Bu şehrin ulaşımını denetleyen bir yetkili yok mu? Diyeceğim de, Şehir İçi Trafik Şube Müdürlüğü, Büyükşehir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı’nı yok saymış olacağım. Çünkü bu şehrin trafiğini denetlemekte kanuni yükümlülük bu iki kurumda… Ben öyle biliyorum, yanlışım varsa biri beni aydınlatsın…

Bu arada Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKM), Minibüsçüler Odası, Şoförler Odası’nı da unutmamak gerek. Çünkü yazacaklarım direk onları da ilgilendiriyor. Denetleme yetkileri olmasa da, bu şehrin ulaşımını sağlayan onların üyeleri, onların otobüsleri, onların minibüsleri ve onların dolmuşları değil mi?

Otomobilim olmadığı için ulaşımımı dolayısı ile toplu taşıma araçları  olan belediye otobüsü, halk otobüsü, minibüs ve dolmuşla yapmak zorundayım. Her gün bu araçlara binerken de adeta midem ağzıma geliyor. Oturduğum koltuk adeta bana batıyor. Elimi, kolumu koyacak yer bulamıyorum. Eve gittiğim zamanda hiçbir yere oturmadan direk banyoda üzerimi değiştiriyorum. Neden mi? Çünkü toplu taşıma araçlarının neredeyse tamamı leşşşş.

Çoğunun koltukları kirden kayış olmuş derler ya aynen öyle. Yırtık, pırtık, koltuk süngerleri çıkmış. O koltuğun üzerinde ne lekesi ararsan bulman mümkün.

Allah aşkına bu şehirde hiç mi araçlar denetlenmez? Hiç mi içine bir kafa uzatılıp ta bakılmaz. Bu araçlara binenler insan değil mi? Bu insanların sağlığı sizler için hiç önemli değil mi?.. Çoluk, çocuk, 7’den 70’e bu araçlara herkes biniyor. Hastası, yaşlısı, altına üstüne kaçıranı. Adeta mikrop yuvası. Ve biz bu mikrop yuvası ile yolculuk etmek zorunda kalıyoruz.

Bu araçlar hadi aylık temizlemeyi bırak, Allah aşkına 3 ayda bir içini dezenfekte ettirin. Koltukları bir yıkatın, yırtık, kırılmış koltukları değiştirin, kaplatın. Bunlar sizin ekmek tekneniz. İnsan bu kadar pis bir tekneden ekmek yer mi?

Nasıl araç muayene istasyonları var? Aracını muayeneye götürmesen ceza yiyorsun. Araç temizliği içinde böyle bir muayene istasyonu kurulmalı. Ayı geçtim diyorum, 3 ayda bir toplu taşıma araçları içi, dışı dezenfekte edilmeli ve bu fatura ile belgelenmeli. Bu araçları denetlemekle yükümlü olan saygıdeğer  kurumlarımız da, düzenli bir şekilde bu araçları kontrol etmeli ve temizliğini yaptırmayan, koltukları yırtılmış, kırılmış olan toplu tarıma araçlarına gerekli cezayı vermeli. Vermeli ki, bu araçlara insanların bindiği unutulmasın…

Toplu taşımada bir başka sorun ise klima… Sıcaklığın 30-35 dereceleri bulduğu bu günlerde toplu taşıma araçlarına binmek, saunaya girmek gibi bişey… Hatta bu konuda geçtiğimiz günlerde haberde yaptık. Ancak yetkililer kime duyurduk, yetkililer tınnn.

Böyle bir rezillik başka bir şehir de de yok. Kliması olmayan toplu taşıma aracının zaten trafiğe çıkması Muz Cumhuriyeti’nde vardır.  Birde bizim şehrimizde… Örneğin 6 kişilik dolmuşlara 4 arka, 3 orta, 2 de ön koltuğa yolcu alınıyor. Yolcu sayısı oluyor 9.  Yani 3 yolcu fazladan taşıyor. Araç içinde klima çalışmıyor. Adeta sauna, insanlar terden yapış yapış ve ister istemez yapışık gittiğin için, başkasının teri senin üzerinde, senin terin başkasının… Araç içinde ön camlar açık. Dışarıdan gelen rüzgar zaten alev alev. Araç içinde nefes alman mümkün değil. Bazen yarı yolda dolmuşu durdurup, kendini aşağıya atası geliyor insanın. Kalbi olan zaten toplu taşıma aracına binmesin. Allah muhafaza o ortamda sağlam adam nefes alamıyor, kalbi olan, solunum hastası olan ne yapsın. En iyisi hiç dışarı çıkmasın? En güzel mantık bu…

Toplu taşıma araçlarında durum böyleyken, bu kadar denetimsizlik, bu kadar bir başıboşluk, bu kadar rezillik yaşanırken, bu rezillikleri yaşamamız yasalara uygun mu dedim.. Acaba yasalar bize insanca yaşamayı öngörmüyor mu diye düşünerek, Büyükşehir Belediyesi Şehir İçi Ulaşım Yönetmeliği’ne bakmak istedim. Ancak Site üzerinden böyle bir bilgiye ulaşamadım. Yetkililerden ise bu yönetmeliği bir türlü alamadım.  İnsanca yaşamak, insanca ulaşım hepimizin hakkı diyor ve bu şehirdeki yetkilileri, denetim mekanizmalarını göreve davet ediyorum.. .

 

 ‘Nereye! Daha Karpuz Kesicez’

Önceki gün gazetemizde tarlada kalan binlerce ton karpuz ile üreticinin zor günler yaşadığını dile getirmiş, Aydın ve Edirne Büyükşehir belediyelerinin karpuz üreticisine verdiği desteği örnek göstermiştik.

Bu haber sosyal medya üzerinde öyle büyük yankı buldu ki. Haber adeta tıklanma ve paylaşılma rekoru kırdı.

Haberi; “Sakaryalı üreticilerin karpuzu tarlada çürürken, Edirne ve Aydın’da üreticinin idmanına belediyeler yetişti. İşte sorumlu belediyecilik bu!” başlığıyla verdik. Aydın’da Belediye Başkanı tarlada üreticinin elinde kalan karpuzları satın alarak vatandaşlara ücretsiz dağıtırken, Edirne Belediye Başkanı karpuz satışı için kampanya başlatmış. Yerel yönetimler, üreticisinin yanında durmuş, en azından maliyetini kurtarması, zarar etmemesi için ona destek olmuş. Ne güzel. Sorumlu belediyecilik te bu değimlidir.

Tarlada kilosu 10 kuruşa kadar düşen karpuzu sorumlu bir belediyecilik örneği gösterip bizim Büyükşehir Belediye Başkanımız Zeki Toçoğlu’da alıp, vatandaşlara ücretsiz olarak dağıtamaz mı? Zaten bizim karpuz üreticimiz çok fazla değil. Bunun belediyeye çok fazla bir maliyet getireceğini sanmıyorum. Hatta Ramazan ayında ilçelerde kurduğu gönül sofralarının bir günlük maliyeti bile etmeyecektir. Belediye bu hizmetiyle bir taşla iki kuş vurmuş olacak. Hem üreticisine sahip çıkmış,  hem de ihtiyat sahibi, evine karpuz girmeyen dar gelirli vatandaşlarımızı meyve ile buluşturmuş olacak. Her iki kesimin hayır duaları da bu işin manevi boyutu…

Haydi Başkan nereye? ‘Daha Karpuz Kesicez’