Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Sakarya Şubesi’nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlaması cumartesi akşamı Serdivan Altınova Sen Otel’deydi.

      Hafta sonu trafiğine takıldık ve biraz geç kaldık. Ama, Cumhuriyete olan minnetlerini bilen erdemli halkımız etkinliği harika şereflendirmişti.       

     Biz, “ Geç kaldık dememize karşın, yer buluruz canım “ da diyorduk.

                                                         ***

      Sen otelin daha kapısında şaşırdık. Otoparkta yer yok, hala da gelenler vardı. Salona girdik, tıklım tıklım. Sanki bütün, “ Gençliğimizin Şehri Adapazarı!” orada.

      Barış, huzur ve güven içinde, BİRLİKTE yaşadığımız Türkiye’nin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak için yine birlikteydik.

       Mustafa Kemal Atatürk ile Kurtuluş’tan Kuruluş’a kadar yanında olan halkımız saygı ve minnetini çok güzel sundu; yazmak zor, yaşamak onur.

                                                                   ***

      Çağdaş Yaşam Derneği, Prof. Dr. Türkan Saylan’ın hayatını adadığı en büyük eserlerden sadece birisidir.

      Türkan Saylan ismi; Türkiye’de artık, çok daha fazla alanda, “ Kadının Sosyal ve Bilimsel Gücü!” için, Onursal Simge’dir.

     Yeryüzünde, “ Cüzzam!” denildiğinde, insanlığın ve hatta en yakın aile bireylerinin dehşet içinde kaçıştığı zamanlarda;

      Gencecik bir Kadın Hekim olan Türkan Saylan hayatını Cüzzamlılar içinde yaşamaya adamış ve Cüzzam-Lepra denilen korkunç hastalığı öyle yenmiştir. 

                                                          ***

       Ve; O TÜRKAN, Türk Kadını’nın Anaç Erdemi’ni de ayağa kaldırmak için; okumak isteyen, ama okuma imkanı olmayan Kız Çocuklarına da O Hayatı adamıştır.

      Türkiye’nin, okuma şansı bulamayan genç kızlarına burs verme çalışmaları başlattı. Türkiye, TÜRKAN SAMİMİYETİ’NE içten güvenle muazzam bir katılım yaptı. 

      ÇYDD böyle doğdu. Burs verdiği kızlarının adı, “ KARDELENLER !”’in ve ÇYDD şubelerinin sayısı çığ gibi büyüdü.

      HİÇ, AMA HİÇ KARŞILIKSIZ O bursları veren ÇYDD üyeleri, erdemli yollarında ülkelerine eğitimli, üretken, çağdaş genç kızlarımızı kazandırdılar.

                                                       ***      

      Ülkenin gençlerine Türkan Saylan’la başlatılan en insancıl ve HİÇ, AMA HİÇ KARŞILIKSIZ GÜVEN, sevgi ve SAYGI o gece de ÇYDD’de sunuluyordu: 

      Gecede büyük bir tevazu, sadece görev yapmanın büyük huzuru, birlikte olmanın eşsiz güzelliği yaşandı.

     Barış, Huzur ve Güven içinde, 95 yıl BİRLİKTE YAŞADIĞIMIZ Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek bağımsızlığını koruması dileğiyle;

      “ ÇYDD Cumhuriyet’in 95 Yıl Kutlaması “’nı düzenleyen ve O muhteşem katılımı gerçekleştiren bütün arkadaşlarımıza saygılarla teşekkür ediyoruz…  

  … O kadar güzel bir gece ve katılımdı ki; İsim saymaktan ve yanlış, eksik yapmaktan utandım… Tüm katkılar ve katılımlar saygıyı çok hak etti…

                                  BİR ŞEHRİN KABUĞU NASIL PATLAR ?

       Adapazarı Şehri’nin, 17 Ağustos 1999 Yüzyılın Depremi’ne kadar nefis bir kabuğu vardı. O Kabuk nasıldı?

      Serdivan tepeleri, Maltepe, Hızırtepe, Erenler tepeleri, Sakarya Nehri kıyıları ve Eski Sakarya Köprüsü’nden Yazlık Kavşağı’na kadar Pancar Yolu…

      Yazmaktan utanıyorum; 1965-70 yıllarına kadar yazdığım Şehir Kabuğu’nun üçte ikisi; Tarım Arazisi, Yeşil Alan, Mera, Köy, Ahır, Mandıra, Deri fabrikalarıydı.

      Bunu Devletin-Kamu Kurumlarının, belediyelerin arşiv ve kitapları kanıtlıyor.

       Adapazarı Şehir Kabuğu 1970’li yıllardan sonra çatlamaya başladı. 2010’lu yıllarda Çatlama, Patlamaya ve şimdi de Yok Olmaya doğru gidiyor…

                                                              ***

      1962 Yılında Zirai Donatım Fabrikası Çark Deresi’nin doğusundaydı. Çark Deresinin batısı Serdivan Köyü’ne kadar tarla. Serdivan çıplak gözle görülürdü.

       İzmit Caddesi’ndeki Atatürk Spor Salonu yoktu. Oralar da tarlaydı. Spor Salonu yapıldıktan yıllar sonrasına kadar da.

      Atatürk Spor Salonu’nun güneyi, Erenler tepesine kadar, çiftliklerle dolu tarlaydı.

       Şehrin doğusu; şimdiki Adapazarı Kaymakamlık binasının olduğu yer, Şehir dışında Otogar’dı. Yorgolar Mezarlığı da, kaldırılan eski Hapishane de şehrin dışındaydı… Sakarya Nehri’ne kadar tarlalıktı.

      Kuzeyde; Şeker Fabrikası şehrin dışındaydı. Şimdiki ilk Şeker Evler öncesi Adapazarı Lisesi futbol takımı orada antrenman yapar; yazlık maçlar oynanırdı.      

                                                             ***

       Şehirdik; Şehir Eşrafı vardı; Kabuğumuz çatlamamış, patlamamış; Susturulmamış-Susmayan Şehrin Sahibi Halk vardı…

      Yerel Seçim kapıda…Şehrin sahibi, şehri çalışıp tırnaklarıyla üretenlerdir. Şeker fabrikası’na, Üniversite Kampusuna gönül rızalarıyla arazileri-maddiyatları ile hayat veren Şehir Halkı’dır…

       Şehir Kabuğu patlar, şehir yok oluşa sürüklenirse; bu şehirde yaşamaya elleri mecbur gelecek kuşaklara ihanet etmiş gibi oluruz…

       Sakarya’yı Yerel Seçim’de; liyakati ile hak eden Şehirlilere emanet edin!