Mevcut belalar yetmezmiş gibi, bu güzel ülkemin başına neler geliyor böyle? Tabi hemen söylemek lazım ki, ‘Elini verirsen, kolunu alamazsın’ modundaki haine zamanında acırsan başına bunların geleceği de kaçınılmazdı. Neyse…

**

Aradan yirmi gün geçti ama ben hala travmadayım. Ve bu yaşadığım travmanın yıllarca yakamı bırakacağını sanmıyorum. Ruhsal yapım, bu tür olaylardan gereğinden çok çok fazla etkilendiği için son yirmi gün yazı bile yazamadım. Yirmi sefer başladım belki ama olmadı. Umarım bu sefer yazının sonunu getirebilirim…

**

Askeri kıyafet giymiş vatan hainlerinin, ülkeye verdiği tahribata rağmen, bu hain yapıya karşı verilen mücadele, gözaltılar, tutuklamalar beni sevindiren tek olgu. En azından, böyle bir yapının, ülkenin her bir hücresinden sökülüp çıkarılarak imha edilmesi yaşadığım ve yaşadığımız travmaya rağmen son derece olumlu bir gelişme.

**

Bir başka olumlu gelişmeyse, darbe girişiminin hemen başladığı saatlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, vatandaşları meydanlara, valilik binalarının çevrelerine toplanmaya çağırması ve bunun akabinde, bu toplanmaların devam etmesiydi. Bu toplanmalar, insanlara darbe karşısında alınacak tavır ve demokrasiye sahiplenme açısından adeta bir aşı oldu.

**

Yirmi gündür devam eden bu demokrasi nöbetleriyle, insanların darbe kültürleri, demokrasiyi ve rejimi koruma duyguları en üst düzeye çekildi. Bundan hiç şüphem yok. Bunun içindir ki şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bugünden sonra Amerika’da bile darbe olabilir ama Türkiye’de olmaz. En az yüz yıl olmaz. Çünkü bu millet artıkantrenmanlı.

**

‘Demokrasi nöbetleri’ deyince, Sakarya’da iki ismin hakkını vermek lazım… Biri Vali Hüseyin Avni Coş. Diğeriyse, Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu. Bu ikili, Demokrasi Meydanı’na toplanan kalabalığın heyecanını en yüksekte tutmak için büyük bir efor sarf etti.

**

Vali Hüseyin Avni Coş, hemen hemen her akşam Demokrasi Meydanı’na gelip halka hitap etti. Vurgulu ve de duygulu konuşmalar yaptı. Devlet adamlığı tecrübesini konuşturdu. Darbe gibi kötü senaryolar karşısında halkın, ülkesine sahip çıkma adına ihtiyaç duyduğu enerjinin önemli bölümünü onlara, bu konuşmalarla verdi. Herkesi, iri ve diri tuttu. Açık ve net şekilde hakkını vermemiz lazım.

**

Ve Zeki Toçoğlu… O meydanın sahibi, bu vebalin tak başına karşı koyucusu gibiydi. Her gece, her gece o kürsüye çıkıp, o mükemmel hitabet yeteneğiyle insanlara konuştu. Darbelerin, darbe girişimlerinin kötülüklerini anlattı. Tek başına karşı koyucusu gibi derken şunu da söylemeliyim. Diğer belediye başkanları neyse, çünkü hepsi kendi ilçesinde bu demokrasi nöbetlerini vatandaşlarıyla sürdürdü.

**

Ama sanırım Zeki Toçoğlu, biraz milletvekilleri tarafından yalnız bırakıldı gibi. Bunu şunun için söylüyorum. Yirmi günün, yirmisinde de o meydanda Toçoğlu konuşurken, yirmi günde aralıklarla da olsa on gün o meydanda konuşan milletvekili yok. Bunun için, bu olayın tüm yükünü adeta tek başına çeken Toçoğlu’nun hakkını vermek lazım… Sonuç olarak, ülkeme ve bütün insanlara bu travmayı yaşatanların tamamının, ama hata oranı en aza çekilerek cezalandırılması en büyük dileğim..