17 Ağustos 1999 günü öğlen saatlerinde Kırkpınar’a geldik… Mahmudiye TEM Girişi’nin karşısında; Kırkpınar ışıklarına gelmeden önceki parkta; Merkez Futbol Sahası ve devamı parkta; Deprem Çadırları vardı…

          Yani; Dedeler-Nineler, her hangi bir Olağanüstü Hal’de halkını bir araya toplayabilecekleri alanları düşünmüştü. Olağan zamanlarda oralar At Yarışları ve Festivaller, Cemiyetler yapılabilir diye düşünülmüştü…

           Küt diye kapısına dayanabileceğimiz Belediyemiz vardı… Halkın, hemen kapısına dayanıp itiraz edebileceği bir belediye…Belediye Meclisi can sıkıcı bir karar alsa, 15 dakikada herkesin haber alabileceği bir Yerel Halk mekanı!..  

        O Belediyeler kapatılırken, eskilerin çok çarpıcı bir söylemini hatırlatmıştım: “ Eve lazım olan Cami’ye haram!..” Sapanca Belediyesi’ne bağlandık.

          “ Sapanca kendi ihtiyaçlarını karşılayamıyor; önce oradaki halkı düşünmeye mecbur…Kendisinden 3-5 artarsa; ancak o zaman kapatılan Kurtköy’e, Kırkpınar’a artıklar düşecek!” diye de yazmıştım…

           Ama, çok daha fazlası kapımıza geldi… Oradaki Meclis’te alınan kararların hemen hiç birisini öğrenemedik. İmarlar bile küt diye arttı. Ormanlar, tepeler yol ve inşaatlar için kesildi, tıraşlanıp villalar için teraslandı…

            Mahmudiye, Kırkpınar, Kurtköy ve Yanık arazilerinin imarları şirazeden çıktı… Daha Vahimi; 10 yıl sonra Yerel Halk ve Sakaryalı burada azınlık olabilir!.. 

           Kimse; “ Biz burada oldukça, sıkar!” demesin…16 Yıldır buradayım; çarpıcı değişimi, içinde yaşayan görmez, SONRADAN GELEN KIRKPINARLI GÖRÜYOR!..

           Sakarya KIRKPINARLIYIM ve mahallemde, köyümde, kasabamda; bizi var eden tek toprak, tek ağaç, tek dal yok edilsin sorumluluk duyar, acı çekerim…

            Tüm Sakarya için yazıyorum: Yerelinizin tek taşı için bile, 1 Kasım’da 13 yılın İktidar AKP’ye de hesap sorun!..Şimdi, Yönetmeye talip siyasi partilerden de; yaptırımını da söyleyerek, hesabı sorulacak vaatlerini alın!..

        Bilin ki, 2 Kasım günü Kime Yönetme Yetkisi vermişseniz; kendilerini daha O gün, Sizin, şehrinizin, mülklerinizin sahibi gibi göreceklerdir. Gün, bu gündür!..

        İl Özel İdare diye dev bir Devlet Gücü vardı; kapatıldı… Mülkleri, elemanları, gelir kaynakları; Halkın bir tekini bilmediği şekilde paylaşıldı… Yanık, Kurtköy ve Kırkpınar’a O kaynaklardan yansıyan tek bir zenginlik oldu mu?..

           Tek zenginlik; TEM Girişi’nden başlayarak, Kırkpınar sınırları bitene kadar, 100 metrede bir açılan Dev Markaların Alışveriş Merkezleri oldu…Kendi, Yerel Esnafımızın neler kaybettiğini bile göremedik!..

          Sakaryalı, mahallede, köyde, kasabada, şehirde; 1 Kasım için, siyasi kapıların önüne koyacağın hesapları düşün ve mutlaka da sor, iste!.. 

 

                   “ BAKKAL AMCA, SEN OYUNU HANGİ PARTİYE VERDİN?..”

           1 Kasım için, Susan ve Susmaya da devam eden Sakaryalılara yazman gereken o kadar çok yanlış var ki; çoğu hayatımızı elimizden alan İŞ’lerdir!..

           Geçen gün, “ Mahalle Bakkalları zor durumda. Şehir içinde birbiri arkasına açılan dev marketler, Bakkalları kepenk kapatmaya mecbur ediyor.” gibi bir açıklama vardı…

            Çağdaş ülkeler, Şehrinde var olan yaşam değerleri korumak için, halkının oluru ile, O Alışveriş Merkezlerine şehrin 20-25 km dışında alanlar tahsis etmiş.

           Yani; öfke kusa kusa bitiremediğimiz Batı, kendi kasaba, şehir kültürünü ve ticaretini, sanayisini harika planlamalarla yaşatmayı başarmış…

           Orada; Seçmeyi, Hesap Sormayı, Kent Yaşamını Planlamaya Katılım’ı bilen HALK VAR. Şehirler, Sokaklar, Mekanlar ve Bakkallar ; yenilenir, korunur...

             Herkes, ama HERKES; çöpünü belirlenen saatte, belirlenen yere ve belirli karton-çelik çöp kutusu içinde koyar… Koymayana, can acıtıcı ceza kesindir!..

          Duyduk mu Adapazarı Merkezi’ndeki Cillop Mağazalar!!!

 

          Hadi, yine 40-50 yıl önceki Adapazarı’na, Sakarya’ya dönelim : -)

         Bir Mahalle Bakkalı, çöpünü ulu orta önüne, yakınına asla bırakmazdı!. Her sabah, Dükkan açılınca ilk iş; Dükkan içi ve kapı önünü olabildiğince süpürülür.

           ( Bugün; Belediyeler yapmazsa, şehirler rezil bir çöplük haline gelir…)

           Yaşı 40’ın üzerinde olanların, “ Mahalle Bakkalı!..” diye, içimize kazınmış  bir Çocukluk Efsanesi’ni unutması hiç mümkün değildir…

           Örneğin; Yenicami Bakkallar Semti hala hayata tutunmaya çalışıyor.

           İzmit Caddesi’nde, Gima Alışveriş Merkezi ile Oradaki O Altgeçit Felaketi, yüzlerce yıldır karşı karşıya oturan Baba-Oğulu, abi-kardeşi, konu komşuyu paramparça etse de; Bakkallar Semti Halkı orada …

            Bakkal Çetin ve Metin Kardeşlerin Büfesi’ni; az ötedeki Bekir Amca’nın Bakkal Dükkanı’nı 1960-1990 kuşakları hiç unutabilir mi? Y O Bakkal Defterleri?

           Eeee; Bakkal Amca!.. Sana yapılan haksızlıklara hepimiz sustuk. Şimdi; özür dilemek, anılarla güzel nostaljiler yazmak kolay… Yalnız!!!

           Ben, her seçimde olduğu gibi; 1 Kasım’da da hesabımı kime soracağımı biliyorum…

           Bakkal Amca; Sen bugünlere gelirken Kime Oy Verdin? Şimdi Kime Oy vereceksin?

          Asla karışmam; herkes verdiği oyun karşılığını sorsun, istesin diyorum!.. Ve, bilinsin ki, Şehrin ve ülkedeki tüm mülklerin sahibi, SİYASİLER DEĞİL,  HALKTIR!..