YENİ Atanan ve Seçilen hemen herkes, yeni ve çabuk hayata geçen bir şeyler yaparak daha ilk günden iyi tercih olduğunu kanıtlamak ister.
Bu hepimiz için çok doğal bir göze girme telaşı olabilir. Amaa;
Bizden önce O işin şahikalarını yapmış kuşaklar varsa, sen hiç boşuna para ve emek harcatarak, Roma’yı yeniden keşfetmeye de çıkmazsın!
Cumhuriyet’in tüm zamanlarında hiç iktidar olamamış bir kesim, tek başına güçlü bir iktidar olma fırsatı yaşadı. Hem de o fırsat gafletle doğmuştu.
Bakın İstanbul’da yerel seçim kazanmak ülke siyasetinde tüm zamanlarda deprem etkisi yaratmıştır.
AK Parti’yi 2002 yılında tek başına güçlü bir iktidar yapan da, 1994 Yılı seçiminde İstanbul Belediye Başkanlığının kazanılması olmuştur.
Çağdaş Muhafazakar kesimin DYP’nin adayı Dalan yüzde 15.46 oy almış; ANAP Adayı İlhan Kesici yüzde 22.14 oy almış; Toplam oyları % 37.60
Çağdaş Sosyal Demokrat kesimin SHP Adayı Zülfü Livaneli yüzde 20.30 oy almış; DSP Adayı Necdet Özkan yüzde 12.28 oy almış; toplam oyları % 32.68
Muhafazakar kesimin Refah P. Adayı Tayyip Erdoğan yüzde 25.29 oyla İstanbul Belediye Başkanı seçilmişti.
Türkiye 2000-2002 yıllarında, çok güçlü ANAP iktidarı siyasetinin dip yaptığı tarihlerde, ekonomik ve sosyal iflaslara giden büyük sarsıntılar yaşadı.
AK Parti 2002 yılında, tek başına iktidar öyle olmuştu. İlk yıllar öyle böyle de geçti; sonraki seçimde daha deneyimli bir parti olarak, yine güçlü iktidardı.
İktidar tecrübesi olmayan muhafazakar kitle, her güçlü çıktığı seçimden sonra, O kazanımını doğru okumayı kotaramadı. Sürekli gerileme kaçınılmazdı.
” Güç zehirlenmesi!” denilen bir söylem vardır ya; hiç kabul etmeseler de, bir gün O GÜCÜN-İktidarın biteceği öngörülemedi.
O öngörememe, bir türlü alışılamayan eleştiriye öfkelenmeleri artırdı. İş haddini billi, tehditli, hapisli komplo zamanlarına kadar geldi.
Tevazulu, herkes gibi mahallede, köyde oturmalar; trene, otobüse binmeler; eller cebinde bir tek koruma olmadan sokakta gezmeler yoktu artık.
O Halk gitmiş; başka bir halk gelmişti. Ama, namazında niyazında geniş bir halk kesimi de her şeyi tribünde sakin, sabırlı izliyordu.
AK Parti 20 yıla yaklaşan güçlü iktidar sürecinin en telaşlı zamanlarını şimdi yaşamaya başladı.
Kaybetme telaşı bugün farklı yanlışlara yol açarsa, ki öyle; kaybettiğimiz hiçbir şeyi bir daha yerine koyamamanın zor yılları başlar.
Halk olarak izleyici gözlemciyiz; gördüğümüz yanlışı(?) söylüyoruz. Kimse,” O gün uyarmadın, iktidarı kaybettiğimiz gün demediğini bırakmıyorsun!” demesin.
Bakın,” Devlet Traktörcü mü? Vagoncu-Trenci mi? Pancarcı-Şekerci mi?” denilen; muhteşem Cumhuriyet değerlerinden nerelere geldik?
Türkiye, şu gün dövüne dövüne devletin AŞI Üreten Hıfzısıhha Laboratuarını kapatma pişmanlığını yaşıyor. Belki şu gün kendi aşımız olurdu?
Korkarım Sakarya da, tarım da, sanayi de ve hemen her sektörde; var olan Cumhuriyet servetlerini yeterince değerlendirmiyor, kullanmıyor.
O servet; insan liyakati olur, bina, mülk, tesis olur; tarım arazileri, özgün gıda bitkisi tohumları, toprak işleme, gübre ve mücadele birikimleri de olur.
“ Topraksız seracılık!” olur mu, bilmem. Dünyada örnekleri var, bilirim. Ama; gezdiğim şu bizim Arifiye Otogar karşısındaki Tarım Araştırma bile servetimdir.
Aynı Arifiye’de, eşsiz kamu Fidancılık arazilerini söküp attık, Yeni Hal yaptık. Peki, nasıl bir Toprak-Fidan ve İnsan bilgi birikimini çöpe attığımızı gördük mü?
Yazlık Pancar Araştırma’nın, Arifiye Tarım Araştırma ve Fidancılığın arşiv ve araştırma birikimleri-belgeleri var mı?
Aynı işlerin çok daha doğrusunu, sağlıklısını, fazlasını bugün özel sektör yapıyorsa Onları başımda taşımaya hazırım. Ama;
Sağlıkta ve gıda da, her konuda; Cumhuriyet kazanımlarını inadına çöpe atıyorsak, orada kimse kusura bakmayacak!
Bu Cumhuriyet’e ve Kurucularına hayatımı borçluyum; saygım ölene kadardır. İsterim ki, Hepimizin Çocukları bizden daha da güzel yaşasın!
Zamanlarımız, emeklerimiz, Servetlerimiz doğru yerlere, telaşsız harcansın!