Tek başına yaşıyorsan pişkinliğin bedelini cebinden ödersin. Ama, hayatın toplum cebiyle ilişkili ise, toplum hatalarının bedelini sana mutlaka ödetir.
Bugün güçlü isen pişkinliğinin bedeli sorulmaz; hatta yılışanların çok olur. Ama, güç elinden kaydığı ilk gün O yılışkanlar sana en büyük acıları yaşatırlar.
*
Bazen insanlar kendi evinde bile benzer şeyleri yaşarlar. İşin, evin barkın, bol paran, yolunda giden bir evliliğin vardır; her şey güzeldir.
Pişkinlik, tam da o zamanlarda yaşanmaması gereken bir zaaftır. Maddi, manevi yanlışlarda, “ boş ver ya ! yenisini alırız !” lafları yarınları tehdit eder.
Eşlerin, çocukların küçük yanlışlardaki pişkinliği kartopu gibi, tehlikeli büyür.
*
Evlerde, küçük oluşumlarda, şirketlerde, mahallede yaşanan küçük pişkinlikler büyük kitlelere ulaşmadığı için, yaratacağı dalgalar da toplumu sarsmaz.
Ama, Ülke Yönetenlerin yapılan yanlışların üstünü örtme pişkinliği tsunamiler yaratabilir. Geçtiği yerde yaptığı yıkımlar biraz zor kaldırılır.
Şehirler, ilçeler, köyler bile toplum yaşamına zarar verecek tsunamilere karşı her zaman ahlaklı durmak zorundadır. Sormak, bir sorumluluk görevidir.
Yanlışı tam zamanında sormazsan, yılışır yaranmayı seçer susarsan yanlışa ortaksın. Yılıştığın Yönetene yapabileceğin en büyük ihanet de budur!
*
Yanlış olduğunu sandığım (!) Yöneten İcraatlarını bu anlayışla yazmayı seçerim.
EĞİTİMİ, OKULU BİLE SOR(A)MAMAK ?
Türkiye’yi Yönetenlere değil; 80 milyon insana sorsan cevabı olmayan o kadar çok güncel sorun var ki; izin verilirse, iki satır didikleyelim.
Dünyanın en sivri zekalısı Sen olsan; Eğitim de 1 numara da olsan; Ülkenin milli eğitiminin yanlışlarını söyleme, sorma fırsatın var mı?
Varsa, sorsan, Seni İpleyen Yöneten var mı? İpler gibi yapılır da; İpleyen var mı?
*
Çocukların, gençlerin eğitimi yıllardır paçavraya döndü. Destanlar yazıldı; Amcam bildiğini okudu, okuyor.
Ne anaokullarında, ne ilk-orta okullar da, ne liseler, ne üniversiteler de; kim, gelecek yıl hangi okula gidecek, hala fal bakılıyor; bilinmiyor.
Hadi sor; sormak bedava. Ama, sorduğun yetkili yetkili değil; sorun duruyor.
*
Okullar tatil; herkes çocuklarına iyi bir dinlenme molası yaşatma telaşında. Tabii, her aile kendi şartlarına göre bu fırsatları yaratacak.
Yurt dışı tatiline giden de var, dağa kayak yapmaya giden de. İşten zamanı bulamayan da, deli paralar harcayıp çocuğuna en pahalı hediyeleri alır.
Ama, artık hiçbir şey günümüz çocuklarına Saf Mutluluğu yaşatamıyor. Okul tatili bile; yurt dışı, kayak, marka giysiler, ultra cep telefonları bile…
*
Saf Mutluluk; yani Tertemiz Mutluluk; yalınayak toprağa basmak, mahalle maçı oynamak, sokakta ip atlamak, saklambaç oynamak köyde kaldı; sadece köyde.
Çocuklarınızın mahalle okulları Otopark Rantına peşkeş çekilir mi, sormazsın.
EL AÇMA, SORMA HAKKI KAZAN
Tanıdığım, eşine az rastlanır becerileri olan üstün nitelikli insanlara olan saygımı açıkça söylerim. Hiçbir Allah kulu önünde eğilmediklerini görmek de harikadır.
Onlar, kendileri kadar nitelikli olmasa da, becerili her kişiye karşı saygılıdırlar.
*
Emirdir, kula kulluk etmeyeceksin. Bir işin erbabı ol; fırsatın varsa çok iyi eğitim yap; mutlaka beceriler kazanarak hayata onurlu tutun.
Senden biat isteyecek hiçbir kişi ve kuruluşa asla el açma. Kapı kulu olduğun zaman; gelebileceğin yere kendin gelmezsin, getirilirsin. Hep mecburcu olursun.
Gelebileceğin yere gelmek, daha da ilerilere gitmek, sormak senin elinde olmaz.
*
Ailece; gelişme, büyüme şanslarınız başkasının eline geçmesin. Geleceğin, çocuklarının geleceği için de kimseye el açma. Baki kalan Devlet’tir.
Çocukların Devlette ne hakları varsa, hepsini öğren ve iste, zorla. Hakkını vermeyen her Hükümete de, siyasete de hesap sor.
*
Kara kıştayız; 1 milyon Sakaryalının en az 850-900 bini yakacak, yiyecek, giyecek ihtiyacını ucu ucuna karşılıyor. Amaaa; hakkınızı bilin, sakın el açmayın!
Seçim var, siyasi hayırseverler (?) kapılarda. Odun, kömür, un, şekerler de. Ne verirlerse alın. Bilin ki; Para Devlet kasasından. Siyaset Cepten 5 kuruş vermez.