Merhabalar,
Bu hafta son zamanlarda eksikliğini iliklerimize kadar hissettiğimiz, ülkemize ya geç gelen; çoğunlukla da hiçbir zaman gelmeyen bir kavramdan bahsetmek istiyorum. Hakkın haklıya verilmesi, hakkı gözetme anlamlarına gelen “adalet” kavramından. Toplumumuzda ne zaman var olduğu konusunda bile fikrimiz olmadığına eminim. Yıllardır farklı ideolojiler tarafından yönetiliyor olsak da farkındaysanız adalet anlayışı bakımdan yüzümüz hiçbir zaman gülmedi. Konuyu hukuk ve ya yasalarla sınırlandırmayacağım adalet kavramının bundan ibaret olduğunu düşünmüyorum. Ülke çapından farklı olarak olayları bireysel bazda alsak dahi bu akıl almaz adaletsizliği hemen her yerde görüyoruz. İnsanız dediğim gibi kusursuz adil bir yapıda olmamızın beklenmesi hayal olur ancak bir ülkede mikrodan makroya her düzeyde var olan adaletsizliğe alışmak istemiyorum. Her ne kadar yabancısı olsak da bunun üstünde durmaktan vazgeçmemek gerek diye düşünüyorum.
Her ülkede olduğu gibi ülkemizde de günde yüzlerce, binlerce hukuka aykırı vakalar yaşanıyor haliyle. Yine her ülkede olduğu gibi bunların önüne tamamıyla geçmek hayal olur ki insanlardan fıtratı sebebiyle suç işlememelerini bekleyemeyiz. Neden bu kavramı seçtiğimin nedenini anlamak zor olmasa gerek. Doğduğum günden beri herhangi bir suçun içimizi soğutacak bir şekilde sonuçlandığına şahit olamamanın nedenini merak ediyorum. Bırakalım adaletin yerini bulmasını verilen hükümlerle sistemin tam tersine işlediğine şahit oluyoruz. Maalesef verecek ÇOK FAZLA! örneğimiz olsa da bu konuda kısaca söyleyecek olursak cinsel suçlar suçtan sayılmıyor artık bunun yerine en temel haklarını kullanan, konuşan, hakkını almaya, kendini savunmaya çalışan insanların çeşitli bahanelerle ve hatta bir bahaneye bile ihtiyaç duymaksızın tutuklandığına şahit oluyoruz. Bireysel anlamda ise bilinçsizlik mi dersiniz, cahillik, körlük mü yoksa bilinçli olarak kötü olmaktan kaynaklı mı bilemiyoruz ama insanların gerçeği asla görmek istememesinin, egolarının ve tiksindirici niyetlerinin de bu adaletsizlikte payı olduğunun farkındayız. Biliyorum ki çok büyük bir çoğunluk benimle aynı fikirdedir bu konuda. Buradan da toplumsal bazda bir güvensizlik, gerginlik ortamına ve adalet kavramının yoksunluğunu çeken biz bireylerin artık aklımızı yitirmeye giden bir duruma gelmesine sebebiyet verdiğini görüyoruz. Medyadan çok aşina olmamıza rağmen birkaç istatistik verecek olursak;
Türkiye, "Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 113 ülke arasında 101'inci sırada. Türkiye aynı endekste 2014'te 59, 2015'te 80, 2016'da 99'uncu sırada bulunuyordu. Türkiye, temel haklar kategorisinde 107, kamu düzeni ve güvenliğinde 106, hukuk mahkemeleri konusunda 94, hükümetin şeffaflığı kategorisinde 93 ve düzenleyici uygulamalar konusunda 84'üncü sırada yer aldı. Ayrıca hükümetin en az sınırlandığı 3'üncü ülke konumundayız. Çocuk gelinlerde Avrupa’da 2. , kadın cinayetlerinde 3. , basın özgürlüğünde 157. Sıradayız. Cinsel suçları saymak dahi istemiyorum!
Evet, acınası bir durumdayız. Vicdan denen kavramdan çok uzaklardayız. Ama her zaman yapılacak bir şey vardır. Burada da yapılması gereken toplumsal farkındalığı sağlayıp ses çıkarmak, bireysel olarak da tepkisiz kalmamaktır. En ufak adaletsizlik bile her görmezden gelindiğinde bize çok büyük bir kayıp olarak geri dönecektir, unutmamak lazım.