Günlerce kendime aynı soruyu sordum durdum. ‘’Ben seni nasıl sevmiştim?’’ Nasıl görememiştim içindeki karanlığı ve senin griliğinde nasıl boğulmama izin vermiştim? Her şeyin ortada açık olduğu bu kötülüğü yaptığım için kendime çok kızdım. Bir de sevgi sandığım o acı duygusunun peşinde günlerce üzüldüm, geri dönmen için telefonun başından ayrılmadım. Telefondan çıkan en ufak sese bile baktım belki sen geri gelirsin diye ama gelmedin. İyi ki de gelmedin. Sahi ben seninle ilgili olan hatayı kendime nasıl yapmıştım?

   Güzel bir arabaya baktığında arabanın rengi, görünüşü, tasarımı hatta yapıldığı malzemeyi görürsün ve bu hoşuna gider. O arabayı alamazsın ama o araba aklında kalır. Ona sahip olmak için çaba harcarsın. Belki de arabanın maketini yapmaya başlarsın evinin bir köşesine koymak için. Gerçeğine benzeyen bulduğun malzemelerle o arabanın ufak maketini oluşturmak için çalışmaya başlarsın. Maketin doğru olup olmadığı için orijinal arabanın içine binersin ama yaptığın bu araba maketi gördüğün arabaya her ne kadar benzese de gitmiyordur. Araba için en değerli parça olan motoru yapmamışsındır. Aslında yapmamış değil arabanın motorunu görmemişsindir. İnsan da tıpkı böyledir. Dışarıdan gözüne güzel ya da çirkin gelebilir ama insan en değerli olan iki şeyi içeridedir. Aklı ve kalbi. Kalbi derken duygulardan bahsediyorum. İşte ben sende bunları göremediğim için seni sevmiştim. Aslında sen bir makettin gerçek araba değildin.

   Ayrılık şokunu, ayrılık üzüntüsünü ayrılığa dair ne varsa hepsini atlattıktan ve mantığın tamamıyla devreye girmesinden sonra bu açıklama herhalde benim durumumu en iyi şekilde anlatan söylem oldu. İçini görememiştim. Dışına hayran olmuştum ama içindeki karanlığından haberim yoktu. İlk başlarda da haberim olmamıştı. Tıpkı yağacak kar gibiydi. Önce şiddetli bir rüzgâr gelir, ardından hava kapkaranlık olacak şekilde bulutlar tarafından kaplanır ve hissedilen sıcaklık düşer. Hemen sonrasında da assolist sahneye çıkar ve her yeri bembeyaz yapana kadar bütün gücüyle yağar. İşte bu da senin davranışlarını anlatan bir açıklama oldu. Bütün bu aşamalardan sonra gördüm senin soğukluğunu, karanlığını ve soğuğunu.

   İyi ki gittin. Gidişini tüm yurtta ve elçiliklerde doyasıya kutlanması için yetkili makamlara teklif sunmayı düşünüyorum. Mantığım ve aklım devreye girince her şeyi daha da iyi anlıyorum. Aslında ben ne kadar körmüşüm ve nasıl kapılmışım senin o dalgalı, soğuk denizine. Onu sıcak, güneşli ve kumlu bir plaj olarak görmüşüm. Neyse ki artık görüyorum. Görüyorum ama seni gördüğüm kadar kör değilim. Aslında bir bakıma da üzülüyorum. Şimdi kim bilir kimleri üzüyor kimleri karanlığında boğuyorsundur. Onlar adına çok üzgünüm ama elimden bir şey gelmiyor. Mutluluğum daim olsun.