Yok, ben de var bir tuhaflık.

          Gecenin 03.00’ünde evde bayılmış halde bulduğun insanını arabana atıp, TEM’den Adapazarı SAÜ Araştırma Hastanesi’ne getirmek olacak şey mi?

          Alo, dersin, 112 gelir gece yarısı kapıya, hastaneye ulaşırsın. Yok, Senin insanın; O halde bile, “ Hadi, iyiyim, beni arabayla Adapazarı’na götür!” der ve yola çıkarsın!..

           Büyük sorumluluk tabii. Hastanı ve kendini iyi tanıyorsan, sözüm yok. Ama, doğru olan ağır vakalarda mutlak ve mutlak 112 çağırmaktır.

            Orman İşletmesi’ni geçip, Araştırma Acili önüne geldiğimizde; gece 03.25’i geçmişti…O saatte Acil önünde bekleşen birisi ( görevli imiş J ) ayağa kalktı. Loşluğa uzanıp, bir hasta arabası çekti, arabaya geldi.

          Nasıl insancıl, ahlaklı bir görev anlayışı. Arabayı park edene kadar, hastamı oturttuğu araba ile Acile dalmış. O, kendisini, Hastayı en kısa zamanda emin ellere ulaştırmaya vakfetmiş. Bu dünyada hala böylesi insanlar varmış: -)

           İyi ki Sağlık için, çalışanları her fırsatta araştırıyor, yazıyorum.

           Gece yarısı 03.25’ten, öğlen 11.30’a kadar SAÜ Araştırma Hastanesi Acili’nde nasıl, ne dünyalara tanık oldum.

          Hala içimde kalan üzüntüyle başlayarak; son derece mutlu olduklarıma doğru gidip; yazıyı güzel bitirmeye çalışayım…

           Gün ağarmamış. Acilde yatan çok kilolu 55-65 yaşlarında bir hanım, ahlamalar, inlemelerle Eşine sesleniyor, “ Artık iyiyim. Doktor da dedi. Hadi eve gidelim!”

           O mahalleleri bilen bilir; tam bizim güzel insanlarımız. Kimseye yük olmazlar. Toparlandılar; elleri kolları dolu; Adamının koluna girdi, çıktılar.

           Az sonra ben de koridorlardayım. Onlar, birisine hastaneden nasıl çıkacaklarını soruyorlar. Zor yürüyorlar, çıkılacak kapıyı bile bulamıyorlar.

          Şafak sökmemiş. Uzun koridor boyunca arkalarından bakakaldım. O insanlar, gecenin O saatinde neyle, nasıl, hangi dermanla evlerine vardı acaba?  O sorgu hala içimde kaldı! “ Çıkabilirsiniz!” denmiş; ama durum bu!

          Çok sayıda Acil Hastaya karşın; Acil Yatılı Hastalar için o kadar yeterli sayıda yatak gördüm ki, içim orada biraz huzur buldu.

           24 Saat ve 850 bin insan; asla yetmez ama; Hekim ve Sağlık elemanları sayısı fena değildi. Acil Hekimleri, işi çabuk bir sisteme sokmuş. Hekim, hastaya eğilmiş, tanı koymaya çalışırken ağzından çıkan bir tek kelimeyi anlamadım;

            Ama, bilgisayar başındaki yardımcılar elektroyu sisteme yazmış bile: -) Başka hemşire de cihazları yerleştirmiş bile. Hekim, şöyle bir dönünce elektro sonucu elindeydi.

           Ne zaman, yapılacak iğneyi söylediğini anlamadım; takılan serumu da, sürekli ölçülen tansiyonu da… Serumun bitmesi tabii ki beklenir. Tomoğrafi ve yorum istenmişse, O da beklenir.

           Öğlen 12.00 olmamıştı; biz evimize dönüyorduk. N’olur insanlara insanca ve de eşsiz hoşgörülerle sevgi taşıyalım! Hepimiz işimizi de severek yapalım!

          Sakaryalılar!.. 112 Ambulansı ve Hastane Acillerini, gerçekten acil hastalar için arayın! 112 Ambulans ve Aciller insan hayatı ve BİZİM için yarışıyor. 

                                         5 GÜN İZİN İSTİYORUM!

         Önümüzdeki hafta ülkemin hiç gitmediğim cennetlerini görmeye gidiyorum. Yazılarıma ara vermek için sizlerden izin istiyorum…

          Dönüşte mutlaka ve yeniden, Nazım’ın, “ Memleketimden İnsan Manzaraları!” destanını okumak isteyeceğime eminim. Ve, “ Bu Memleket Bizim, Bu Cennet Bizim!” dizelerine saygıyla…

          Sakarya için nasıl ve neden yorulduğumu kimselere anlatamam. Hayret bir şekilde, sahibi olduğu toprakları, kendi eliyle seçtiği siyasilere teslim olmuş gibi  bırakan bir halka çok şeyleri vura vura hatırlatmam gerekecek!

          Kendi konumunu Bakanlardan daha ÜSTÜN görerek; Sakaryalıları günler öncesinden BAKANSIZ bırakılmaya hazırlar gibi konuşan milletvekillerine şartsız teslim olmayı içime sindiremiyorum.

           Ki; Ferizli-Karasu arasındaki cennet tarım topraklarında Çimento Fabrikası olamayacağını tüm Sakarya haykırdı. Bu YOL’da, Seçtiğimiz Yönetenler, Çimento Fabrikasına  aman ne çok karşı çıkmışlar…Ama, mazeret, tam İlkokul mazereti:

            “ Herkes reddetti. Çok insan devreye girdi. Çok hatırlı kişiler devreye girdi. Kararlılığımızı gördüler ve bunu yapamadılar. Ancak!

           Vatandaş buna onay verdi! Yerel halkı aldılar Avrupa’ya götürdüler, gezdirdiler! Fabrikanın çevreye zarar vermeyeceği konusunda vatandaşı ikna ettiler.

           İşçi alınacağı, bölgeye istihdam sağlanacağını anlatarak, halkın gözünü boyadılar. Halk bunlara kandı ve onay verdi. SORUMLULUK TAMAMEN BÖLGE HALKININ!..” lafları bir tek Devlet Sahiciliği içeremez!..

           İzleyin!.. O Milletvekili, kendisi ve çocukları asla ve hiçbir zaman Sakarya’ya dönmez ve buralarda yaşamaz!..Aynı, ÖNCEKİ SEÇTİKLERİMİZ GİBİ!..

          Ben, AK PARTİYE GÖNÜL VERENLER ADINA DA, İnsanlık ve Sakaryalılık görevimi en ahlaklı şekilde yapmaya çalışıyorum; devam de edeceğim…

          Yazma fırsatı verilirse; Dönüşte görüşmek üzere sağlıklar, huzurlar dileyerek; izinlerinizle J