8 Ağustos Cumartesi günü bu sütunlarda ‘Ulaşımı denetleyen yetkili aranıyor’ başlığıyla bir yazı yazdım. Toplu taşıma araçlarının nasıl bir mikrop yuvası olduğunu, araçların kirden yağ tutmuş, yırtık-pırtık koltuklarının yanında, elini kolunu koymaya tiksindiğin hijyenden yana sıfır olduğunu, 30-35 dereceyi bulan sıcaklarda, çalışmayan klimaların balık istifi alınan insanların terinin terine nasıl karışıp, buram buram iğrenç bir parfüm ortaya yaydığını dile getirmiştim.

Bunları yazarken de biraz eğitim, biraz denetim, bu araçlara binen insan demiştim ve başta bu araçları denetlemekle yetkili Şehiriçi Trafik Şube Müdürlüğü olmak üzere, Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Daire Başkanlığı, Şoförler ve Otomobilciler Odası ve Minibüsçüler Odası’nı göreve davet etmiştim.

Bu yazı üzerine Sakarya Esnaf ve Sanatkarları Odaları Birliği (SESOB) Başkanı Hasan Alişan aradı. Beraberinde Şoförler ve Otomobilciler Odası Başkanı Feridun Canbaz ile birlikte, ‘Denetleme yetkimiz yok ama bu esnafın sahibi biziz. Tamda sizin yazdığınız sorunları ortadan kaldırmaya yönelik 2012 yılında bir proje hazırladık. Bu projemizi de Büyükşehir Belediyemiz ile paylaştık. Belediye projeyi beğendi ve hayata geçirilmesi içinde hemen kolları sıvadık ” dedi.

Başkan bunları anlatırken, yakın geçmiş aklıma geliverdi. O dönem ben SATSO’da çalışıyordum. Kısa bir zaman sonra ayrıldığım için akıbetini de takip edemedim.

Ama, SESOB Başkanı anlatırken bu şehrin toplu taşımasının nasıl içine edildiğini daha iyi görmüş oldum.

Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nun talimatı ile 28 Ağustos 2012 tarihinde Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi tarafından, bakın nasıl bir karar alınmış;

-SESOB tarafından Toplu Taşıma Aracı Sürücü Eğitimi Yapılmasına,

- Eğitim sonunda başarılı olanlara Toplu Taşıma Aracı Sürücü Eğitim Sertifikası ve Toplu Taşıma Aracı Sürücü Kartı verilmesine,

- Toplu Taşıma Aracı Sürücü kartına sahip olmayan araçlara ve sürücülere çalışma ruhsatı veya güzergah belgesi verilmemesine,

- Eğitimlerin 3 yılda bir yenilenmesine,

- Çağırıldığı halde eğitime katılmayan ve dolayısı ile Toplu Taşıma Aracı Sürücü Kartı alamayan sürücülerin Toplu Taşıma Araçlarında çalıştırılmamasına karar verilmiştir.

İşte altında Büyükşehir Belediye Başkanı Zeki Toçoğlu’nun, Emniyet, Jandarma ve ilgili daire başkanlıklarının imzalarının bulunduğu UKOME kararı…

Peki bu karara ne oldu?

Karar uygulanmış, uygulanmasına da, hayata geçirilmede önü tıkanıvermiş…

UKOME kararının ardından eğitim konuları ve hedefleri belirlenmiş. Bunun içinde Kocaali İlçesi’nde 70 kişilik bir DEMO eğitimi programlanmış, eğitim sonunda kursa katılanlara sertifika ve Toplu Taşıma Aracı Sürücü Kartları teslim edilmiş.

Projenin ilk ayağının tamamlanmasının ardından; Sakarya Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve SESOB arasında 17.08.2013 tarihinde işbirliği protokolü imzalanmış.

İmzalanan bu protokol ile;

-12 saatlik eğitimin 3 günde tamamlanmasına,

-Bu süre zarfında devamsızlığa izin verilmemesine,

-Eğitim sonunda yapılacak olan sınavda 100 üzerinden 60 puan alanların başarılı sayılmasına,

-Başarılı kursiyerlerin Toplu Taşıma Aracı Sürücü Eğitim Sertifikası ve Toplu Taşıma Aracı Sürücü Kartı almaya hak kazanmasına karar verilmiş.

