İnsan sadece tüketmek için bu dünyada yer alır. Üretim desen zaten kendi için üretir, ürettiği şeyi de hızlıca tüketir. Tam bir tüketim çılgınlığı var. Sevdiği çiçeği iki gün sular, ilaçlar, ilgilenir daha sonra ondan sıkılır. Bazen yapraklarını koparır salata yapar ya da yemeğin içine atar tat katsın diye. Onu da tüketir.

   Birini sever, çok sever sonra ne olduysa sevgi biter sanki benzini bitmiş yol ortasında kalmış bir araba gibi hisseder sevilen sonra sevdiği kişiyi kendinden uzaklaştırmak için her türlü numarayı yapar. Çok sevdiği kişiyi de tüketir. Sevgi gibi eşsiz bir duyguyu tüketen bir canlı her şeyi tüketir.

   Aynı insan bir iş bulur, kendine bir hayat kurar, ev alır, araba alır, geçici olan dünya malı ne varsa alır, kendine ‘’sözde’’ bir sınıf belirler, çevresini kurar o zümre harici arkadaş veya çevre edinmez. Gün gelir çok daha fazla para kazanır veya daha az para kazanır ve sonrasında da o çevreyi de sahip olduğu malları da tüketir. Tüketmekle kalmaz yok eder.

 

    Şehir yaşamının, iş hayatının, normal hayatın düzeninden sıkılan insan bu sefer de doğaya kaçmaya çalışır. Huzur bulacağını, kendini dinleyeceğini, evrimi gereği onun tek huzur bulacağı yerin doğa olduğunu düşünür. Önce yerleşeceği yere gider. İncelemelerde bulunur daha sonrasında da beğendiği bir noktadaki ağaçları keser, bitkileri yok eder, bölgedeki hayvanları kaçırır, böcekleri farkında olmadan öldürür ve ‘’sözde’’ huzur bulacağı yere yerleşimini gerçekleştirir. İlk günler gayet huzurlu bir şekilde yaşar. Doğa ile iç içe kendini bulduğunu düşünür daha sonra çöplerini etrafa atmaya başlar, çevresindeki bitkilere zarar vermeye başlar ve en sonunda orada olmaktan sıkılır ve oraya geri dönmemek üzere terk eder. Orayı tükettikten sonra çöpler, kaldığı yer her şey doğanın içerisinde kalır. Doğayı da tüketir.

    İnsanın kendisine sorduğunuz da ise durum tamamen farklıdır. O yaşam gereği bunları yaptığını söyler. Aslında yaşamayı bilmez insanoğlu, o dönemin sistemi, düzeni nasılsa ona ayak uydurmaya çalışır çünkü hiçbir insanın doğduğunda yaşamının nasıl olacağı hakkında en ufak bir bilgisi yoktur. Annesi, babası hangi coğrafya hangi toplulukta ise ona uygun bir yaşam tarzıyla büyür. Her toplumun ya da her yetiştirme tarzının ise ana düşüncesi tüketmektir. Kısacası o yaşam koşuluna alışır insanoğlu.

  

    Gün gelir insanoğlu kendini tüketir. Zararlı şeylerle, yaşadığı koşullarda, yaptığı davranışlarla, keşfettiği araçlarla veya kendi kendini öldürerek tüketir. Kısacası insanoğlu bu hayata tüketmek ve yok olmak için gelmiştir. Bu yazı gibi her şeyi kısa sürede tüketip gider…