Gerçek bir korku toplumu olduk. Herkes korkuyor! ‘Ben korkmuyorum’ diyenler ve gerçekten korkmayanlar ya yirmi de birdir, ya da otuzda bir. Toplumun gerisi inanılmaz bir korku içinde. Hem de zangır zangır!..
**
Her ne kadar, ‘Demirden korksaydık, trene binmezdik’ deseler de, iktidar partisi haricindeki tüm siyasi partilerin içindeki siyasetçiler korku içinde. Konuşmalarını da, açıklamalarını da usturuplu yapıyorlar, yapmak zorunda kalıyorlar. Zaten muhalefete bir göz atınca görüyorsunuz; Muhalefet partilerinde, iktidara muhalefet yapacak adam kalmadı. Yüzde 90’ı, 95’i, ‘Bana dokunmayan yılan’ misali evine çekilmiş, ayakları uzatmış. Tam bir korkak modunda!
**
Sokaktaki vatandaş, esnaf öyle sakin falan görünüyor ama büyük bir korku içinde. Artık başına gelen haksızlıklar karşısında hakkını arayan insan kalmadı. Veya çok çok az kaldı. ‘Dertsiz başıma dert almayayım’ düşüncesiyle ‘suya sabuna’ dokunmayanlarımız o kadar çoğaldı, o kadar çoğaldı ki inanamazsınız…
**
Muhabir arkadaşımızı bir konu için sokağa yolluyoruz. Örneğin, ‘Akaryakıt zamları hakkında ne düşünüyorsunuz?’ Diye soracak. İsim almazsanız, fotoğrafını çekmezseniz vatandaş şakır şakır anlatıyor. Ama ne zaman, ‘Fotoğrafınızı ve isminizi almam lazım’ denildiği zaman vatandaş arkasını dönüp gidiyor. Bu çok basit tavır bile toplumun korku havuzlarında olduğunu ispatıdır.
**
Gazeteye sık sık vatandaşlardan şikayet telefonları gelir. Mesela; ‘Falanca caddede oturuyoruz. Yolumuz çamur içinde. Bir muhabir yollayıp haber yapar mısınız?’ diye ricada bulunurlar. Biz muhabirimizi o bölgeye göndeririz. Muhbirimiz, şikayet telefonunu açan vatandaşı bulup kendisine, ‘Şikayetiniz için çevreden üç-beş kişiyi toplayıp fotoğrafını çekelim’ deyince hemen tepki gelir.
**
‘Aa, bu olmaz. Şimdi fotoğraf çektirince biz hedef oluruz! Gereksiz yere belediyeyle, şunla bunla başımız belaya girer’ der. Aynen budur verilen cevap. Bölgeye gideceğiz, çamurlu caddeyi çekeceğiz ama o çamurun çilesini çeken bir kişi bile fotoğraf karesine girmeyecek, korkudan giremeyecek!..
**
Bunun adı korku toplumu olmaktır. O esnafa ilgili belediye tavır alırsa. Zırt-pırt gereksiz cezalar yazarsa… Bundan çekiniyor insanlar. Ve böyle korkaklaştırıldı insanlar…
**
Eğer yazıyı biraya kadar okuduysanız, size bir sorum var. Siz gerçekten korkuyor musunuz, korkmuyor musunuz? Elinizi vicdanınıza koyup cevap verin…
18 Ocak 2018
NEREDESİN SEDAŞ?
16 Ocak Salı günü, ‘Elektrik şirketinden cevap bekliyoruz’ başlığı ve ‘…1 Ocak'tan geçerli olmak üzere elektriğe zam geldi. Bu zam 2018’in faturalarına yansıtılacak. Biz de öyle biliyorduk. Ta ki, Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken’in, ‘...Elektrik şirketleri, zammı vurguna çevirdiler’ açıklamasını okuyana kadar’ girişi olan bir yazı yazmıştım.
**
SEDAŞ ve SEPAŞ’a söz konusu yazıda sorular sormuştum. Bu konularda hassas olan bu iki kurumdan beklediğim cevaplar dün saat 19.00 itibarıyla henüz tarafıma ulaşmadı. O açıklamalar bugünde gelmezse, ‘Sükut ikrardan gelir’ sözünü ciddi ciddi düşünmeye başlayıp, yazıyı birkaç güne kadar, bir kez daha SEDAŞ ve SEPAŞ yetkilileriyle tüm okurların dikkatine sunacağım…