İlkokul birinci sınıf ve okul öncesi eğitime başlayacak öğrencilerin, okul kaygılarını gidermek için bugün başlayan ’Uyum Haftası’nda, minikler bir haftalık uyum süreciyle okullarına ve öğretmenlerine alışacak. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Sosyal Hizmet Uzmanı Mehmet Emre Mutluoğlu uyum haftasında ailelerin yapması gerekenler hakkında bilgi verdi.

Milyonlarca öğrenci için ders zili 9 Eylül’de çalacak. Okul öncesi ve ilkokul birinci sınıf öğrencilerine yönelik okula uyum haftası ise bugün başladı. Bazı veliler bu süreci nasıl yönetecekleri konusunda endişeli. Okul hayatı çocuklar için yeni bir dönemin başlangıcı olduğunu kaydeden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Sosyal Hizmet Uzmanı Mehmet Emre Mutluoğlu, bu dönemde çocukların ilk defa ailelerinden ayrıldığını dile getirdi. Çocukların okula giderken yaşadıkları sıkıntıların nedenlerinden bahseden Mutluoğlu, “Çocuklar kendi güvenli alanlarından çıkıp ilk defa yaşıtlarıyla birlikte olacakları toplu bir şekilde bir araya gelecekleri bir ortama gidiyorlar. Tabi bu süreç çocuklar için hem bir belirsizlik unsuru taşıyor hem de bir bilinmezlik nedeni ortaya çıkartıyor. Bu bilinmezliği anlayabilmek için tabi çocukların gözünden sürece bakabilmek lazım. Çünkü az önce de ifade ettiğim gibi ilk kilit cümle güvenli ortamının dışına çıkıyor olması. Bu da doğal olarak çocuklarda kaygılanmaya ne olacağını bilemediği için ya da ne olacağını tam anlamıyla kestiremediği için acaba güvenli ortamımın dışına çıkıyorum ama nasıl bir ortama gidiyorum kaygısı doğuruyor” dedi.

“Belirsizlik kaygıya yol açan durum”

Mutluoğlu, çocukların uyum haftasıyla birlikte çocuklarda kaygı başladığını söyledi. Konuşmasında çocukların bu dönemde yaşadıkları sıkıntılar hakkında bilgi veren Mutluoğlu, “Belirsizlik aslında kaygıya yol açan durum. Mesela burada en çok karşılaşılan problemlerden biri okula gitmeyi reddetme süreci. Tabi bu aslında bu reddetmenin altında yatan nedenlere bakmak lazım. Yeni ortama uyum sağlamak biz yetişkinler için kolay olmadığı için çocuklar açısından da aslında daha somut dönemde olan, soyut dönemi çok gelişmemiş olan çocuklar açısından da değişik şekillerde sonuçları üretmeye sebebiyet verebiliyor. Mesela işte sabah uyandığında çocuğun, bunu belki sosyal çevremizden de sık sık görürüz, Çocuğun karnının ağrıması, hastalanması ya da okula gitme kaygısını makul noktaya çekebilecek kendince nedenler ortaya koyması gibi. Sonra özellikle okul çıkışlarında mesela bir dinginlik, sakinlik, çok fazla iletişim kurmama gibi davranışlar göstermesi. Aslında bu süreçlerde biraz çocuğu da kendi haline bırakmamız, daha doğrusu bu süreci anlayabiliyor olmamız gerekiyor ebeveynler olarak. Okula gitmeyi reddetme başlığı altında bunları sıralayabiliriz. Tabii dediğim gibi kaygı da buna benzer bir şekilde yani çocuğun tırnak içinde normal doğal ortamının dışında gerçekleşen bir gerçekleştirdiği bir eylem olduğu için okula gidip gelme ya da orada vakit geçirme süreci. Doğal olarak bu sürece uyum sağlayana kadar, o bilinmezliği ortadan kaldırana kadar çocuklar bu süreçte bu duyguları, yaşamaları çok normal” ifadelerini kullandı.

Velilerin çocuklarını diğer öğrencilerle kıyaslamaması gerekiyor

Velilerin bu süreçte yapması ve yapmaması gerekenleri de sıralayan Mutluoğlu, şu şekilde konuştu:

“Öncelikle çocukların duygularını anlayabiliyor olmamız lazım. Yani çocukla etkili bir iletişim kuruyor olmamız lazım. Çocuğun kendini ifade etmesine imkan tanıyor olmamız lazım. Mesela bu süreçte yapılan en büyük yanlışlardan biri Ahmet Bey’in çocuğu bak nasıl hemen uyum sağladı sen neden uyum sağlayamıyorsun ya da senin sürecin neden bu kadar hızlı ilerlemiyor gibi cümleler çocuğun duygularını bir kenara itilmesi hissi oluşturabilir çocuk üzerinde. Ebeveynlerin bunlardan kaçınıyor olması lazım. Çocuğa tüm süreçlerin belirsizliğin çocuğun anlayabileceği düzeyde somutlaştırılması lazım. Yani öğretmenleriyle artık öğretmenlerine güven duyabileceği, evdeki anne babanın sorumluluğunu okulda öğretmenin üstleneceği, öğretmenine her okulda yaşadığı her türlü sorunu rahatlıkla anlatabileceği, öğretmeniyle paylaşabileceği, öğretmenine güven duyabileceği hususunda çocuğa net mesajlar vermek lazım. Bir de tabii ebeveynlerin çocuğa verdiği mesajda tutarlı olmaları lazım. Yani anne başka bir şey, baba başka bir şey söylüyor olmaması lazım. Çocuğun bu süreçte yine çabasının takdir ediliyor olması lazım. Örneğin akşam çantasını hazırlayan çocuğa, evet bak sorumluluklarının farkında olman çok güzel diye bir geri bildirimde bulunmamız lazım. Okulda arkadaşlarıyla dışarıda top oynamışsa, bugün öğretmeninden öğrendim, arkadaşlarınla dışarıda çok güzel, keyifli vakit geçirmişsiniz, senin adına çok sevindim gibi geri bildirim cümlelerinde bulunmamız lazım. Bu gibi süreçler çocuğun uyum sürecini de sağlıklı bir şekilde tamamlamasını sağlayacaktır diye düşünüyoruz.”

Kaynak: iha