Bu protokolün ardından SESOB Başkanı Hasan Alişan, yönetim ile birlikte ilimizde ne kadar toplu taşıma aracı durağı varsa ziyaret ederek, eğitim hakkında bilgi vermiş.

Ve 31 Ekim-2 Kasım tarihleri arasında ilk eğitim 71 kişi ile başlamış. 85, 57, 67, 56, 73, 117 kişilik guruplar olmak üzere toplam 527 kişi eğitimden geçmiş.

İşte ne olduysa ondan sonra olmuş. SESOB Büyükşehir Belediyesi ile yaptığı bu protokol çerçevesinde eğitimleri verirken, ‘bende esnafın sahibiyim’ diye ortaya çıkan Sakarya Ticaret ve Sanayi Odası (SATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Kösemusul, SATSO 19. Meslek Komitesi bünyesinde bulunan işçi ve öğrenci servis şoförlerine yönelik verdiği eğitimlerin rotasını değiştirerek, Büyükşehir Belediyesi ve İl Emniyet Müdürlüğü ile SESOB’un ardından SATSO’da  25 Aralık 2013 tarihinde bir protokol imzalamış.

SATSO’nun düzenlediği eğitim programında da; il sınırları içerisinde yolcu taşımacılığı yapan ticari taksi, taksi dolmuş, ticari minibüs, umum servis araçları ve özel halk otobüsleri sürücüleri, bu araçların sahipleri ve sahibi olmak isteyenlere yönelik eğitim, eğitim sonucunda geçerli sertifika verilecek. Yani hedef kitle aynı…

Bu resmen SESOB’un yaptığı eğitim programını sabote etmek ki, gördüğüm kadarıyla da öyle olmuş.

SESOB tarafından 3 günlük eğitim sonunda verilen sertifikayı, SATSO 1 günde verdiği eğitim sonunda vereceğini duyurunca, haliyle tercih kolay yoldan elde edilen sertifikalara olmuş.

Durum böyle olunca da sonuç ortada işte…

Bir günlük verilen yüzeysel eğitimle kimin ne aldığını bugün toplu taşıma araçlarına binince görebiliyoruz.

SESOB tarafından açılan kurslar, verilen eğitimler, onca emek, zaman ve para havaya uçuverdi.

Ben buradaki mantığı halen anlamış değilim. Büyükşehir Belediyesi, SESOB ile bir protokol imzalayıp, kursları başlattıktan sonra, aynı protokolü neden bir de SATSO ile imzaladı? Devre ye neden SATSO’yu sokup, SESOB’un projesini çöp etti? SATSO neden üzerine vazife olmayan bir işin içine girdi? İşte bu soruların cevabı yok… 

Sonuç olarak ne SESOB’un, ne de SATSO’nun verdiği eğitimler bir işe yaramış oldu.

Her iki eğitim sonunda da hayata geçirilen bir uygulamaya yok.

Olsaydı ben 8 Ağustos’ta yazdığım yazıyı yazmamış olur, şehir içi ulaşımı sağlayan toplu taşıma araçları pırıl pırıl, klimalı, şoförler vatandaşa karşı daha duyarlı, saygılı olurlardı sanırım.

Haydi herkes işbaşına…

Onu, buna kırdırmayı bırakıp, bu şehrin ulaşımına bir çeki düzen verin artık. Niye eşgüdüm yok? Sen yaptın, ben yaptım mı bırakıp, ortak bir akıl yolu bulun. Ben bir vatandaş olarak mikrop yuvası toplu taşıma araçlarına binmek istemiyorum. Ben bir vatandaş olarak, saunayı andıran dolmuşlara binmek istemiyorum. Ben bir vatandaş olarak temiz ve kliması olan araçlarda ulaşımımı sağlamak istiyorum. Verdiğim paranın karşılığında, insan gibi hizmet almak istiyorum. Buda benim en doğal hakkımdır diye düşünüyorum.