Dün gazetemizin manşetine taşıdığımız bir haber vardı. ‘Kiralar patladı’ başlığıyla aktardık.

Son yıllarda kiralar o kadar arttı ki; artık bütçenize göre kiralık bir ev bulmak imkansız bir hale geldi.

750 liraya ev bulan eyvallah diyor.

Şehrin neresine giderseniz, “Kirası ne kadar” diye ev sormaya korkar hale geldi insanlar.

Binli rakamlar telaffuz edilmeye başlandı.

Herkesin kendi malı mülkü ancak; asgari ücretin 950 lira olduğu bir memlekette bu kadar yüksek kiralardan bahsetmek garip geliyor.

Bu insanlar barınma ihtiyaçları nasıl karşılayacak.

Hadi karşıladı nasıl geçinecek.

Bizim milletimiz zaten yıllardır hesap kitap uzmanı oldu.

Etin kilogram fiyatı 42 lira, elektrik pahalı, gaz pahalı, benzin pahalı hayat pahalı.

Bu kadar pahalılığın arasında yaşamaya çalışan insanımız 950 liraya geçiniyor.

Hele hele bir de kiradaysa vay haline vay..

Gıda, eğitim derken halkın en büyük sorunun bu kiraları gördüğünüzde barınma olduğunu apaçık ortada..

Biraz düşününce devletin TOKİ kanalıyla yaptığı evler hiçte fena gelmiyor.

TOKİ’nin sosyal konut amacıyla biraz daha fedakarlık yapması gerekiyor.

Ne alaka diyenler olabilir.

Devlet bazen fiyat kırmak için ithalata başvurur.

Piyasa da ürünü çoğaltır..

Bu konut işinde de tek bir yol var.

Bana göre devlet daha fazla ev yapsın.

Sakarya’da arazi mi yok!

İstemediğiniz kadar.

Devlet sensin. Bütçe sensin. İmar sende..

Özellikle asgari ücret alan işçi-çalışan ve emekli için her kim varsa TOKİ’nin konut hamlesi yapması çok güzel olur.

Sakarya’da başlayacak olan konut hamlesi bu piyasanın ateşini de düşürür.

Tamam Türkiye’nin her yerinde aynı problemler var ama Sakarya’ya özel girişimlerde bulunması gerekir.

Belediye Başkanları konut projeleri geliştirebilir.

Herkese yeter mi yetmez?

Ama yettiği kadar yapılır, kurayla dağıtılır.

Bütçesine göre ödeme koşulları sağlanır, kira öder gibi ev sahibi olur.

Bunlar tabi gönlümüzden geçen..

Bunları zaten TOKİ yapıyor; ama algıda böyle sadece.

TOKİ ne yapıyor!

TOKİ sosyal konut üretmek yerine, lüks konut yapıyor satıyor.

Müteahhide rakip oluyor.

Sosyal konut üretip satması gereken TOKİ, özel sektöre darbe vuruyor.

Zaman zaman yoksul konutları yapıyor.

Bunlarda dostlar alışverişte görsün misali..

 

 Kıymet bilmek 

Karadeniz’in incisi Karasu, son yılların en parlak dönemlerini yaşıyor.

Güzele güzel, iyiye iyi demek gerekir.

Karasu, turizmde bizim can damarımız.

Bu bölgenin gelişmesi ve kalkınması demek o bölge insanının daha çok kazanması demektir.

Coğrafik konum özellikleri gereği gelişime açık olan Karasu’da beğenen olur, beğenmeyen olur ama bir şeyler yapılmaya çalışıyor.

Bu hizmetlerin şehrin kazanması adına desteklenmesi ve güzelleştirilmesi gerekir.

Turizm’de marka değeri diye yıllardır demediğini bırakmayanların bunu görmesi gerekiyor.

Elimizdeki bir marka değerini görmeye başladı.

Bir yerden başlamak gerekirse, en güzel yerdir Karasu.

Nüfusun tatilcilerle birlikte 500 bin olduğu söyleniyor.

60 bin nüfuslu Karasu’nun nüfusu 8’e katlanmış.

Bunların hepsi bir tane su alsa bile kazanımdır, kazançtır.

 

 Yok mu bir babayiğit! 

İlk ve orta okula giderken, yaz tatillerimizin geçirdiğimiz en güzel yer köydü.

Köyün güzelliğinin sefasını falan sürdüğümüzden değil.

O zamanlar Akyazı Kocatarla diye tabir ettiğimiz, Hendek Organize Sanayi Bölgesinin yanındaki arazide tütün ekilirdi..

Bizim burada en büyük eğlencemiz hemen tarlanın yanında bulunan Dinsiz Deresinde keyif yapmaktı.

Hem çalışıp hem de aynı gün piknik yapmak gibi…

Dinsiz deresinde balık tutar, dereye girer, hatta zaman zaman suyunu içerdik.

Maalesef insanların balık tuttuğu, hatta suyunu içtiği o dereyi katlettiler.

Biz buna suçlusu olmayan doğal cinayet diyoruz.

Dinsiz deresinin o güzelim rengi artık simsiyah zift oldu.

Kokudan yanına bile yaklaşılmayan bu derede sık sık balık ölümleri yaşanmaya başladı.

O dereden su içen büyükbaş hayvanların bile yapmadığını; yaptılar.

Dere yoğun kirlilik ve atık baskısı altında doğal vasfını kaybetti.

Allahın nimetlerini kirleterek, yok etmenin en güzel örneği bu Dinsiz(lik)..

Fabrikalar gerekli yatırımlarını yapmadığı için atıklarını en kolay yoldan doğaya bulaştırıyor.

Mudurnu Deresine yıllardır, bir tekstil fabrikasının atıkları boşaltılıyor.

Denetim yapılıyor, cezası uygulanıyor.

Sonra fabrika yine bildiğini yapıyor.

Arıtma tesisi yapımı konusunda yaptırım uygulanmadığı sürece de böyle devam edecek.

Bu maddeler belki kanunda, yönetmelikte vardır.

Uygulanmayan kanun ve yönetmeliğin cezasını atanmış bürokratlar mı çeksin; yoksa katledilen doğamı?

Merak ediyorum; yok bir babayiğit bu fabrikaları kapatacak kadar cesur, kanun uygulayıcısı..

 

 Şehirden… 

*Geyve Belediyesinin küçük esnafı korumak ve üreticisine sahip çıkmak için aldığı, ‘Zincir marketlerin 2’nci şubesine ruhsat verilmeyecek” kararı örnek olabilecek güzellikte..

 

*17 Ağustos 1999 depreminin acı dolu 16’nci yıldönümüne sayılı günler kaldı. Yıldan yıla depremi ve deprem şehitlerimizi anacak olan isimleri merakla bekliyoruz.

 

*CHP örgütü ve MHP teşkilatlarının yaşamından endişe etmeye başladık. Sakarya ile ilgili tek kelime ettiklerini duyan var mı?

 

*Ülkede yaşanan terör olaylarına verdiğimiz canlar; şehitlerimiz içimizi dağlıyor. Bir yandan da şehirde yaşanan asayiş olaylarında yaşanan artış artık hepimizi korkutmaya başladı.