Hükümet birkaç yıl önce durup dururken tuttu sağlığı ikiye böldü. Bir tarafta il sağlık müdürleri, bir tarafta kamu hastaneleri il genel sekreterleri. Kimin ne yaptığı, kimin patron olduğu belli değil. Yıllarca bu garip durumu hep beraber gördük. Sağlık bakanlığının ildeki temsilcisinin sürekli ikinci plana atıldığını gördük.

                                                                  **

Bu olay sadece Sakarya’da değil, 81 ilde de aynı olduğu için çıkarılan bir kanun hükmünde kararname ile bu sistem değiştirildi. 25 Kasım 2017 tarihinden itibaren illerde daha önce olması gerektiği gibi, çok daha önce olduğu gibi sağlığın patronu sağlık il müdürleri olacak. Ben buna ‘Salıkta geri dönüşüm’ diyorum.

                                                                 **

Devam edelim. 25 Kasım sonrası için şimdiden bazı tavsiyeler dolaşmaya başladı ortalıkta. ‘Şu olsa, bu gelse, o gitse’ Bunları bir kenara koymak lazım. Hiç kimseye mühendis kafayla astronot, mimar kafayla pilot seçtirmezler!

                                                                **

Bunun için kimsenin kimseye, kadro aramasına gerek yok. İsimlerinin fısıldanmasına hiç gerek yok. Ki, o isimleri yıllar öncesinden bu sağlık kamuoyu çok çok iyi biliyor. Bırakın su aksın, yolunu bulur merak etmeyin!.. Bugüne kadar o su, o akış istikametinde hiç yolunu bulamadıysa bunun önemli sebebi de o birileridir zaten. Biraz kımıldasalar, su gidip, yerini de, yolunu da bulacaktır… 

                                                              **

ENJEKSİYON ÜCRETİ

Yukarıdaki sağlık konusuna bağlı bir sağlık problemi aktarayım istedim ikinci konu olarak. Efendim, bir sağlık şikayeti nedeniyle hastaneye, sağlık ocağına gidiyorsunuz. Muayene oluyorsunuz, ilaçlar falan. Enjeksiyonunuzda var. Nereye gidip vurulacaksınız? Çok büyük ihtimalle hastanelerin acil servislerine veya sağlık ocaklarına. Veya, veya komşunuz bir emekli hemşireye, reçetenizi de göstererek enjeksiyonunuzu veya aşınızı vurdurursunuzJ

                                                             ** 

Şuraya gelmek istiyorum. Aşınızı veya enjeksiyonunuzu bir hastanenin acil servisindeki görevliye vurdurmanız için önce bir ‘giriş’ yaptırmanız gerekiyor. Giriş yaptırmak bir anlamda, ‘Ben muayene olacağım’ demek. Bu da devlet hastanelerinde 6 lira, üniversite hastanelerinde 8 lira. Giriş yaptırır yaptırmaz bu ücretin sizin emekli veya normal maaşınızdan kesilmesine onay veriyorsunuz demektir. Ve kesiliyor da…

                                                           **

Ancak, aynı enjeksiyonunuzu veya aşınızı bir sağlık ocağında vurdurursanız, ne giriş yaptırıyorsunuz, ne de ücret ödüyorsunuz. Sadece, enjeksiyonun size ait olduğunu belirten reçeteyi ilgili hemşireye göstermeniz yeterli. Sizce burada bir gariplik yok mu? Neden hastanelerde bir aşı veya bir enjeksiyon için ‘Giriş’ yapılıp, ücret ödeniyor? Ülkeyi yöneten siyaset, haydi cevap ver?

ADAMA 2 AVRAT LAZIM!

Bu söz benim değil. Bu söz, 25-30 yıl önce büyükçe bir tutam sakalıyla Milli Görüş gömleğini giydiği dönemde sivri çıkışlarıyla tanınan, iki-üç dönem il genel meclisi üyeliği de yapan bir isme ait. Bu sözü yani, ‘Adama 2 avrat lazım’ sözünü, en az 30 yıl önce söylediğini de belirtmek isterim.

                                                               **

Tabi bu söz biraz derinlikli bir söz. Genel manada belki derinlikli değil ama söyleyenin o dönemdeki fikri-zikri bu sözü biraz açma gereğini ortaya koyuyor bence. Ayıp olmasın diye çok özetle açmak istiyorum. İki avrattan kasıt, ‘Bir erkeğin iki karısı, iki eşi olması lazım’ Ve bu eşlerden biri ev için, bir diğeri protokol için gerekliymiş.

                                                                **

Yani biriyle evinde, diğeriyle de düğünde, davette, protokolde birlikte olacak. Bunu açık açık söylerdi. Ve bugünler… Ne sakal kalmış, ne o görüş. Güzel güzel takım elbiseler altında farklı bir sanatsal hedef. Yavaş yavaş sahne almaya başladı. Takip edin.