Salı günü ulusal tv’ler çöken istinat duvarları haberleri vardı. Sabah haberiydi; bir kadın kaldırımda yürüyor. Kaldırımın sağı cadde, solu 10 mt. istinatlı uçurum.  

   Kadın yola çok yakın yürüyor. Birden ayaklarının altındaki kaldırım çökmeye başladı. İstinat duvarı aşağı yıkılıyor, kadın da 10 metrelik uçuruma  gidiyor.

    Yok böyle bir mucize!.. Kadın uçuruma doğru kaybolurken, can havliyle yol kenarındaki tretuvar taşına iki elle tutundu. İstinat ve kaldırım aşağıya göçtü.

    İnsanlar koşuştu. Kaldırım taşına tutunmuş sadece iki eli görünen kadını göçükten çekip aldılar.

    Sene 2018, Uzay Çağı… Dağ taş, iliklerimize kadar teknolojilerle izleniyoruz.

    Ülkemizde insanımızı kimi zaman anca Yaradan’ın Hikmetleri hayatta tutuyor!

                                                              ***

    Sakarya’da yıllardır kıvranıyorum. İstinat imarlarımız çok sorgulanmalı. Yaşlı dağlardaki imarlarımız 10-15 yıldır zirve yaptı. Deprem ve Heyelan bölgesiyiz.

    Bölge deprem ve heyelan bölgesi de; ne bizim, ne de Yönetenlerin umuru?    Kış geldi, yağmur ve karlı günler uykularımı kaçırıyor.

  Tehlike bana pek yakın değil. Görüyorum, biliyorum, kaygılarım insanlarım için.

    Ormanlar kesilip, tepele teraslanmış, imarlar uçmuş. Heyelan tepeleri derelere taş toprak olarak iniyor. 10 yıl önce dibi görülen dereler çamur akıyor.

   Taşlı, beton 8-10 metre istinat duvarları bile toprağı tutamıyor.       

                                                             ***

    İstinat duvarları Sapanca dağlarında sürüsüne bereket. Hızırtepe, Maltepe’de  de çok. Son 4-5 yıldır Serdivan’da da, tepeler yarılarak istinatlı imarlar yapıldı.

    Bilimsel istinat projelerini kimler yapar, kimler onaylar bilemem? Yapılırken çok denetlendiğini de kimse bana anlatmasın!

    Tarım yapılamayan; Ormanı  ve heyelanı olmayan tepelerin imara açılmasına  karşı çıkmam. Mali külfeti çoktur.O imarlar da % 100 doğru yapılsın isterim.

                                                              ***

   İçimi ısıtan tek tv haberi: Kış soğukları başladı. Bir genç kızımız yolda yürüyor. Soğuk taş yolda, başını elleri ayakları arasına alıp yatmış, köpeği gördü.

    Genç Kızımız durdu. Üstündeki hırkayı çıkarıp köpeğin üstüne örttü ve yürümeye devam etti…Göz yaşlarımı tutamadım…Onlar bizim çocuklarımız.

    Peki BİZ, Büyükler? Bir istinat felaketi yaşarsak, bir can kaybımız olursa, bu vicdan azabını nasıl taşırız?.. Sorumluluk, Para, Denetim , İnsan, Vicdan!

                                    KIŞ, SALGIN HASTALIKLAR VE OKULLAR !

    Rahmetli Sakarya Valisi Nurettin Turan’ın, yazılı medyamızda sıkça anımsanan şahane bir anısı vardır.

     O kış birden çok yoğun kar yağışı başlamıştı. Kar kalınlığı 30-40 santimi geçmiş, ama Valimiz Nurettin Turan okulları tatil etmemişti.

    Basın sorunca da, “ Kar dizime kadar yükselmedikçe okulları tatil etmem!” şakasını yapmıştı. O gün bütün okullarda hala unutulmayan O şarkı söylenmişti.

     “ Yandım yanacak kadar…Valinin dizine kadar,.. yağdır Mevlam kaarrr!”

    Allah rahmet eylesin; Valimizi bazen kar yağdığında bu güzel anı ile hatırlanır.  

                                                                 ***

    Kışla birlikte,“ Kar yağışı bekleniyor. Bilmem kaç ilde okullar tatil edildi.” Haberleri de başladı. Seviniyorum, çocuklarımızın sağlığı söz konusu.

    Geçen hafta çevremizde soğuk algınlığı yüzünden yataklara düşen çok dostumuz oldu. Doğa artık her yaz ve kış farklı mikroplarla şaşırtıyor.     

     Sağlık Dünyası,” Kış soğuklarında solunum yolu hastalıklarından korunmanın yolları.” konulu bir dolu uyarılar yapıyor. Ama, olan salgınlar pek dillenmiyor?

    Siyaset,“ Toplumda paniğe yol açar, haber yapılmasın!” anlayışı gibi bir yanlış üretti. Panik tek bir çocuğun sağlığı içinse bile; bırakın sağlık da, panik de olsun.  

                                                              ***

Belediyeler kışa iyi hazırlanmış. Yollarda alınan önlemlere tanık oldum. Yine de,  doğa sürprizi bize pahalıya patlayabilir. Şehirler ve nüfus abartılı büyüdü derim.

   İnsan, mekan ve otomobil yığınları ile şehirler yaşanmaz hale geldi. Hükümet ve  Belediye servetler harcasa, iş yapsa da bu ölçüsüz büyümeye yetemez.

    Testi kırılmadan söylüyoruz. Ve; Kimse çaresizlik derdi yaşamasın diliyoruz.