Yine bir İstanbul seyahati, yine bir yaşam analizi için fırsat saati!
Sahil yolu 2 şerit, lüks araçlar çeşit çeşit...
İnsanlar ise bin bir çeşit!..
Aynı dünyada herkesin dünyası ayrı...
Ortak özellikleriyse kural tanımamaları.
*
İçinde bulunduğum Üsküdar-Çengelköy arası çalışan bir minibüs dolmuş...
Adına uygun ağzına kadar dolmuş!
Ayakta yolcu almak kanunun yasak, ama...
Fiilen serbest!
Araçların fabrika çıkışları bile ayakta alınacak yolculara göre ayarlı.
Değilse tavandaki tutamaçlar neyin nesi?
Belediye otobüsleri'nde de durum aynı.
Kanunsuz ama her şey resmi...
Komik deme, burası Türkiye!
Neyse...
Biz yine dönelim dolmuş'un içine...
Şöför mahalline asılı bir duyuru levhası, gözüme takıldı.
"Üniformasız öğrenci, normal ücrete tabidir!"
Yani, dolmuşçu'ya göre öğrenci değildir.
Oysa iki sene önce bu ülkenin okullarında üniforma kullanımı serbest bırakıldı.
Okullar'ın birçoğunda uygulanıyor ama dolmuşçu'ya göre yok demek ki!
Üniforma yoksa ücret tam...
O anda 65 yaş üzeri kıdemli vatandaşlarımıza yasalarla verilen ücretsiz seyahat hakkını umursamayan Sakaryalı halk otobüsü şoförleri geldi.
Durum aynı yani...
Yasama organı TBMM ne yaparsa yapsın, hikaye...
Asıl mesele dolmuşçu'nun kafa yapısı!
*
Diğer konularda da yüklem aynı, özneler farklı...
Kanunsuz işleri kılıfına uyduran dolmuş şoförü, bizzat ahali...
Her yapılan iş'te kul hakkına dikkat çekense İslam dini...
Bunca hata tekrarına düşmeyi haklı kılacak tek bir mazeret olabilir mi?
*
Toplum içinde ne büyüğüne saygı kaldı, ne de küçüğüne sevgi...
Ne gerçekten şükreden var, ne de Kadir kıymet bilen...
Herkesin tek hedefi lüks yaşama isteği...
Henüz konulmayan adı da "benden gayrısı gebersin" sistemi!
*
Dolayısıyla...
Bu yazı bir İstanbul masalı değil.
"Ulan İstanbul" isyanı...
Fatih Sultan Mehmet bile bu hale getirildiğini görseydi, İstanbul'u fethettiğine pişman olabilirdi!