Artvin ve Hopa dağlarında, Rize dağlarında yaşanan inanılmaz yıkımcı, ölümcül sel felaketi kimin umuru? Bakın, O İnsanlığın İçine Düşürülen O Ateş bir gün gelir bizi de yakar!..

           Ağustos…Yazın en kavurucu sıcakları yaşanıyor…Tuzu kuru herkes tatilde, kumlarda yan gelip yatıyor : -)

           Oysa; Karadeniz’in zümrüt gibi ormanlarla kaplı dağlarında kıyametler kopuyor. Billur gibi sularla çağlayan vadilerimize, yaylalarımıza dünya hayran! 

       Ama, son yıllarda gözü dönmüş vahşi sermaye orada rant peşinde. Dozerler,  kepçeler vahşi homurtularla orada doğayı parçalıyor…

          Yaradılış tam da bu!..DOĞA, Yaradılışa rağmen elinden alınanları geri istiyor!..

        İnternetten Earth’a girin; Artvin sınırlarında, Çoruh gibi Yaradılış Mucizesi nehrin geçtiği yerleri izleyin…

        Dozerler, kepçeler, dinamitler ormanları nasıl paramparça etmiş…Az ötede deniz gibi yemyeşil ormanlar var…Beri de, baraj ve baraj inşaatına açılan yollar için paramparça edilmiş, çıplak, taş yığını dağlar…

            Doğa, yağmuru sel gibi getirince; Orada Orman yok artık!..Suyu tutacak ağaç yaprakları yok!.. Dökülen yapraklarla oluşmuş, toprak üstündeki yaprak yastıkları da yok!..

           Yol yapmak için, dozerle, dinamitle parçalayıp; yamaçlara salladığın kaya ve toprakları sellerle köylerin, şehirlerin üzerine yollayan felaketi durduran hiçbir doğa yok orada…

           Gelin Sakarya’ya…Serdivan’a gidin; TunaTan Kavşağı’ndan güneybatı vadiye bakın…Vadide, dağı metrelerce yarıp, dibe yapılan O evleri de görün!..

           Sapanca’ya gelin: dağların yarılıp, imara açılmış…Dağlar nasıl, ne kadar yarılmışsa; Villaların arkasında 5-8-10 metrelik beton istinatlar yapılmış…

           VE; orada da, teraslarla imara açılan topraklar yamaçlara dökülmüş; yol ve bahçe oluşmuş : -)  Dağın toprağı, tenis sahasına serilen granül toprak gibi…

            Artvin, Rize de yağan yağmurun bir gün burada yağmayacağının kefili mi var?.. İnanın korkuyorum; Öyle bir tufan da hepimizi Göl’den, taş ve toprak altından çıkarırlar!..

            Akademisyen değilim, halka, “ Benden önce imara verilmiş, açılmış!.. Yapacak bir şey yok!..” demem…Gidip yerinde görür, gördüğümü yazarım…

            Sapanca Yüzevler’de yapılan Seyir Terası’na da gittim. Dünyada öyle doğa güzelliği parmakla sayılacak kadar azdır!.. Oysa, O Muhteşem Manzaraya nazır; O  mahalle de TAMAH bize 4-5 katlı beton ve taş kirliliği yaptırmış…

          Çocuklar büyümüş; iş, geçim derdi, yaşam tercihi, oraları terk etmişler. Yüzevler’in Göl’e nazır muhteşem kimi evleri yalnız- yaşlı insanlarla, bomboş.

           DOĞA, biz tamahkar insanların yakıp yıktıklarında sonunda mutlaka geri alıyor…Yaradılış Yasası mutlaka bizden daha adil…

          Peki, durdurulamaz bu ihtiras neyin nesi?..” Bir hırka, bir lokma!..” deyip,

YOLA çıkanlardaki durdurulamaz hırs nedir?..Yanlış yüze söylendiğinde duyulan Yok Etme Öfkesi nedir?..

           Ki; Kendilerini bu günlere getirenler bile O ÖFKENİN kurbanı olabiliyor?..Yok; bunları açıklayabilen bir bilimsel aklım yok!..

