Google’a “ Türkiye’de metro ve tramvay sistemleri “ diye sordum. 12 Büyükşehir’de varmış : -)
Adapazarı’nda da varmış? “ Ulusal demiryolu hattının Adapazarı içinden geçen 10 km.’lik bölümünde Hyundai’nin ürettiği 2 set 6 araç çalışıyor.” dedi.
Oysa 1 yıla yakındır O bile yok. Var olan sadece Pendik-Mithatpaşa Treni.
O Tren Otogar’da 1, Mithatpaşa da 2, toplamda 3 geçidi trafiğe kapatır. Trafik bal gibi de yürür, pek de aksamaz! Aksıyor diyen oralara girmeyecek o zaman!
ADARAY yıllarca günde kaç kez gidip gelerek geçitleri kapadı. Trafik çok mu aksadı? Şu anda hiç tren yok, şehir trafiği şıkır şıkır mı akıyor?
**
Adapazarı halkı şehrine, aslında kendi hayatına, sahip çıkma karakterini kaybetti. Kimse bugün şu gerçeği de inkar da etmiyor:
Caddeler, sokaklarda evlerinizin, iş yerlerinizin önü arabalarla dolu. Üstelik, araç kullanırken herkes cinnet geçiren insanlar haline dönüşmüş.
İzleyin, görün; “Trafikte Farkındalık Hareketi “ de çare olmayacak.
**
İlk ve en kolay çare; birkaç ay içinde Adapazarı Garı’nı hayata geçirmektir. O işin arkasındaki niyet neyse, şehri de, niyetleneni de gereksiz çıkmaza soktu.
3 Ayda Adapazarı Garı’na İstanbul Treni gelir. Haydarpaşa da 2018 sonunda açılacak, Başbakan sözüdür. Adapazarı-H.Paşa Treni başlasın, şaşırırsınız:
Adapazarı-H.Paşa Ekspresi 4-5 ayda, 4-5 yıldır taşınan yolcu kadar yolcu taşır!
Ki; Harem Otogarı da şu andaki yerinden 40-50 km öteye taşınacak.
DÜNYA, GÜNEŞTEN TEMİZ ENERJİ ÜRETİR;
BİZ HALA DOĞAYI YOK EDERİZ!
Enerjide yüzümüzü güneşe dönelim. Temiz ve yenilenebilir enerjiye!
Ülkede kömür yatağı çok. Kalite farkları da çok. Kömür, ürettiği elektrikten fazla da kül üretiyor. Çevreyi, toprağı, ormanı, su kaynaklarını yok ediyor.
Nükleer enerjiyi dünya tartışıyor. Oysa: Türkiye topraklarının yüzde 80’inde en az 8 ay Güneş nimeti var. Nedense, Güneş Enerjisi üretmede çok yavaşız.
**
Sakarya Üniversitesi’nin, SATSO’nun, BÜYÜKŞEHİR’in, 1.OSB’nin, TÜVASAŞ’ın şu gün bile, çok yoğun Güneş Enerjisi kullanmasını isterdim.
Büyükşehir Belediyesi, onca baraja rağmen, her ay ne kadar elektrik parası ödüyor bilemem? Ama, ödediğini zannederim?
Enerji üretme lisansı işi garip bir iş. TUNÇMATİK Şirketimiz, Türkiye’de lisanssız güneş enerjisi üretiminin 3 bin MW üzerine çıktığını söylüyor.
**
arası Yenilenebilir Enerji Ajansı-IRENA da, dünyada sektörde çalışanların sayısının 2016 yılında 9.8 milyon kişiye ulaştığını açıklıyor.
Tunçmatik şirketi, “ Şu anda Güneş enerjisinde çalışan sayımız 40 bin. Bu sayı 2030 yılında 300 bine ulaşabilir. Şu anda ülkemizdeki güneş ışınının % 16’sını elektriğe çeviriyoruz. Büyüyebilecek % 84’lük potansiyel daha var : -(
Lisanslı Güneş Enerjisi gücümüz bugün 23 MW. Türkiye’de lisanssız güneş yatırımları olmasaydı güneş enerjimiz 23 MW ile sınırlı kalacaktı.
en başta neyse öyle devam etmeli. Lisanssız enerji hayata geçerken, % 90 ithal malzeme vardı; geçen yıl ithalat % 40’a düştü.” diyor.
AL SANA 1000 MERMİ DAHA ???
Ülkenin asayişini Yöneten, güvenliğini sağlayan kime sorarsanız sorun; ruhsatlı silah sahiplerine 1000 mermi alma hakkı vermeyi savunmaz.
Çünkü; Onlar silahın ve merminin ne demek olduğunu bilir. Ülkenin, insanımızın, öfkede ulaştığı zirveleri de herkesten iyi izliyor, yaşıyor, biliyor.
**
Silahlı kuvvetlerin ve polisin zaten son derece modern silahları olmak zorunda. Son yıllarda ulaşılan teknoloji yenilenmeleri de çok büyük.
Yaşadığımız ülkede; kimin, hangi işlerle uğraşanların, işi-evi nerelerde? Kimlerin silah taşımak zorunda olduğunu güvenlik kolları bilir.
Belki Onlarda bile 200 mermi alan azdır. Peki 1000 mermi alan ne İŞ yapar? Neden 1000 mermi; nerede, kime karşı? Her yerde polis, jandarma var!
**
Garip ve nedeni anlaşılmaz bir karar. Ülke güvenliğinden sorumlu olan kamu yönetenlerini de çok ama çok zora sokacak mı göreceğiz?
Bakın; köy de, şehir de 200 mermi alma hakkı varken bile, gece gündüz ortalık savaş alanına çevrilebiliyordu.
Yakalasan, yaptırımı yok. Şikayet etsen, o silah atan az zaman sonra kapına gelip sana hesap sorabilir. Peki şimdi ne olacak?
Düğün zamanları ve maç sonlarında kafanı evden dışarı çıkarma? Sokakta her şeye, “ Ayıpsın Abi, canın sağ olsun !” de geç! Keşke o kadarla kalabilse?