Eskiden koalisyon hükümetleri vardı.
En büyük kavga Milli Eğitim Bakanlığı’nı alma pazarlığında yaşanırdı.
Bakanlığı alan parti kendi ideolojisi’ne paralel eğitim sistemi getirmek için uğraş verirdi.
Ya şimdi?
12 yıldır tek başına iktidar var.
Bu süre içinde kaç Milli Eğitim Bakanı değişti, sayabildiniz mi?.
Koalisyon dönemlerinde bile bu kadar çok değişmedi.
Kaldı ki…
Değişen sadece bakan’ın ismi değil ki…
Kökünden sistem değişikliği...
Gidenin yaptığını gelen bozdu.
Onun getirdiğini yerine gelen götürdü.
Bu ülke böylesi radikal değişiklikleri 180 derece zıt fikirli koalisyon dönemlerinde dahi görmedi.
*
Şimdi yeni eğitim öğretim yılı başladı.
Çoğu okul müdürü başlayamadı.
Ölü yok ya, facia değil sanki!
7000 kontenjan eşittir 7000 Okul...
Atamalar için verilen tarih Kasım ay’ı ortası ve sonrası.
Müdür gelecek, kendi ekibini kuracak…
45 Bin civarı müdür yardımcısı da yolcu…
Öğretmenlikten müdür yardımcılığına geçiş yapacaklar olacak…
Dolayısıyla öğretmen açığı ortaya çıkacak.
Bir varmış bir yokmuş, yarı yıl bitmiş!
*
Özgürlükler ayağına çocuklarda başörtüsü serbest, dövme yasak…
Olanların derisi’mi yüzülecek acaba?
TEOG kirliliği başörtüsüyle örtüldü!
Liseler arası nakil işlemi, ısıl işlem görmüş kanserojen madde içeren yiyecek sanki…
400 puanla girilebilen okula 200 puanlı öğrenci yerleştirildi.
Haberlere konu bile olmadı.
Yazılı ve görsel basın, görmedi.
İletişimin bu kadar gelişmiş olduğu bir dünyada ahali bundan haberdar edilmiyorsa adı belli.
Ayrımcılık, torpil, kayırma…
Tereyağından kıl çeker gibi operasyon dedikleri tam da bu galiba…
*
Bütün bunlar olurken yeni başbakan Ahmet Davutoğlu, Samsun’a ayak bastı!
Toplu açılış töreninde senaryo yazdı..
Rüzgarlı havada rüzgar yaptı!.
Sınıra kadar getirilip teslim alacak yetkili bulunamayan rehineler için hâlâ “IŞİD’in elinden operasyonla kurtardık” dedi.
Rahmetli Ecevit’le, Erbakan Hoca bir kere bile Kıbrıs’ı bir kurtardık demedi.
Ki, bugün olsaydı Kıbrıs gitmişti.
Düşüncemin sebebi Rüzgâr siyaseti!
“Ateş etmeyin, teslim olun!” denirdi.
“Başörtüsü için başlatılan İstiklal Savaşı, Sütçü İmam” falan-filan da dedi.
Bu bölüm çok rüzgârlıydı, pek anlaşılamadı!.
Sap’la saman iyice karıştı, diyeceğim de…
Sap ucuz, saman pahalı!