Sanki Roma İmparatorluğu'nun olduğu döneme arabayla gitmişim de arabayı da yanlış yere park etmiş gibi bir hissiyat içindeyim. Her şeyi yanlış yapıyorum. Yanlış yerde yanlış kişilerle yalnız kalıyorum. Sadece sevgi ve aşk konusu olarak değil aynı zamanda kendi kariyerimde de aynı duyguları yaşıyorum. Olmamam gereken toplantıda yer alıyorum, düşünüp, çalışmam gereken müşteriye ise, zamanım kalmıyor. Bu yaşadığım yanlış ve karmaşık dönem sebebiyle hayatım kördüğüm oldu. Bu kördüğümü çözmeye çalışsam da beni içine çekiyor, ben de kördüğümün bir parçası oluyorum.
Her şey üst üste gelir. Bu yazılı olmayan bir kuraldır. Ben bütün bu yanlış yapma ve yanlış yerde olma dönemini yaşarken, bir de sakarlıklarım ortaya çıktı. Daha önce olmayan bir şeydi bu. Ben sakarlığın ne demek olduğunu sadece filmlerde görüyordum. Bir de sakarlığın sözlük anlamını biliyordum. Hepsi bu. Şimdi ise birebir yaşayarak görüyorum. Eldeki çay bardağını tutarken bardağı yere düşürmek ya da birinin üstüne dökmekten bahsetmiyorum. Onlar sakarlığın ilk adımları. Ben direkt olarak sakarlığın en üst tecrübesini yaşıyorum; Hatalı sözler…
Bir çocuk gibi ağzıma geleni söylüyor hatta canımın istediğini ya da o an bana mantıklı gelen şeyi anlatıyorum. Bu doğal, güzel ve samimi gözükse de birçok yer ve durumda çok da uygun bir hareket olmuyor. Sonrasında da pişman olup özür diliyorum. Yani bıçakla kesip hatta doğradığım yere yara bandı takmak yetmiyor. Zor bir durumdayım. Bu içimden gelen adını bilemediğim fakat benim sakarlık olarak nitelendirdiğim şeyi de tıpkı yanlış yerde bulunmak hissiyle birlikte yok etmem lazım.
Kendimce düşünüyorum ve birkaç sebep çıkartıyorum ortaya. Belki yanlış bir işte çalışıyorum. Belki de yanlış bir bedenin içinde farklı bir ruha sahip de olabilirim ya da hayatın gerçeklerini kabul etmiyorum ve her şeyin benim istediğim, düşündüğüm gibi olması gerektiğine inanıyorum. Bu saydıklarımın hepsi sadece benim bulduğum sebepler belki de bunlar sebep bile değiller de ben uyduruyorum bunları. Belki de bir destek alsam her şey düzelecek. Belki de hiçbir şey düzelmeyecek. Böyle geldi ve böyle gidecek. Bilemiyorum.
Son bir belki de bu dünyaya ait değilimdir. Belki bir zaman yolcusuyumdur, Roma döneminde lejyoner olan ya da bir uzaylıyımdır, bu gezegenden hatta bu galaksiden bile olmayan. Kendime ait değilim, yaşadıklarım bana ait değil, aitlik bana ait bile değil.