Kurtuluş savaşı sonrası ülkemiz , harap ve bitap durumdadır. Fakat kazanılan savaşın moralleri her yerde hiseddilmektedir. Yeni kurulan Cumhuriyetin temelleri ,aydınlanma sürecinin başlamasını beklemişlerdir. Beklentilerini dile getirmenin heyecanını yaşarken ,ortak soruları tek bir cümleye bağlanmıştır. ÇAĞDAŞ DEVLET OLMANIN YOLU ne zaman, nasıl ve hangi koşullarda açılacaktır.

***

                Mustafa Kemal ve arkadaşları , KUVA-İ MİLLİYE ruhuyla ,olağanüstü bir KURTULUŞ HAREKATI ZAFERİ’nin paydaşları olmalarına rağmen ,devrim uygulamalarında görüş ayrılıklarına düşmüşlerdir.

                Dil devrimi , ekonomik yapılanma , eğitim-öğretim ….gibi konularda görüş ayrılıkları doğmuştur. Üstelik savaştan savaşa koşup yorulan köylüler, şehit düşenler , gazi olanlar,salgın hastalıklarla uğraşanlar, kurtuluşu dirilişe dönüştürerek TOPYEKİN KALKINMA hamlesinin başlangıcını beklemektedirler… Ağalık ve imam baskısı vardır. Din sömürüsü gelenekselleşmiş durumdadır. Mustafa Necati’nin hazırladığı köy öğretmen okulları uygulamalardan kardırılmıştır.(1933)

                İşte bu koşullarda “ Yaratıcı – Üretici düşünce ” kendini hissettirmeye başlar.

                İŞ BAŞINDA EĞİTİM uygulamaları doğrultusunda,1937 de İzmir Kızılçullu ve Eskişehir Çiftelerde Köy öğretmen okulları açılır. Burada hedeflenen amaç ,kendi yörelerinde ilk okulu bitiren öğrenciler , Köy enstitülerinde çağdaş eğitim ile donatılacaktır.

               Ana hatları “Çağdaş Eğitim Düşüncesinin Evrimi” yaklaşımı ile dünyada emsali görülmemiş bir uygulama çerçevesinde eğitileceklerdir. Ve kendi yörelerinde (köyler)yenilikçi donanımları ile AYDINLANMA SÜRECİ’nin neferleri olacaklardır. Daha sonraki yıllarda kurulan köy enstitüleri , öğretmen ve öğrencilerin ustalığı , işçiliği ve her türlü emeği ile 22 Köy enstitüsü rakamına ulaşmıştır. Ve tüm enstitüler , doğanın ortasında , tarım alanlarında kurulmuştur.

***

           Köy enstitüleri kısa süre içinde , tüm dünya ülkelerinin dikkatini çeker .Konunun uzmanlarının araştırma konusu olur. Kimilerine göre Marksist öğreti (Atilla İlhan) , kimilerine göre de siyasi militan yetiştirme… gibi yorumlar yapılmıştır. Ancak Köy enstitüleri gerçeği , Türkiye’ye has bir modeldir. Monarşik bir yapıdan demokratik yapı yoluna nasıl geçilebilirdi. Bu yolu açma görevi Köy enstitülerine nasip olmuştur.

         Yaratıcı düşünen ,üreten “tüm zorlukları kendi düşünce ve görüşleri ile aşan öğrenciler “ortaya çıkmaya başlamıştır. Zaten “ Cumhuriyet Vatandaşı “yolunu arayan Yeni” Türkiye Halkı” böyle bir ortama gerek duymakta idi.

***

          İsmail Hakkın Tonguç , yeni eğitim tasarısının uygulanabilirliğini saptamak için Kayseri ,Çorum ve Yozgat çevrelerini gezer (1936) ve batı dünyasındaki örneklemeleri incelemek üzere ,Bulgaristan ,Macaristan ve Almanya’ya gider.(1938) İ.Hakkı Tonguç ve H.Ali Yücel çağdaş eğitim modelini ülkemizde uygulamak için ,hem Anadolu’da ,hem de Avrupa’da gelişmeleri yerinde incelediler. Böylece yerinde ve kaynağında araştırmalar yapılıp taslak hazırlanmıştır. Girişimler sonunda 17 Nisan 1940 tarihinde Köy Enstitüleri resmen kuruldu.(1) ve Enstitü öğrencileri mezuniyetleri sonrası “haksızlığa ve sömürüye karşı mücadele edecek” yürekli insanlar olarak AYDINLANMA SÜRECİ’ ni başlatacaklardır.

