Manors, şu gün Kırkpınar’ın en sessiz en temiz havasına sahip sitelerden birisi. Site içine adım atmadığım için, yazım hariçten gazel gibi olacak.  

    Beşiktaş Süper Lig Şampiyonu oldu. Üç gün sonra Manors önünden geçen yürüyüş parkurundayım.

    Giriş kapısında asılmış dev bir şampiyonluk bayrağını görüp, durdum. Bu devirde bu ülkede, bu hiç kolay yapılır bir şey değil!

    O Bayrak, O akşam Beşiktaş Türkiye Kupası Şampiyonu olana kadar da aklımdan çıkmadı. O Bayrağı, kim, nasıl ve hangi özgüvenle asabildi?

    Son 30-40 yıldır böyle bir sosyal cesaretim hiç ol(a)madı: -) Çünkü;

   Manors Sitesi’nin doğasını da, mimari özgünlüğünü de beğenirim. Bakışım şimdi çok daha çağdaş sosyal yönleriyle beslendi.

    Dilerim, bu beğenim özlem duyduğum toplumsal bir beklenti olarak kalmaz.  

    Manors’ta oturan bireyler, bir spor karşılaşmasının tadını çağdaş paylaşımlarla yaşıyorsa, bu benim için de sevinme nedenidir.

     Kendisini sporsever diye tanımlayan milyarlarca insanın, kin ve nefretle izlediği dünya maçlarına tanık olmaktan bıktık usandık.

    90 Dakika oynanan bir maçın televizyonlarda günlerce konuşulması ayrı bir istismar ve de karanlık işlerdir.

    Deli paralar var ve spor artık spor değil. İçinde kaç SEKTÖR yaratıldı; hadi oturtup bilenler sektör sayısını yazsın? SATSO’da o kadar sektör yok!

    Spor sahasının adı ne oldu,” ARENA!” İçinde gladyatörlerin birbirini kılıçla doğradığı saha!  Çağdaş ülke-çağdaş insan erdemi orada aranır mı?  

    Aynı evde yaşayan kimi aileler içinde, 3 ayrı Büyük Kulüp taraftarı olması benim için hiç aykırı bir tercih değildir.

    Eğer O aile bunu bir zenginlik haline bile getirirse, O Ailede tadına doyum olmayacak zenginlikler yaşamak hiç sürpriz değildir.

     Çağımızda,” Pozitif Enerji !” diye, kimisine züğürt tesellisi gibi gelebilen bir önerme var. O bir önerme değil, bilene, yaşayana zenginliktir.

    Tersine de,” Negatif Enerji !” derler ki, sahibini içten kasıp kavuran bir yangın gibidir. Negatif eneri yüklü birey öfkeyle yanan bir hayat gibidir.

    

   Manors kapısındaki O bayrağı görünce,” Eğer pozitif enerjili bir site ise; O bayrağa kimse olumsuz tek şey düşünmemişse, hepsini kutlamam gerek!” diye düşündüm.

     Hiçbir spor başarısı yaşamımızın 3-5 gününü tek başına yaşatamaz. İnsan yanımızda yok, paylaşım yoksa hayat hiçtir.

   İstanbul Üniversitesi’nin ihtişamlı Beyazıt  Kapısı, Üniversite denilince ülkede herkesin aklına gelen resimdir. O kapıdan caddeye doğru koşup;

     “ Hastaneye! Hastaneye !” diye bağıran yıllar öncesinin o meşhur dolmuşlarına atladığımız günler aklıma geliyor.

   O gün, BJK-GS.FB Derbi maçı varsa; Dolmabahçe Stadı yönüne giden tüm dolmuşlar,” Hastaneye ! Hastaneye!” diye bağırırdı.

     Kadıköy, Üsküdar ve bir dolu deniz iskelesindeki motorlar da O gün,             “ Hastane!” yolcuları taşırlardı.

     O günler de, sütten çıkmış ak kaşık değildi belki de? Şimdi,“ Futbol artık sadece futbol değil!” kitabını yazan o yazarın ellerinden öpmek gerek.   

     Manors kapısındaki O hoşgörüyü tüm kapılarda görmek güzeldir.