Yarası olmayan hiçbir muhtar da, siyasi de, siyasi parti de; yazımın bir harfini bile üstüne almasın!.. Yazım, her zaman saygın yere koyduğum muhtarlara özeldir.

           Hiçbir Köy, hiçbir Mahalle; güvenmediği, sözüne komşuluğuna insanlığına inanmadığı hiç kimseye muhtarlık için oy vermez…

            Köyde ve mahallede; muhtarların işi Seçilmiş ve Atanmış Yönetenlerledir.  Ancak, bu ilişkinin hemen tamamı TBMM’de yapılmış Kanunlarla belirlenmiştir.

           Yani, Muhtarların Yönetenlerle yaptığı her iş ve her talep Kanunlar gereğidir. Bunun haricindeki her iş ve talep kişisel ve keyfe bağlıdır…

            Muhtarların, hiç kuşku yok ki, kişisel siyasi tercihleri olur, oluyor, olmalı da.  Ama, halka karşı görev yaparken, kendi siyasi görüşlerine göre veya halkın siyasi görüşlerine göre karar veremezler. O hataya hiçbir muhtar düşemez.

           Muhtar görevini köy, mahalle halkına eşit davranarak yapmak zorundadır. Halk, eşit sevgi ve saygı da görmelidir. Aksini düşünen muhtarlığa soyunmasın.

            Köyde, mahallede; yoksullar, hastalar, çocuklar, işsizler vardır. Herkesin Muhtar desteğine mutlak ihtiyacı olur. Tek bir muhtar, siyasi görüşü nedeniyle  O insanların bir tekine ayrımcılık yaparsa; orada inancımız da, insanlığımız da büyük yara alır…

             Siyasiler ve siyasi partiler O yolu da açabilir. Hiçbir siyasi de O yolun ayıbını görmeyebilir. Çünkü, siyasetin şirazesi tek bir oy için bile şirazesizdir…

          Çocukluğumdan, gençliğimden beri tanıdığım, bildiğim nice muhtar oldu. Sosyal ve Demokrat kişiliğimi bilen kendi mahalle muhtarlarımı hatırlarım. Ben de Onların kimisinin yoğun muhafazakar siyasi tercihlerini bilirdim…

           Yıllar boyu; Onlardan gördüğüm sevgi ve saygıya misli ile karşılık verdim… Beni bir tek gün, bir tek işimde geri bırakmadılar, savsaklamadılar…Sevgim de, saygım da hala tamdır…

 

           Muhtar ve siyaset sadece bir örnekti;

           Hepimiz zaaflarla yaratılmışız… Ama, verilen aklı doğru kullanırsak, zaaflarımızı yenebilirsek, O zaman yaratılma Hak’kına layık insanlar oluruz…

           Biz bir Ülke Halkıyız!..Siyasiler ve hiçbir siyasi parti, bizleri Kapı Kulu yapma hakkına sahip değil. 77-78 milyon insanı birbirine kırdırmak ise  hiçbir siyasetin ve siyasinin haddi, Hukuku olamaz!..

            Ülkenin bugün yaşadıkları nedir böyle?..Kaderimiz siyasinin iki dudağı arasına mı sıkıştırılmış?..

           Ülkede bugüne dek hangi siyasi O hesabı verdi?.. Yarın, çoluk çocuğumuz akıl almaz felaketler içine sokulursa, bu günahın hesabını kim, nasıl verecek?..

            Muhtar, ben, sen, herkes bunu bugün düşünecek; Ona göre yaşayacağız!

 

                       AMAN PARANIZA VE BORCUNUZA  DİKKAT EDİN!..         

            Siz bir tek kendinize ve kendi kazancınıza, kendi cebinize güvenin.

            Onurlu ve kimseye muhtaç olmadan, dik yaşamak için; ayağınızı yere şu gün her zamankinden de fazla sağlam basın.

            Bakın, en geç 42-43 gün sonra, olursa ve yapılırsa,1 Kasım günü bir Genel Seçim var…

           Kapınıza yağmur gibi Seçim Rüşvetleri yağabilir… O rahmeti Helal, Allah’ın rahmeti sanmayın!..Herkes 2 Kasım sabahı başka bir Türkiye’ye uyanabilir!..

            Kazanan hangi siyasi parti olursa olsun; 2 Kasım sabahı başka bir Türkiye’ye uyanılacak… Tabii, O Seçim yapılmak istenir ve yapılabilirse…

          Ne Seçimi ? Kaos çıkarmayın!..İşte zaten Hükümet var!..İstikrarı bozmayın,  (!)  Yola devam !” denemez mi? 2 Kasım Sabahı’nı kimse tahmin edemez!..

            Bakarsın, İktidar hesapları ters yüz olmuş; sorulacak hesaplar yığınla!..

          Çünkü, ülke gırtlağına kadar dış borca girmiş… Dışarıya sattığımızdan gelen  para; yabancı ülkelerden satın aldıklarımıza ödenen paraları hiç karşılayamıyor.

           Deniz bitmek üzere. Hiçbir siyasi ülkesini getirdiği berbat konumu halkına açıklamaz. İstemesek de, 2 Kasım sabahı, Allah halkı korusun diyebiliriz!

            Ülkemize, kredi açacak dost-yabancı-paralı ülke kaldı mı? Hangi yabancı devlet kredi açsın. Son 7-8 yıldır, neden, niye herkesle kavgalı gibiyiz !  

            Tek çare; 2 Kasım sabahı, bütçeye para bulmak için, halkının gırtlağını sıkmak, midesini, yaşamını küçültmek…

            Siyaset, şu geldiğimiz noktada tabii ki tek suçlu değil…Lüks yaşamada ve israfta dur durak bilmeyen bir halk olduk!..Herkesin gelir azlığından şikayeti sokaklara taşmış; amaaa…

            Saat 14.00-17.00 arası eşimle yürüyoruz…Geçen otoların ardı arkası bitmiyor. Ben gülmeye başlayınca, eşim,“ Ne var yine?” diye meraklandı…            

            “ Ayrımcısın, diye kızacaksın!..” dedim ve devam ettim; “ Bak gelen şu 3 arabadan 2’sinin sürücüsü kadındır!.. Eşi arabasıyla işe gitmiştir; kendileri de ikinci arabayla gezmededir!..” dedim… Yemin ederim, tablo bu!..

          Var ki geziyorlar, doğru!.. Peki, olmayan hangi özentiyle gırtlağa kadar borca girebiliyor! 2 Kasım günü nasıl bir ülkeye uyanacaklar?.. Benim uyarma isteğim bu endişeden kaynaklanıyor.

        Kendim zaten hep haddimi bilmek istedim; hayatımı cebim kadar yaşadım.