada durup bir düşünelim. Bu durum aslında ne anlama geliyor?
İlk olarak, VPN kullanımı, internet erişimi üzerindeki kontrolü zorlaştırıyor. Yasaklanan bir siteye girmenin “kolay” bir yolu olduğu için birçok kişi bunu bir çözüm olarak görüyor. Ancak bu durum, internet üzerindeki denetimlerin sıkılaştırılmasına ve daha karmaşık düzenlemelerin getirilmesine neden olabilir. Yani bir nevi, kısa vadede bir çözüm bulmuş gibi görünsek de uzun vadede internetin daha fazla kontrol altına alınması gibi bir durumla karşı karşıya kalabiliriz.
İkinci olarak, VPN kullanımı güvenlik açısından riskler taşıyor. Ücretsiz VPN hizmetleri, kullanıcıların verilerini toplama ve üçüncü taraflarla paylaşma eğiliminde olabiliyor. Yani, Instagram’a ulaşmak için kullandığınız bu hizmet, aslında sizin kişisel bilgilerinizi başkalarına satıyor olabilir. Ücretsiz olan şeyin bedeli, çoğu zaman sizin gizliliğiniz olur. Ayrıca, güvenilmeyen VPN’ler siber saldırılara karşı daha açık olabilir, yani kişisel bilgilerinizi riske atabilirsiniz.
Bunun dışında, VPN kullanımının yaygınlaşması, sosyal medyaya bağımlılığın da bir göstergesi. Yasaklara rağmen bu platformlara ulaşmak için ekstra çaba sarf etmek, sosyal medyanın hayatımızda ne kadar büyük bir yer kapladığını gösteriyor. Bu durum, sosyal medya platformlarının kapatılmasının gerçekten işe yarayıp yaramadığını da sorgulatıyor. Eğer insanlar, yasakları delmek için bu kadar hevesliyse, acaba asıl sorun sosyal medyanın kendisinde mi, yoksa insanların bu platformlara bağımlı hale gelmiş olmasında mı?
Öte yandan, VPN kullanımının yaygınlaşması, toplumda bir tür bilinçlenmeye de yol açabilir. Belki de bu sayede, internetin ne kadar kısıtlanabilir bir alan olduğunu, kişisel verilerin ne kadar değerli olduğunu ve dijital özgürlüklerin ne kadar önemli olduğunu daha iyi anlarız. Ancak bu bilinçlenme, yine de güvenlik risklerini ortadan kaldırmıyor.