Geçtiğimiz Cuma günü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından başlatılan ve ilk buluşması Cumhurbaşkanlığı külliyesinde düzenlenen ‘Şehircilik Şurası’ yoğun bir katılımla gerçekleştirildi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan burada yapılaşma hakkında çok ciddi mesajlar verdi. Erdoğan, binaların, meydanların, mahallelerin belirli bir kimliği ve şahsiyeti olduğunu söyledi.
Ayrıca düzenli ama karakteri olmayan şehirleşmenin, idealleri asla olamayacağını vurguladı.
Başkan Toçoğlu’nun da Sakarya’da çok sık dile getirdiği yatay/dikey mimari üzerinde de durdu Cumhurbaşkanı Erdoğan.
Konuşmalarında dikey mimariden yana değil, yatay mimariden yana olduklarını açıkça ifade etti.
Belediyelerinde bu konuda sorumluluk almaları gerektiğini şiddetle vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu uygulamaları sürdürenlerin şehirlere ihanet ettiklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarından dikkatimi çeken satır başları bu şekildeydi.
Yüksek katlı yapılar şehrin ruhunu ortadan kaldırıyor. Tarihte nice medeniyetlere ev sahipliği yapan şehirler eşsiz güzelliklerini kaybediyor.
Bu konunun aksini iddia eden yoktur sanırım. Ya da yüksek katlılardan, estetik yoksunu binaların varlığından şikâyetçi olmayan?
Tabi burada metrekare hesaplarıyla şehirlerin güzelliğine gölge düşürecek müteahhitleri saymazsak.
Şehrin dört bir yanını beton yığınlarıyla donatmak isteyen birçok müteşebbis dört gözle fırsat kolluyor.
Estetik ve mimarinin tarafı değil, parayı önceleyen müteahhitler her tarafta. Siyasilere burada çok büyük iş düşüyor.
Sakarya bu konuda oldukça şanşlı. Göreve geldiği ilk günden bu yana Başkan Toçoğlu bu konuda örnek bir duruş ortaya koyuyor.
Başkan Toçoğlu, şehre kimlik kazandırmaya dönük çalışmaların içerisinde hep. Sakarya’da bu yüzden tam da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işaret ettiği örnek şehirlerden.
Bugün bu konunun karşısında dik duran kişiler/kurumlar var. Peki yarınlar?
Bu şehrin her bir karesini korumak kutsal bir görevdir. Burada elbet herkesin payına düşen bir şeyler var.
Hepimiz kapımızın önüne iyi bakalım! Bir şehrin yarınlara ulaşmasında destek olalım.
Şehirlerle insanların nasıl birbirini şekillendirdiğini ve birbirleriyle özdeşleştiğini hep kitaplarda okuduk. Sakarya’da da neden böyle bir durum olmasın?