Bir devlet büyüğümüz yakın zaman önce, ‘Öğretmenler az çalışıyorlar, çok kazanıyorlar’ diye bir söz etmişti.

Her halde, yazın iki-üç ay, şubat tatilinde on beş gün ve de hafta sonları tatil yaptıkları için gözüne bu süre çok fazla gelmiş olmalı.

**

Cumhuriyetin ilk yıllarında Meclis yöneticileri Mustafa Kemal Atatürk’ün huzuruna çıkarak, milletvekili maaşlarının ne kadar olması konusunda düşüncesini sorar. Atatürk hepimizin bildiği şu cevabı verir, ‘Milletvekili maaşları, öğretmen maaşlarını geçmeyecek şekilde düzenlensin’

**

Bu zamanda öğretmenleri, az çalışıp çok kazanmakla suçlamanın mantıksızlığından vazgeçtim, onlara hak ettikleri değeri ne zaman vereceğimizi merak ediyorum. Onların hak ettiği değeri, yine onların az çalışıp çok kazandıklarını iddia eden bir devlet adamının ülkesinde nasıl verilir ayrı bir konu.

**

Almanya Berlin’de yaşayan, yirmi beş yıl bu ülkede öğretmenlik yaptıktan sonra emekli olan bir bayan arkadaşım var. Tanışmamız on beş yılı geçti. O günden bu güne sık sık görüştüğümüz için bana göreviyle ilgili her şeyi anlatırdı.

**

Bu arkadaşımın görevi; Berlin’de bir işitme engelli öğrencinin öğretmenliğini yapmak. Evet yanlış okumadınız, ‘bir işitme engelli öğrencinin öğretmenliği’

**

Almanya’daki insana değer veren mevcut eğitim sisteminde, bazı tür engelli öğrencilere, öğrenci başına bir öğretmen veriliyormuş. Arkadaşımın o zamanlar anlattıklarından alıntı olarak aktarmak gerekirse…

**

Devlet, işitme gibi bazı tür engelli çocuklar, daha sana sınıfına başlar başlamaz kendilerine özel eğitim almış bu tür bir öğretmen veriyor. Bu öğrenci, özel bir okulda veya sınıfta değil, normal bir okulda eğitim görüyor.

**

Özel eğitim almış olan bu öğretmen, engelli öğrencisiyle derslere giriyor. Sınıfta, engelliler için ayrılmış bölüm bulunuyor. Bu tür engelli öğrenci, özel öğretmeniyle aynı sıraya oturuyor. Ve sınıf öğretmeninin sınıf öğrencilerine anlattığı dersi, bu özel öğretmende, özel iletişimiyle, yanındaki sorumlu olduğu engelli öğrenciye anlatıyor.

**

Özel öğretmen ile engelli öğrenci arasındaki birliktelik, sadece bir yıl değil, sadece okulda da değil. Bu öğrenci, ilkokul ve ortaokuldan sonra liseyi bitirene kadar, özel görevlendirilmiş öğretmen hep bu öğrenciyle oluyor. Sürekli onunla derslere giriyor.

**

Söylediğim gibi bu öğretmenin görevi sadece okulda bitmiyor. Okul sonrası öğrenciyi servisle evine götürmek, akşamları engelli öğrencinin evinde iki saat civarında ev ödevlerine yardımcı olmak, sabahları da öğrencinin evine uğrayıp servisle okula götürmekte bu öğretmenin görevi.

**

Bizde bazı okullarda sınıf öğretmenleri kırk-elli öğrenciye bakarken, orta öğrenimde bazı branş öğretmenleri, ayrı ayrı sınıflarda yüzlerce öğrenciye ders vermekte.

**

Yeniden sözünü ettiğim öğretmen arkadaşıma gelirsek, emekli olmadan önce aldığı maaş sekiz bin Euro idi. Normal öğretmen maaşları dört bin Euro olduğu o dönemde, tek öğrencili bu özel öğretmenin aldığı maaş, Almanya’da üst düzey bürokratların aldığı maaştan bile çok çok fazlaydı.

**

O öğretmen arkadaşım bugün dört bin Euro emekli maaşı alıyor. Emekli olurken aldığı tazminat iki yüz bin Euro. Bu tazminatta, son maaşı, çalıştığı yılla çarpılarak bulunuyormuş.

Almanya’da öğretmenliği boyunca yani yirmi beş yılda sadece dört çocuk eğiterek emekli olmuş bir öğretmeni anlattım size.

**

Şimdi, bir oraya bakalım, bir bize bakalım. Bir orada insana ve öğretmene verilen değere bakalım, bir de bizde verilen değere.

**

Neymiş, öğretmenler az çalışıp, çok kazanıyormuş…