 

  ERKEN SEÇİM’DE MHP, HDP, SP, BBP NE EDER?  

         Omurgalı (!) siyasetçiler, her türlü hakaretler ve geri alınamayacak sözlerle saldırdığınız bir siyasi kapıdan;

       “ Gel, Genel Başkan Yardımcımız ol!.. Gel, Seni Başbakan Yardımcımız yapacağız!..” teklifine balıklama atlayıp; hattaaa…

          “ Ben bu koltuğa atlamasam Vatan elden gidiyordu!.. Vatan için canım feda!..” diyebiliyorsa;

         Türkiye’de, gündemin ana manşeti “ Şehit cenazeleri!..” oluyor; dolar, euro tokatlarıyla, ekonomi her geçen gün tehlikeli virajlara sokuluyorsa;

         Giderayak gibi; Devletin ve Halkın mülkleri, toprakları birilerine iki günde Karun servetleri yapılıyorsa;

          Halk, 1 Kasım Erken Seçimi’nde, 2 Kasım Sabahı Pırıl Pırıl Bir Türkiye’ye uyanmak için oy verebilir… Çünkü;

           Suriye’de, Irak’ta kan gövdeyi götürüyor…Irak’ta da direkten döndük;.. Bu kez, uzun yıllardır kirleri bize bulaşmayan, Suriye’deki çamura taş attık…

           1 Kasım’a kadar, Çark edip ateşi söndürmeye katılsak da, Suriye’de kanırtılıp yakılan ateş öyle kolay söndürülür gibi görünmüyor;

            Tersine; O ateş sanki her geçen gün ülkemize de taşınıyor. O senaryoları içerden, dışarıdan kimler yazıyor? Hiç günahsız insanlar neden kavruluyor?..

            Hadi bakalım;.. 2 Kasım Sabahı, AK Parti’nin birinci parti çıkamayacağı bir Erken Seçim sonucunu görmeye çalışın?..

         Hükümet kurma yetkisi kime verilir? Verilir mi ? Bunu kim kestirebiliyor?

           Şu, Geçici Erken Seçim Hükümeti için, “ Halkım hiç endişe duymasın!.. Hükümet iş başında!..Herkes işine gücüne baksın!..Anayasa bu yetkiyi bana verdi!..” denirse, kim gak guk edebilir?..

           Bu güne kadar gak guk ettin de ne oldu?..Durmak yok yola devam!..  

           En korktuğum da; işte böyle, olabilir senaryolar…Olmadık şey mi?

           Bunları; MHP’nin, HDP’nin, SP ve BBP.’nin kurmayları zaten bilirler. Asıl bilmesi gereken ise oy verecek, sandığa yine sahip çıkacak partililer…

         Sakarya Halkı, ülkesinin de, şehrinin de nereye gittiğini görüyor. Kimse bizi bu kadar Ayırıp, Karşıtlaştırıp, Güdemedi…Biz hala; mahalle ve şehirli mayamızı, eşsiz göz, gönül, bir fincan kahve hatırını biliriz…

           CHP’li, MHP’li, SP’li de 1 Kasım Erken Seçimi’nde Sakarya’da özünü satmasın!..Ülke ve Şehir karakterimiz, Para ve Seçim rüşvetini evine sokmasın;

           Bak bakalım; CHP 1+1, MHP 1+1, SP 1 oluyor mu?...Olur; ama SİZ;

           1 Kasım’da, Halk iradesi, buna yakın bir şey derse!..En azından bir partiye 2, iki partiye de 1’er milletvekili verirse?...Türkiye’de, barışa, huzura, bomba gibi çalışma yaşamı için yeni bir dünya kurulur mu?..

          Ülke Barışı, huzur ve insan sevgisi en büyük özlemse, her şey olur!..

           Sen yine de; Halka,“ Emrin olur!” deyip; İktidar teslim edilir mi?..Böyle bir durumda, karşı Demokratik Çözümler ne olabilir, şimdiden iyi düşün!..