Hendek’e de son yıllarda çok gittim. Özellikle Uludere Projesi’ni izlemek için. Gerçekten orada güzel bir tablo ortaya çıktı.

           Kimse, gazete ve televizyonlarda, salonlarda siyasi partililere,.. internet kanallarına koyulan yapay görüntülü sunumlara aldanmasın!.. Siyasi partilere oy varan halka yazıyorum bunu; gidin, görün, düşünün ve sonra oy verin!..

           Hendek, TOKİ gerçeğini iş işten geçtikten sonra anladı!..Yasal haklarını sonuna kadar arayıp, korumak da en doğru çözüm…TOKİ yasalarını okuyorum. TOKİ, yıkacağım dedi mi, yıkıyor…

            Şimdi Hendek’te Kemaliye’de oturan orta halli, ucu ucuna geçinen bir vatandaş düşünün. Mülkünü TOKİ bir takım gerekçeler koyup elinden almış…

         Kent Dönüşümü, Riskli yapı vesaire…TOKİ’nin “ Dayatma!” bile denebilecek öylesi yetkileri var ki…Halk, TOKİ teklifine sanki zorunlu  peki demiş…

          Ne bekler o halk?..TOKİ gibi bir kuruluş sunduğu projelere % 100 uyar!... 

           Halkla 5 kat için anlaşmışsa, 6-7 kat yapamaz!..5 Kat için anlaştığı halka, 6-7 katlı bina yapamaz. Yapmışsa, yer sahibine fark parası öder…Amaaa; TOKİ, halka verilen sözden fazla kat yapmışsa, halka borç çıkaramaz!..

           TOKİ’nin Hendek halkına sunduğu projede % 78 boş alan var mıydı? Şimdi % 78 boş alan yok; ortaya çıkan TOKİ binaları sıkış tepiş, iç içe mi?..

           Hendek gibi, son derece köklü bir kent kimliği olan şehirde; TOKİ değil, hiç kimse Şehrin Tarihi Kimliği’ni yok edecek, buz gibi soğuk ve duygusuz taş binalarla Kent Dönüşümü yapmamalı…

            Hendek’in yozlaşarak değişimine, gelişimine tabii ki ben engel olamam. Ama bu, Hendek’lilerin en doğal hakkıdır. Öyle de yapıyorlar.

           Bu arada bir gerçek gözden kaçırılmazsa Hendek kazanır!.. Eski Hendek Evleri ile bezeli sokaklar ve mahalleler var…

         Belediyeler inanılmaz paralar harcayarak, bittiğinde yaşatılamayan projeler yapıyorlar…Son örneği de Hendek Gençlik Evi olacak gibi. İki ay önce gittiğimde dökülüyordu; şimdi kiralanıyormuş!...                   

            Hendek Belediyesi, bir Restorasyon Şefliği kursa…Antik sokak ve mahalle projeleri yaparak, halka sunsa. O bütçelerle 5 yıl sonra harika bir Hendek ortaya çıkar.

           Belediyeler bu TOKİ dayatmasını halktan uzak tutmazsa, halk her seçimde verdiği oyunu geri alacaktır. Ama, kendi halkıyla, kendi Kent Dönüşümünü yapabilen de baş tacı yapılacaktır…

          Hendek Halkı’na söyleyeceklerim bitmez…Hendek, özellikle Kafkas Kültürü ile yoğrulmuş bir bölgedir.  

          Kafkas Halkının Kent ve Mekan Kültürü de doğa ile iç içe birlikte olmasıyla bilinir. Kafkas Konakları; önde kalabalık cemiyet toplantılarına yeter genişlikte ağaçlıklı bir bahçe ile başlar. Bol sayıda ahşap oturma yerleri vardır.

            TOKİ, İnsanımızın özünü bilemez!..Hendek, kendi şehrini kendisi yapacak!

          

 

 

                              SAKARYA’DA SENDİKACILIĞIN ALTIN YILLARI      

           Adına Sendikacılık denilecek, Sendikacılık 1960’lı yıllarda altın yıllarını yaşamıştır. Sakarya’da da, sendikacılık altın yıllarını o dönemde yaşadı…

           Ben de çok genç yaşta, sanki o altın yılları sendikacılığın tam göbeğinde yaşamışım…Hala hayatta olan O dönemin sendikacıları keşke O günlerin tarihini kitaplaştırsa!..

           O günlerin Adapazarı’nı, hatırlayabildiğimce yazayım; bilenler daha da doğru ve geniş bilgileri kendileri yazıya döksün…

            Donatımspor’da futbol oynamaya başladığım yıllar…1962-1965 arası hemen her gün Donatımsporlu ağabeylerimizle zaman geçirirdik.Hemen hepsi Sanat Enstitüsü mezunu. O dönem Türkiye’sine iz bırakan teknikerler de var..

           Enver Konuk, Turan Şekercioğlu, Rıfkı Koldaş gibi futbolcu ağabeylerim ve  Nuri Kurnazca, Mehmet Işık gibi yönetici büyüklerim  Zirai Donatım Fabrikası’nda çalışıyorlar… Hepsi de işlerinde saygın yer edinmişler…

          Türkiye’de, çalışanlar sendikacılık sayesinde inanılmaz haklar ve çok da iyi maddi yaşam şartları kazanmaya başlamış…Saydığım ağabeylerim hemen her gün yanlarındayım. Onlar da sendikacılık yarışına soyunmuşlar…

           Dilmen Oteli’nin Atatürk Bulvarı’na nazır muhteşem pastanesini O dönem gençlerinin hemen tamamı bilir…Melek Sineması Pastanesi çok başka bir şey : -)

           Sendika sohbetleri genelde Dilmen Pastanesi’nde devam ederdi. Donatım Fabrikası’nda sendika yarışını ağabeylerimiz kazandı. Yıllarca O bayrağı yükseklerde tuttular. Ta ki, Türkiye Sendikacılığı; siyasi desteklerle oya gibi işlenerek, yozlaşana kadar…

           Grev, lokavt sendikacılığın içinde vardı. Ama, yakıp yıkmalar doğayı gözler önünde yıkmaya hazır birilerince tezgahlandı. Sendikacılık yerle bir edildi.

          Sendikacılık bence bugün formalite gibi. Temsil Mekanı, makamı; O kadar!

        Sendikacılık;  TCDD Vagon Fabrikası, TZDK Donatım FORD Traktör Fabrikası, Adapazarı ŞEKER Fabrikası varken; bu 3 fabrikada tarihi üretim, kazanç rekorları kırılırken; ÇALIŞANLAR TEK BAŞINA EV GEÇİNDİRİR, refah içinde yaşarlarken SENDİKACILIKTI…

           Bu 3 fabrikada toplam 5000-6000 kişi ekmek yerken; Adapazarı esnafı da kazançlarına kazanç katarken, Sendikacılık sendikacılıktı…         

           Adapazarı işte O zaman Adapazarı idi… Sendikacılığın Sendikacılık olduğu dönemlerin 3 Efsane Fabrikanın tüm ağabeylerini saygıyla anıyorum!