Kimse, “ Bir seçim kaybettin, ülke tepe taklak yapıldı!” diyemez. Çünkü, seçim kaybeden yok!..Sadece, Tek Başına İktidar yok; Koalisyon denmiş.

         Halk, Anayasa Mahkemesi’nin, bırakın verdiği kararların uygulanmamasını, kaldırılmasının bile düşünüldüğünü görmüş…Tek Parti’ye 400 milletvekili verilirse, bu ülkede yaşanacakları da görmüş…

           Koalisyonu, Devletin dokunulamaz kuruluşlarının ve görevlilerinin bile siyasetin iki dudağı arasına alındığını gören halk emretmiş…

            Şu gün komşularımızın, evlerimizin kapısına kadar dayan kan ve göz yaşı tuzakları hissedilmiş!.. Şimdi, “ bizi yıllarca uyutmuşlar, silahlanmışlar!” diyen halkın gözünü boyayabilir mi?..

            O silahlanma yapılanırken, silahlı kuvvetlerin olaylara müdahale yetkisi valilere mi verilmişti?..

            Peki, 7 Haziran Seçimi öncesi durum öyleydi; 8 Haziran’da ne değişti?.. Siyasilerin sokak kabadayısı gibi tehditleri neden başladı?..Ülke Barışı, nasıl bu günlere geldi…

           Bunları herkes yazıyor. Dahası da zehir zemberek…Faydası olmuyor ve acılar daha da artıyor…En kötüsü de, içimizde ayrıştırılma başlatılır gibi..        

           Ayrıştıran, kendi geleceğini karanlık gören ise aman dikkat!..Kurtuluşu,  halkı birbirine kırdırmaktan geçen kişisel her tehlikeden hızla kaçın!..

           Topluma zarar verecek aman aman yanlışı olmayan, kendisinin ve çoluk çocuğunun geleceğinden korkar mı?.. Niye korksun?.. En çok komşuna pardon der, hal hatırını sorar, sarılışırsın…

            Mahalleli, köylüm!.. Evlat acısı yaşayanlar karşısında başımızı eğip, susma günüdür… Yalvarırım; yakınınızda şehidi, gazisi olan insanlarınıza sahip çıkın.

            Onların, şu gün hiçbir davranışı, hiç bir sözü mahkum edilemez!..Ne söylerse, ne hakaretler ederse, ne kadar suçlarlarsa haklıdırlar…

           Kendi çocuğunun kılına dokundurtmayanlar; postal giymesine, koğuşta yatmasına bile kıyamayanlar, biraz vicdanları varsa; canlarını yitirenlere saygı duyup, susacak.

        Siyaset de, çevrelerinde oluşmuş kan ve intikam kışkırtıcılarının ne kadar büyük tehlike ve tehdit olduğunu görecek; “ Ben bu hale nasıl geldim!” diyecek.

          Evine, hatta komşu evine ateş düşen bunun nedenini Devletine sorar!.. Çocuğumu koruyamayan Devleti Yönetenler, beni de koruyamaz!..

          Evladını kaybedenin önünde başım eğiktir…Herkes de başını eğmek zorunda!.. Höyküren herkes hayatının en büyük hatasını yapar!...

 

                                       İNEKLER ŞEHRİ SERDİVAN : -)

           “ Serdivan’da zaman zaman görmeye alışmış olduğumuz görüntülere dün yine rastlandı.

          Villa ve konakların bulunduğu mahallede tura çıkan inekler Kırantepe mevki yolu üzerinde görüldü.

           Şehrin ( muhteşem ) görüntüsünün hakim olduğu tepede otlanan ve gezintiye çıkan inekler vatandaşların dikkatlerini çekerken, “ Serdivan’da bunların ne işi var?” demekten kendilerini alamadılar.”

           Bence bu haber “ Son Yılların En Şahane İronik Haberi !” ödülüne layık bir haber… Keşke, haber ön sayfadan, O ineklerin fotoğrafları da daha net ve büyük verilebilseydi : -) 

           Serdivan Köyü’nün dününü bilmeyenler ve O DÜNE Saygıyı korumayanlar, şu yazım üzerine dönüp dönüp küfredebilirler… Gençler dünkü Serdivan’ı bilmezler ve küfürlerinde de haklılık bulurlar…Ama; Onlar da öğrensin:

            Çok değil; uzun bir Şehir Tarihi sayılmaz; 40-50 yıl önce, hayat sebebiniz, Kırantepe’den Şehir Manzaraları seyreden O ineklerin Orada eşsiz çiftlikleri vardı… Ki, son ahırları da 17 Ağustos Depremi’ne kadar oradaydı…

            Şu anda, Serdivan Yeni Belediye Binası’nın olduğu yerden, Serdivan AVM’nin kuzeyinde kalan Eski Kazımpaşa Caddesi’ne kadar ARABACIALANI MERASI’ydı… Anadolu Lisesi’nin arkası ADATIP’a kadar ahır ve mandıralarla doluydu…

            Onları, BİZ ŞEHİRLİLER O MERA VE MANDIRALARDAN attırdık…

             ŞİMDİ; KIRANTEPE’DEN ŞEHİR MANZARASI SEYRETME HAKKI HANGİ İNEKLERİN?.. 

           Asıl sorun ne?..Türkiye’nin et ve süt ürünleri ambarı Adapazarı’nın adı artık O sektörde de silinmek üzere.

          Bakkalda değil, markette, “ Sert Ezine İnek Peyniri “ aranıyor. Yoğurt ve  manda sütü karışık yoğurt bir Sakarya Markasıydı… Manda bile yok edildi.

            Biz her yerde görürdük; sizin çocuklarınız manda görmeden büyüdü. Ki, Onlar sahte Sütlü Mısır yediler; Adapazarı Patatesi’ni de bilmediler. Kabak Tatlısı Adapazarı ismi ile anılır; Onlar ona da şaşırır…

           Adapazarı, Osmanlı Sarayı’nın sebze meyve, orman deposu imiş. Osmanlı 120 yıl önce Adapazarı’nın ortasına kadar gelen demiryolunu o nedenle yapmış…Çocuklarınız O treni de artık ancak rüyalarında görür…

            Işıklar içinde yıkanan Adapazarı’nı bir gece Kırantepe’ye çıkın seyredin. İnanıyorum ki, Siz de, “ Ulan O Eski İnekler ne şanslıymış be !” diyeceksiniz.

            Onların Gönül Gözleri akıl dolu, tertemizmiş!..