Son olaylarda Türkiye genelinde 40’a yakın vatandaşımız hayatını kaybetti.
İktidara göre olayların sorumlusu kendisi değil insanları sokağa çağıran parti, terör örgütü uzantısı HDP…
Sözlerin sahibi dönemin başbakanı iken 40 bine yakın vatandaşımızın katili terör örgütü başı ile görüşmeler yapan iktidarın başı değil miydi?
40 vatandaşın canı bu kadar önemliydi de 40 bin vatandaşımızın canı neden önemsenmedi, uzantısı bir yana terör örgütünün başıyla görüşüldü?
Peki, o hadde’ye nasıl gelindi?
35 yıldır süren kanlı terör saldırıları sonucu 40 bine yakın vatandaşımızın öldürüldüğü güneydoğu’da başlayan kökünden temizlik harekâtı’nda son anlara gelinmişti ki, ABD devreye girdi.
Tükenmeye yüz tutan PKK’yı, Özel Harekâtçılar ile Bordo Bereliler’in elinden kurtardı.
Yoksa, terör ur’u kökünden kesiliyordu.
Terör örgütündeki ‘çözülüm süreci’ni gören ABD, “Ateşkesi kesin” dedi.
‘Çözüm süreci’ diye herkese yedirdi.
Ne de olsa “benim başbakanım ne yaparsa doğrudur” diye destek verenlerin oranı az değildi, yüzde elli…
*
Kolu kanadı kırılan terör örgütü, canını kurtardığına sevinirken olay yapacak gücü kalmamıştı.
Bu durumda Şehit gelir mi? Gelmedi…
Çözüm süreci rolânti’ye alındığında gaza basan PKK, “dağa adam toplama süreci”ne başladı..
‘Silahlanma süreci’ni de aynı anda yürüterek ayağa kalkan PKK, kafa kaldırdı.
Artık sokakların karışması an meselesiydi.
Kış öncesi Kobani, işin bahanesiydi.
Ele geçirilen ürkütücü silah listesi, işin delili.
Hükümetin pembe çözüm paketi, , “Bir selam kampanyası başlatalım” komedi filmi.
“Selam, ben senden eminim sen de benden emin ol demektir!”… Öyle mi?…
Çağrıyı yapan iktidar bizzat kendi söylemleriyle “taraf olmayan bertaraf olur” diyerek koca ülkeyi orta yerden ikiye böldükten sonra şimdi selamla puntolama işlerine girdi!
Bu da ‘Pembe Selam çözümü’ olmalı.
*
Daha önce de ekonomi resesyona girdiğinde, aktivasyon çağrısı yapılmıştı.
“Al-ver, ekonomi’ye can ver!”…
Ahali aldı, ödeme kredi kartı…
Bankaya ödeyemedi, icralar patladı.
Hükümet önlem aldı, evdeki yatak-yorganın kaldırılması yasaklandı.
Bu da ‘pembe çözüm’ örneklerinden biriydi.
*
Ki benim bildiği tek pembe çözüm vardı, geçmişte yaşandı!
20 sene kadar önce yeni taşınacağım evimin iç gıcıklayıcı koyu mavi renkli duvarı katlanılacak gibi değildi.
Tek çare baştan aşağı sağlam bir temizlikti...
İşinin uzmanı arkadaşımda usta...
2 kat krem boya vurdu, pislik hâlâ alttan pis pis sırıtıyordu.
Kökünden temizlensin diye “2 kat daha vur, gerekirse” dediğimde evin çıkış kapısındaydım. “Merak etme sen, işine bak” diyerek beni rahatlattı kendince…
Akşam olup eve döndüğümde arkadaşımın müjdeli haberi, şimdilerde yandaş medyanın müde haberleri gibiydi!
“Mico, ben çözümü buldum!” dedi.
Hayırdır?
“Çözüm Pembe!”
Bu ne be?
“Duvarı pembe’ye boyadım, işi çözdüm!”
3. katı vursa duvardaki pislik kökünden kapanacaktı.
Pembe günü kurtardı, yarını değil!
İki ay geçmedi, pislik yine kustu….
Çünkü, kökü gerektiği gibi temizlenmedi.
Dolayısıyla…
Ha AKP’nin çözümü, ha bizim boyacının!
Çözüm Pembe, sorun seninle...