Cumhuriyet, egemenlik kaynağının millete ait olduğunu kabul eden devlet yönetme şeklidir. Devletin temel organlarının seçimle iş başına geldiği bir yönetim biçimidir. Bu yönetim biçiminde devleti yöneten idare milleti temsil etmek adına millet tarafından seçilmektedir. Günümüzde demokrasinin en iyi uygulanacağı siyasi rejimdir.
Cumhuriyet rejimi ile bütün vatandaşlar kanunun önünde eşit görülmüş, devlet yönetimine bütün vatandaşların katılım sağlamasının yolu açılmış, temel hak ve hürriyetleri devletin güvencesi altına alınmıştır. Ülkemizde cumhuriyetin ilan edileceği o zamana geri gidelim;
Mustafa Kemal Paşa, en başından beri kafasında yatan o müthiş projeyi açığa çıkarttı: Cumhuriyeti ilan etmek! 28 Ekim 1923’te, Çankaya’da topladığı arkadaşlarına şöyle seslendi:
“Efendiler! Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz.”
29 Ekim 1923 tarihine gelindiğinde ise, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun 1. Maddesine “Türkiye Devleti’nin idare şekli Cumhuriyettir.” maddesinin eklenmesini teklif edildi. Bu teklif “Yaşasın Cumhuriyet!” sesleriyle alkışlanarak kabul edilmiştir. Meclisteki oylamaya katılan 158 üyenin 158’inin de oyunu alan Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı seçilmiştir.
Yazımın devamında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün duygu ve düşünceleri ile sizi baş başa bırakıyorum.
“…
Efendiler, asırlardan beri Doğu’da haksızlığa ve zulme uğramış olan milletimiz, Türk milleti, gerçekte soydan sahip bulunduğu yüksek kabiliyetlerden yoksun zannediliyordu. Son yıllarda milletimizin fiili olarak gösterdiği kabiliyet, istidat ve kavrayış kendi hakkında kötü düşünenlerin ne kadar gafil ve ne kadar gerçeği görmekten uzak, görünüşe aldanan insanlar olduğunu pek güzel ispat etti. Milletimiz kendisinde var olan vasıfları ve değeri, hükümetin yeni adıyla, medeniyet dünyasına çok daha kolaylıkla gösterebilecektir. Türkiye Cumhuriyeti, dünya devletleri arasında tuttuğu yere layık olduğunu eserleriyle ispat edecektir.
Arkadaşlar, bu yüksek rejimi yaratan Türk milletinin son dört yıl içinde kazandığı zafer, bundan sonra da birkaç misli olmak üzere kendini gösterecektir. Bendeniz, kazandığım bu güven ve itimada layık olmak için, pek önemli gördüğüm bir noktadaki ihtiyacı arz etmek mecburiyetindeyim. O ihtiyaç, yüce heyetinizin şahsıma karşı gösterdiği sevgi, güven ve desteğin devamıdır. Ancak bu sayede ve Tanrı’nın yardımıyla, bana verdiğiniz ve vereceğiniz görevleri en iyi şekilde yapabileceğimi ümit ediyorum.
Daima sayın arkadaşlarımın ellerine çok samimi ve sıkı bir şekilde yapışarak, kendimi onların şahıslarından bir an bile uzak görmeyerek çalışacağım. Daima milletin sevgi ve güvenine dayanarak hep birlikte ileri gideceğiz. Türkiye Cumhuriyeti mesut, muvaffak ve muzaffer olacaktır.”
Ebediyen minnettarız…