Bir çok aile çocuklarına daha iyi bir hayat sunabilmek için çok çalıştığını söyler. Sanki kazandıklarının sefasını sadece çocukları sürüyormuş gibi. Zaten çocukların önüne kolayca sunulmuş imkanlar çocuklar için ne kadar iyi oluyor emin değilim.
Bende istediklerini kolayca elde etmiş çocuklar sınıfındayım aslında. Yazacaklarımın ailem tarafından okunması rahatımın biraz kaçmasına sebep olabilir ama yine de yazmaya değer.
Tek başına mücadele ederek hayata sıfırdan başlayanların, kazandıkça sahip olduklarından aldığı zevki büyük bir çoğumuz alamıyoruz hayatta. Çoğu zaman daha istemeden elimizde buluyoruz henüz ihtiyacımız olduğunu dahi fark etmediklerimizi. Öyle olunca pek bir anlamı da olmuyor bizim için. “Malının kıymetini bilmeyenler” olarak tanımlanıyoruz hal böyle olunca. Nasıl bilelim ki hangi çabamızla elde etmişiz sahip olduklarımızı? Bu sorum, her çabanın sonunda bir ödül olsa iyi olur anlamı da taşımasın aman! Bu seferde hayatın her aşamasında, çabaladığı her şey için bir ödül bekliyor çocuklar. Takdir edersiniz ki o da pek mümkün olmuyor. Bırakın her çabanın ödülü olmasını, kimi zaman çabaladığınız, çalıştığınız görmezden geliniyor.
Neyse bütün tespitlerimi tek bir yazıya sığdırmayayım. Kolay elde edilenlerden devam edeyim.
Kendime karşı da bu kadar acımasız olmayayım. Ailemin bana sunduğu imkanların arkasına sığınarak bir yaşam kurmaya çalışmadım çünkü. Hep uzaklaştım, kimi zaman kaçtım. Konfor alanımın dışına çıkıp, bilerek ve isteyerek zor hayatların içine saklandım. Her saklandığım yerde daha anlamlı geldi sahip olduklarım. Mücadelelere, sıfırdan başlanan hayatlara şahit oldum. Gerek yok diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
Eğer bir çocuk, zor bela elde edilen eski model bir arabanın çalışacak mı tedirginliği ile çevrilen kontağına şahit olmamışsa, babasının son model arabasının kontağını çalışacağına emin olarak çevirmenin ne anlama geldiğini anlayamaz. Veya hiç zor şartlarda çalışmadan, onun için hazır olan işin başına geçtiğinde nasıl davranması gerektiğini bilemez. Suç burada çocuklarda değil ki, onları yetiştirmekle yükümlü olan ailelerde.
Çok fazla üzerine düşüyorsunuz çocuklarınızın. Eğer mutlu ve huzurlu bireyler olarak yetişmelerini istiyorsanız, bırakın biraz burunları sürtsün. Hazırladığınız hayatta değil, hazırladıkları hayatta yaşasınlar.