Depremden bir ay sonra Valiler Kararnamesi ile Yener Rakıcıoğlu’nun yerine 1999’un eylülünde Mustafa Cahit Kıraç, Sakarya Valisi olarak atandı. Kıraç, o yoğun faaliyet döneminde Camili 1’de, 1566 ile 1567 Küme Evleri’nin arasında bulunan bir araziye lise yapılması için çalışma başlattı. 2005 yılında bu lisenin temeli kazısı kazıldı, daha temel atılmadan, müteahhit ile yaşanan bazı pürüzler nedeniyle inşaat durdu. Evim, bu kazılan koca çukurun hemen yanında.

**

Çukurda su biriktiği için biz her gece sabahlara kadar kurbağaların konserlerini dinlemeye başladık. Mustafa Cahit Kıraç, 2004’ün eylülünde Adana’ya tayin olana kadar bu sorun çözülemedi. Mahalle halkı olarak kurbağa konserlerini dinlemeye devam ettik. Sonra 2004’ün eylülünde Nuri Okutan, Sakarya Valisi olarak atandı. Okutan, 2007’nin mart ayında Trabzon Valiliği’ne atandığında o çukur kurbağa üretmeye devam ediyordu.  

**

Okutan’dan sonra 2007’nin mart ayıyla, 2010’un mayıs ayları arasında Hüseyin Atak, Sakarya Valisi olarak görev yaptı. Atak, 2010 yılının mayıs ayında Sakarya’ya veda ederken, o lise inşaatı hala bir çukur olarak duruyordu. Sonra, 2010’un mayıs ayında Mustafa Büyük, Sakarya Valisi olarak göreve başladı. Tabi ben bu arada, onlarca yazı ve onlarca haberle bu çukurun akıbetinin ne olacağını sordum durdum. 2003’ün kasımında atılan temel, Mustafa Büyük’ün geldiği 2010’un mayıs ayına kadar öylece kala kalmış, hiçbir adım atılmamıştı.

**

Tabi mahalle halkı olarak biz de, bu kadar yıl her gece, özellikle de yaz aylarında kurbağaların konserlerini sabahlara kadar dinleyip durduk. Sanıyorum, Büyük’ün atanmasından birkaç ay sonra bu gazetede, ‘Üç valiyi yiyen çukur, bakalım Mustafa Büyük’ü de yiyecek mi?’ diye bir haber yaptım. Amacım, Vali Büyük’ü bu konudan haberdar etmekti. Bu haberden birkaç gün sonra Mustafa Büyük aradı. Sorunun en kısa zamanda çözüleceğini söyledi.

**

Nitekim aradan bir ya da iki ay geçmeden, sorun çözüldü ve bakanlık tarafından bir başka firmaya devredilen inşaat Vali Büyük’ün Sakarya’ya veda ettiği 2014’ün haziran ayından aylarca önce tamamlandı ve Milli Eğitime devredilerek Yenikent Anadolu İmam Hatip Lisesi adıyla eğitime başladı. Üç vali döneminde tamamlanamayan o lise Vali Büyük döneminde tamamlanmıştı.       

**

Lise, sanıyorum 2013’ten beri faaliyette. Tamamlanmasında ne kadar emeğim var bilmiyorum ama tamamlanması için gösterdiğim çabaların tamamından pişman oldum. Evet yanlış okumadınız, o lisenin yıllarca çukur olarak kalmasından sonra tamamlanması için gösterdiğim tüm çabalardan pişmanım. Bugün ‘Keşke, o lise yapılmasaydı’ diyorum. Nedenine gelince, mahallenin ortasında bir lise düşünün. Nereden bakarsanız, bin beş yüz öğrenciden fazla öğrenci eğitim görüyor.

**

Sabahın 08.00’inden itibaren öğrenci servis araçlarının vın vın sesleri, her teneffüste zil müzikleri, ki bazen bu zil müzikleri hafta sonları da devam ediyor ve hiç çekilmiyor. Sadece bu kadar mı? Hayır. Bir veya birkaç ders okulu asan öğrenciler, mahalle içine, yayılıp sağda solda yüksek sesle, bağırarak konuşması, ellerinde sigaralar…

**

Evet pişmanım. Bir lise, koca bir mahalleyi rahatsız eder oldu. Yaşlılar var, hastalar var. Kapınızın önünde olmadık rahatsız edici araç ve öğrenci sesleri. Bütün bunlardan sonra anladım ki, sağa sola, mahalle arasına, sokak ortasına lise yapmak çok yanlış. Liseler aslında bir arada olmalı. Uygun arazi bulunup, birkaç bölgede liseler kampüsleri oluşturulmalı. Sadece Arifiye’de değil, birkaç bölgede oluşturulmalı. Bu işin başka türlü çözümü olmaz. İnanın bana, bugünkü rahatsız edici sesler karşısında yıllarca dinlediğimiz o kurbağa konserlerini mumla arar olduk!