Evin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin… Tam göğsünün üstünde bir yerin acıyacak sokağa fırlayacaksın… Sokaklarda dar gelecek. Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi…

**

Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü.. Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak Kadar küçüleceksin… Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan… “yaşamak güzel” , “önemli olan sağlık” , “boş ver her şey unutulur”

**

Sen hiç birini duymayacaksın… Gözyaşlarından etrafı göremeyecek hale geleceksin. O’nun ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında ölmek İsteyecek kadar çok seveceksin… Hep ondan bahsetmek isteyeceksin… “ölüme çare bulundu” yada “yarın kıyamet kopacakmış” deseler başını kaldırıp “ne dedin?” diye sormayacaksın..

**

Yalnız kalmak isteyeceksin… Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak, ikisi de yetmeyecek. Geçmişi düşüneceksin. nerdeyse dakika dakika, ama kötüleri atlayarak; Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin, gittiğiniz yerlere gitmek… Bu sana hiç iyi gelmeyecek ama bile bile yapacaksın.

**

Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın. Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yaşamak için direneceksin. Hayatının geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin… Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin… Herkesi ona benzetip kimseyi onun yerine koyamayacaksın. Hiçbir şey oyalamayacak seni, ilaçlara sığınacaksın.

**

Bir kaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan. Sadece bir müddet buzlu camın arkasından seyrettiren, bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek. Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin. Uyumak zor uyanmak kolay olacak, sabahı iple çekeceksin.

**

Bazen de “hiç güneş doğmasa” diyeceksin. Ne geceler rahatlatacak seni, ne gündüzler. Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin. Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılacaksın. Nafile…

**

Düşüncesi bile tahammül edilemez gelecek. Rüyalar göreceksin gerçek olmasını istediğin. Her sıçrayarak uyandığında onun adını söylediğin fark edeceksin. Telefonun çalmasını bekleyeceksin. Aramayacağını bile bile…

**

Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek. Ağlamaklı konuşacaksın her arayanlarla. Yüreğin burkulacak, canın acıyacak. Bir daha sevmemeye yemin edeceksin. Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden.

**

Onun sesini bir daha duymak için yanıp tutuşacaksın. Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret edeceksin.

**

Yaşadığın şehri terk etmek isteyeceksin. Onunla hiçbir anınızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek, ama bir umut, onunla bir yerlerde karşılaşma umudu… Bu umut seni gitmekten alıkoyacak. Gel gitler içinde yaşayacaksın. Tabi buna yaşamak denirse… Tam göğsünün üzerinde bi yerin acıyacak. (K.N)

Stressiz Siyasetsiz Pazar Yazıları