Sakarya Ziraat Odası Başkanı, Ziraat Yüksek Mühendisi Hamdi Şenoğlu, her hafta yazdığı yazılarla, yöneticilere adeta ücretsiz danışmanlık yapıyor ama gören kim?!.. Başkan Şenoğlu’nun her yazısının sonuna çiftçiler adına koyduğu bir cümle var. O cümle de şu, ‘Biz üretmezsek, Türkiye aç kalır’ Bende yazımın başlığını, Başkan Şenoğlu’nun o cümlesinden esinlenerek, ‘Çiftçi aç kalırsa, herkes aç kalır’ olarak belirledim…

**

Yazıya başlarken yetkili yetkisiz, partili partisiz herkese soruyorum; Bugün çiftçi aç mı tok mu? Bazı örneklerle anlatmaya çalışayım… Bundan sekiz-on yıl kadar önce köy kahvelerinde veresiye defteri olmazdı. Şimdi gidin, bütün köy kahvelerinde, ‘veresiye defteri’ var. Çiftçi artık bir çayı bile yazdırır oldu. Sadece bu gelişme bile bugün çiftçinin, ‘tok’ değil de, ‘aç’ olduğunu gösterir…

**

Devam edelim… Çiftçiyi gören pek olmazken, herkes esnafın sorunlarını konuşuyor. ‘Piyasa çok durgun’, ‘Esnaflık bitti’ , ‘Esnafı artık can suyu kredileri de kurtarmıyor’ , ‘Bu şehrin yarısı esnaf ve esnaf ailesi, esnafı kurtarmak için harekete geçilmeli’ gibi cümleleri sık sık duyuyoruz değil mi? Duyduğumuz açık ve net…

**

Çiftçi, Türkiye’yi iki kere doyuruyor.  Çünkü çiftçi sadece ürettiği ürünüyle bizi doyurmuyor. Sattığı ürününden elde ettiği gelirle esnaftan alışveriş yaparak da bizi doyuruyor. Peki, çiftçinin ürünü para yapmazsa, çiftçinin eline para geçmezse, o esnaf nasıl iş yapacak? Esnafın bugünkü alışveriş seviyesi, emeklinin, memurun ve işçinin yaptığı alışveriş seviyesindedir. Bugün esnaf kötüyse, alışveriş yapılan emekli, memur ve işçiden önce gelen çiftçinin cebinde para olmamasındandır. Esnafın iş yapamamasının en büyük nedeni, çiftçinin ürününün para etmemesidir…

**

Örneklere devam edelim… Örneğin mısır… Mısıra dört-beş yıldır tek kuruş zam yapılmadı. Mazot, gübre, tohum her gün zamlanırken, çiftçinin ürettiği mısırın fiyatı dört-beş yıldır aynı. İşin içinde olmayanlar, bir mısırı üretmek için traktörün en az altı kez mısır tarlasına girdiğini bilmez. O traktör de su yakmadığı için, bugün mısır üreten bütün çiftçi zarar ediyor. Hasat zamanı geldiğinde, sadece mazot ve gübre parasını bile çıkaramıyor. Her yıl, ‘Belki bu sene iyi fiyat olur’ umuduyla tarlasını harç borçla yine ekiyor ama dört-beş yıldır olduğu gibi yine hiçbir şey değişmiyor…

**

Örneğin süpürge… Süpürge ağırlıklı olarak, Kaynarca’nın köylerinde yetişirdi, yetiştirilirdi. Son iki kelimeye, ‘di’ eklerini koydum çünkü artık yetişmiyor, yetiştirilmiyor. Üç-dört yıl önce süpürge üreticisi süpürgenin para yapmaması üzerine, süpürge üretiminden vazgeçti. Artık Kaynarca’nın köylerinde süpürge ekilmiyor, üretilmiyor. Ekiliyorsa bile çok cüzi miktarda ekiliyor…

**

Bu süpürge işi diğer tarım ürünlerinde olduğu gibi iki ayaklı bir iş. Süpürge üreticileri süpürgelerini üreterek, süpürgeci esnafını beslerdi. Borsa’da, 350 civarında süpürgeci esnafı vardı. ‘Vardı’ diyorum çünkü Borsa’daki süpürgeci esnafı sayısı bugün 30 rakamının bile altına düştü. Süpürgeci esnafı, neyi varsa satarak bankalara borcunu ödedi. Emekli olan köşesine çekildi, emekli olmayan da, taşeron temizlik firmalarında veya parkmetre görevlisi olarak asgari ücretle çalışmaya başladı. Hal böyle olunca, Süpürgeciler Odası da kapandı…

**

Bu örnekleri, ona, yirmiye, hatta otuza bile çıkarabilirsiniz. Çünkü hemen hemen hiçbir ürün çiftçiyi mutlu etmiyor. Hiçbir ürün, harcadıklarını çiftçiye geri kazandırmıyor. Hep cepten, hep cepten. Her hasat zamanı çiftçinin farklı protestoları da zaten bunun göstergesi. Çiftçinin hakkını vermediğiniz zaman, ürünü para etmediği zaman, bu ülke o ürünü daha yüksek fiyatla dışarıdan ithal etmek zorunda kalıyor. Saman örneğinde olduğu gibi…

**

Çiftçiyi aç bırakırsanız, hepiniz, hepimiz aç kalırız. Bu gerçeği kimse unutmasın…