Merhaba değerli dostlarım.
4 yıl süren Sakarya Barosu Başkanlığı görevimden sonra haftada bir gün, Salı günleri, yeni bir gelecek için sizlerle birlikte olmaya gayret edeceğim.
Öncelikle hepinizi sevgi ile selamlıyorum.
Hukuk demenin, adalet demenin, savunma hakkı demenin, yargı bağımsızlığı diye feryat etmenin ateşten gömlek olduğu yıllarda Baro Başkanlığı yaptım.
Bunun ne demek olduğu aradan belki birkaç yıl geçince çok daha iyi anlaşılacaktır.
Önemli olan Başkan olmak değildi tabi!
Önemli olan nasıl bir Başkanlık yaptığımdı!
Bu nedenle ne olduğuma değil bu görevi nasıl yapmam gerektiğine baktım sürekli.
İşte böyle zor bir zamanda, bazı yüksek yargıçların siyasi güç karşısında cübbesinin önünü iliklemeye çalıştığı bir tarihte, Türkiye’nin dört bir yanındaki haksızlıklara hukuksuzluklara karşı çıkmış bir Baro Başkanı olarak müsterih bir vicdanla yazıyorum şimdi sizlere.
Bu sayfada çok şey okuyacaksınız.
Hayata dair, insana dair, hukuka adalete ve şehrimize dair pek çok şey konuşacağız.
Ve çoğu kez yerden yere vuracağız yaşadığımız pespayelikleri.
Zira ülkede hiç bir şey ama hiç bir şey yolunda gitmiyor.
Mademki hala Anayasamızda “düşünceyi ifade hürriyeti” var(!) bu hakkı en sarsıcı şekilde kullanmaktan vazgeçmeyeceğim.
Pespayelikleri sarsmak, alıp bir bez parçası gibi silkelemek lazım.
Aksi halde kaypak, ikiyüzlü, tehlikeler karşısında ürkek, kazanç düşkünü, ancak zorunlu olduğunda iyi ve erdemli davranan ve tüm bunları normalleştiren çürümüşlükten kurtulmamız olanaksızdır.
Bazen dilinizi ısırarak okuyacaksınız bazen kalbiniz çarparak.
Ama her defasında “neden böyle” diye sorgulayacaksınız!
Ve işte her şey bu sorgulama ile başlayacak.
Neden böyle?
Pespayeliği bazen bir yargı kararında, ki bana göre Türkiye’de bir Yargı yoktur, alıp silkeleyeceğiz bazen bir yasa bazen de yürütme kararında alıp teşhir edeceğiz.
Ve sizlerin de bu pespayelikleri teşhirde desteklerinizi bekleyeceğim.
Lütfen bize yazın!
Hep beraber ülkemizde ve şehrimizde gördüğümüz yaşadığımız pespayelikleri silkeleyelim.
Teşhir edelim.
Çocuklarımıza daha iyi bir şehir daha iyi bir gelecek bırakalım.
Aksi halde sesini çıkarmayan,
Hayal kuramayan, Korkak, Ürkek,
Ucuz insanlar şehri olmak boynumuzun borcu olacaktır.
Gelin hep birlikte sorgulayalım!
Siyasal iktidarların bizi nasıl önce sersemleştirdiğini sorgulayalım!
Nasıl aptallaştırdığını!
İnsanın doğasında olan özgürlüğü nasıl unutturduğunu sorgulayalım.
Bir yanlışımız olacaksa eğer, suskunluğumuzdan dolayı değil, eğilip büküldüğümüzden dolayı değil, şahsi menfaat peşinde koştuğumuzdan dolayı değil, haksızlıklara ve hukuksuzluklara karşı fazladan bir söz söylediğimizden dolayı olsun!
Zira en büyük pişmanlık en büyük kabahat suskunluktur!