***

             1942 de ilk mezunlarını veren Köy Enstitüleri 1954 de kapatılıncaya kadar 26016 eğitici -öğretici neferler yetiştirmişlerdir. (2) Atatürk ilke ve devrimlerini köylere onlar götürmüşlerdir.

                 Bir Köy Enstitülü giyim, kuşam ,davranış ve farklılıkları ile hemen dikkat çeker.(3) Eğer ülkemizde 10 yıl daha ,eğitime-öğretime devam ettirilse idi AYDINLANMA SÜRECİ büyük ölçüde tamamlanacaktı. İsmet İnönü’nün “hayatımda yaptığım en büyük hata” dediği kapatma kararı , EFSANE’nin yarı yolda önünü kesmiştir.

***

               Ülkemizde YENİDEN YAPILANMA en ivedi gereksinimdir. Yeniden yapılanma için ilk basamak EĞİTİM PLANLAMA olmalıdır. Köy Enstitüleri ve Eğitim Enstitüleri , günümüz eğitim araç- gereçleri ve Çağdaş Eğitim İlkelerinin temeline oturtulmalıdır.

            Böylece akılcı ve bilimsel düşüncelerle YARIM KALAN EFSANE’yi küllerinden yeniden canlandırabiliriz.

            Köy Enstitülerinin yapısını ve ruhunu , bir zamanlar enstitülerde bağlama öğretmenliği yapan Aşık Veysel’in ENSTİTÜ şiirinde (3) daha güzel kavrar , daha derinden anlarız .Lütfen hep bir ağızdan okuyalım ve haykıralım …

           Bu ülkeye bir Köy Enstitüsü ruhu geldi , yerleşti ,geçmedi yerinde duruyor. Dolayısıyla Cumhuriyetin temel taşlarını kimse yerinden oynatamaz.Yeter ki sevdamız bitmesin.

  1. Atilla Küçükkayıkçı  Köy enstitülerinin kısa tarihi sh.103 1984 yayınları 1.baskı
  2. Bu yazıyı Öğretmenlerim Mehmet Bozdoğan ve İsmail Himmetoğlu adına ,onların ruhlarına hitaben kaleme aldım.
  3. Adı geçen güzel insanlar Pazarören Köy Enstitüsü mezunu ve mensuplarıdırlar.
  4. Köy Enstitüsü şiiri; (ek)

Köy Enstitüleri

Enstitü bir kovana misaldir
Her türlü çiçekten alır bal yapar
Yurdumuz içinde doğru bir yoldur
Memlekete kanat takar kol yapar

Mahmudiye Hamidiye Çifteler
Enstitü köylere yapacak neler
Bu toplu fikirle dağları deler
Kimisi makine kimi bel yapar

İresim yaparlar plan çizerler
Çözülmedik düğümleri çözerler
Bir kısmı şairdir şiir yazarlar
Kimi saz düzenler kimi tel yapar

Hocaları dersin vermiş okutmuş
Var olsun bu gençler duyduğun tutmuş
Kimi deniz gibi ırmaklar yutmuş
Kimi yağmur olur coşar sel yapar

İnan ki her işi başarır insan
İnsana yoldaştır gayretle iman
Vatan sizden hizmet ister her zaman
Marif sizi memlekete el yapar

Uyarın köylüyü varsın ayılsın
Enstitü kuvveti yurda yayılsın
Herkes kazancının yolunu bilsin
Öğretmenler iz gösterir yol yapar

Yiğitlik cesurluk yılmaz yorulmaz
Tembellere hazır sofra kurulmaz
Veysel'in elinden hiçbir iş gelmez
Çalı gibi yaprak açar gül yapar

Aşık Veysel Şatıroğlu