Uluslar arası ilişkilerde, hatta hayatta var olan tüm ilişkilerde, daha önceki tarihlerde yaşanmışlıklar eşsiz deneyim-birikimdir.

Yani, “ İşi ehline vereceksin !” düsturunu biliriz. Başımız sıkıştığında da o zaman işin ehline soracağız.

Uluslar arası gelişmeleri de, ömrünü oralarda geçiren, eşsiz deneyimler yaşamış TC Dış İşleri Bakanlığı’nın Hariciyecileri, “ Monşerlere “ soracağız.

                                                                 *

Sormadık ki; ülke olmadık uluslar arası badirelerle uğraşma günlerine girdi. Ülkenin huzur ve güvenliği için yol haritamızı hala sonuca kavuşturamadık.

Türkiye, Orta Doğu’nun en ileri ülkesi, öncüsü gibidir. Bilinir ki; Orta Doğu, tarihin tüm zamanlarında huzur ve güven kaygısı yaşayan bir haritadır.

Burada huzur, güven ilkin Orta Doğu ülkeleri ile doğrudan, sağlam ilişkiler kurularak mı, nasıl başlamalıydı? Bunları O ülkeleri bilenlere sorduk mu?

Niye Amerika’nın, niye AB’nin, NATO’nun projesi, Eş Başkanlık?

                                                                       *

Araplarla ve hatta tüm Müslüman Dünyası ile ne kadar yol çıkabilirmiş?

Kıbrıs 44 yıllık ibrettir! Rum Çeteleri, Makarios’u alaşağı etmiş; Türkleri katle başlamıştı. Türkiye, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile Kıbrıs’ta bir vahşeti önledi.

O KKTC’ne, dünya 1974 yılından beri ambargo yaşatıyor. Utanıyorum yazmaya Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanıyan tek bir Müslüman Arap Ülkesi yok!

Siyasetin önceliği; Ülkemizin, evimizin güvenliği; Ayrımsız 80 milyon insanıdır.  

                                                    EMEKLİLERE ERKEN SEÇİM YEMLERİ : -)

Ülke siyasetinde, iftirada, birbirimizi kandırmada üstümüze yok. 

Nasrettin Hoca bile yanımızda çırak çıkacak. Gözün gördüğü, kulağın duyduğu, anlatan dillerin kuruduğu hırsızlıklar, yolsuzlar başkalarına yıkılır.

Hoca Nasrettin’in, “ Yahu hırsızın hiç mi kabahati yok?” dediğini çocuklar bile bilir. Ama, siyaset böyle. O yalanları kabule hazır milyonlar da olunca : -) 

                                                                      *

En yakın zamanda ülke bir Erken Seçime götürülüyor. Çünkü; piyasaları bilen biliyor. Ekonomi zorda; bir yıl sonraki bir seçimde iktidarda kalmak da zorda.

Emekliyiz; her gün gazete haberleri emeklilere yapılacak ek zam müjdeleri üfürmeye başladı. Memur emeklilerine; SSK’lılara, BağKur’lulara üfürülüyor .

 “ Bayram değil, seyran değil, Eniştem beni niye öptü?” diyerek, gülüyorum.  

Çünkü Enişte;  elektrikte, su da, gaz da, telefon da, otobüste, minibüste, her yerde yıllardır öper. Her yakaladığı yerde; KDV der, ÖTV der, TRT der, öper!

                                                                    *

Cumhuriyetin tüm malları, mülkleri satıldı; paralar ortada yok. Ülke gırtlağa kadar borçlu! İyi de yoksulun sofrasına kadar da dayandı mı bu iş?

Yoksul halkın sofrasında en çok kullanılan, erişilebilen en ucuz nimet şekerdir.

Toprak bizim, emek bizim, pancar bizim, şeker fabrikası ve şeker bizim. Küspe köylünün hayvanının. Yahu, Amerika’nın Cargill’i gitsin Amerika’da kazansın!

Şeker fabrikaları satılır mı? Fakir soframıza şaibeli nişasta bazlı şeker şurubu  sokulur mu? Sen sofrana sokar mısın; Asla! O zaman fakir soframa da sokma!

                                                      

                

                                                “ DOMATES, BİBER, PATLICAN!”                                       

Bizim kuşağımızın suçu değil. Kökenimiz Köy’dür. Aslımız köyümüzün toprağı, ırmağı, hayvanı, ahırı, sütü, yumurtası, domates, biber, patlıcanıdır. 

Barış Manço’nun şarkısında var olan da budur. “ Domates, biber, patlıcan !” sadece bir Barış Manço şarkısı da değildir. Size ulaştırılmak istenen öz’dür.

“ Arkadaşım eşek !” şarkısı bile öyledir; asla bir çocuk şarkısı deyip geçilemez.

Çocuklarına bahçeden domates, biber, patlıcan yediremeyen ülke olduk. Varsa, O aileleri yürekten alkışlarım. Köyünü terk etmeyene de hayranım.

                                                                      *

Şu gün hepimiz hiç hak etmediğimiz çok pahalı arabalara biniyoruz.

Bir gün şunu aklına getiren olur mu? Çok yakın zamanlara kadar bir eşekle yapılan işlerin yarısını bile şimdinin o süper pahalı arabaları ile yapamayız!

O eşek ki; evin odununu taşır, seni tarlaya, çocuğu okula taşır. Suyu getirir, değirmene buğday götürür, un getirir. Sizi komşu köye de götürür, getirir.

                                                                         *

Şimdiki kuşaklar, çok anlatılan şu halk efsanesini bilmezler: “ Ankara-İstanbul karayolu yapılacağı zaman, elemanlar önlerine bir eşeği salmışlar.

Mühendisler, İstanbul-Ankara yolunu, eşeğin gittiği o güzergahta yapmış.”

Eşek, ama O Eşek bereketli tarım toprağının kıymetini biliyor, ekilecek toprağı çiğnemiyor! Dik rampalara sarmıyor; zorlamayan eğimlerden gidiyormuş.

Bugünün Adamları (!) tarım arazisi nedir bilmez; domates-biber-patlıcan’ı şarkı zanneder. Çocuklar uyutulmasın, Onlara iyi şeyler bırakmaya mecburuz!