Bir yılı aşkın süredir Tarihi Uzunçarşı, Türk Hava Yolları (THY) ofisinde görev aldığım için, kendimi, ‘’Uzunçarşı esnafı’’ kategorisinden saymaya başladım.
Gün içinde bozuk paraya ihtiyacımız olduğunda parayı bozdurabileceğimiz bir dükkana girip, parayı bozdurmak, vefat eden dükkan sahibi olduğunda çalışanlarına başsağlığı dilemek, ters bir durum olduğunda, ‘Biz de esnafız, halden anlarız’ demek hoşuma gitmiyor değil.
Bazı öğle aralarında ise aylak aylak dolanmak yerine, hemen bir dükkana girip, yemekten sonra kendime çay ısmarlatmak da işin en güzel yanı...
Neticede işyerinde kırk dakika öğle paydosumuz oluyor ve bu süreyi de istediğim gibi değerlendirebiliyorum.
Bazen de öğle yemeğini kısa bir sürede yedikten sonra Uzunçarşı’da dolanıyorum.
Önce ayakkabıcılar çarşısı, oradan da Bakırcılar çarşısı..
Sizi bilmem ama bana çok büyük bir keyif veriyor oralarda dolanmak.
Mesela ayakkabıcılar çarşısından geçerken; Küçükmüşüm de bayram öncesiymiş sanki, annemle bayramlık almaya çıkmışız. Kıyafet tamamlanmış, sıra ayakkabıya gelmiş.
Elimden tutmuş annem sıkıca.
Bir elinde ben, diğer elinde bana alınanlar, kalabalığın içinden geçip ayakkabıcılar çarşısına gelmişiz. Bir sürü tezgah bir yanda, çeşit çeşit ayakkabı diğer yanda, hangisini seçeceğini şaşıran ben...
İlk kırmızı rugan ayakkabılarımı hatırlatır bana. Bir de fırfırlı çoraplarımı.
Öyle ya, o zamanlar sürekli alışverişe çıkılmazdı.
Her an istediklerimiz kolayca alınmazdı.
Hele birden fazla kardeşin varsa, sıranın sana gelmesini beklerdin. Bir de küçüksen, senden bir önceki büyük olanın küçülen eşyalarını giymekten, yeni bir şey alınması çok daha uzun zaman alırdı.
Biz bir devrin muhteşem çocuklarıyız!!! Kim ne derse desin.
Ünlü markaları bilmezdik mesela. Arkadaşlarımızla ip atlar, saklambaç oynardık.
İnternet yoktu, iletişim kurardık. Bir küser, bir barışır, çokça güler, sokaklarda özgürce koşardık...
İşte bunları ve çok daha fazlasını yani, kendimi hatırlatır bana Uzunçarşı’da dolanmak..
Bu yazıyı yazarken yine öyle oldu, yemek yemek için uğradım dükkanda siparişimin hazır olmasını beklerken, gözüm dolaptaki, ‘Neşe Gazozuna’ takıldı. Bir anda 25 yıl önceye gittim.
O zamanlar ilkokulda siyah önlük giyerdik. Teneffüs zili çalmış.
Kantine doğru hızla koşan bir kız çocuğu gözümde canlandı, terlemiş avuçlarında, düşürmekten korkarak sıkı sıkıya tuttuğu, sarı, demir, küçük 500 Kuruş.
Ve küçük kızı kantinciye seslenirken hayal ederim; ‘’Bir simit, bir Neşe!!!’’’
Biz Neşemizi kantinden alan çocuklardık...
Evet farkındayım Neşe Gazozu neredeyse 70 yıldır üretimi yapılıyor ama hala eski tadıyla üretiliyor olması, dükkanlarda satışının yapılıyor olması beni çok mutlu etti.
Farklı gazozlar içmekten, biz Neşe Gazozunu unutmuştuk.
Umarım yeni yüzüne kavuşunca Uzun çarsının da eski halini ve bize yaşattığı bu duyguları unutmayız..