Sosyal hizmetler ve adli sistemler üzerine önemli çalışmalara imza atan Prof. Dr. Miraç Burak Gönültaş, çocuk kaçırma ve kayıp çocuk vakalarında yapılması gerekenleri anlattı.

Diyarbakır’da yaklaşık 2 hafta önce kaybolan 8 yaşındaki Narin’in halen bulunamaması akıllara kaybolan ve bulunamayan çocukları getirdi. Sosyal hizmetler ve adli sistemler üzerine önemli çalışmalara imza atan Prof. Dr. Miraç Burak Gönültaş, çocuk kaçırma ve kayıp çocuk vakalarında yapılması gerekenleri anlattı.

“Erken müdahale büyük önem taşıyor”

Prof. Dr. Miraç Burak Gönültaş, bu tür durumlarda her ihtimalin göz önünde bulundurularak erken müdahalenin büyük önem taşıdığını belirterek, “Kayıp ve kaçırma vakalarında en büyük sıkıntımız, çocuklar kaybolduklarında nasıl hareket edeceklerini bilememeleridir. Çünkü çocuklar hem fizyolojik olarak hem de hem mental olarak ve dış etkenlere karşı kendini korumakta dezavantajlı konumdalar. Bu süre zarfında özellikle kırsal alanda veya şehir içerisinde bilmedikleri ortamlara girebiliyorlar. Kuyu, göl, nehir ve kanal gibi yerlere düşme ihtimalleri artabiliyor. Onun için kayıplık durumunda en önemli unsurlardan birisi, çocuğun kaybolduğu fark edilir fark edilmez hızlı bir şekilde müdahale edilmesidir” dedi.

Bilgi kirliliği işleri zorlaştırıyor

Gönültaş, yanlış ihbarların ve bilgi kirliliğinin işleri güçleştirdiğine dikkat çekip, “Burada temel motto, çocuğun sağ ve salimen bulunması. Çocuk kayıp olduktan sonra hemen devlet mekanizmaları başta kolluk olmak üzere işin içerisine dahil olurlar. Onun için çok ciddi bir şekilde mekan ve zaman yönetimi gereklidir. Bu vakalar özel vakalardır, diğer suç soruşturmalarından farklıdır. Çünkü; hem arama yapılmalıdır, hem soruşturma yapılmalıdır, hem de özellikle toplum işin içine dahil edilmesi gereklidir. Özellikle vakalara müdahale edilirken bazen eksik ve yanlış bilgiler gelmesi ve yeterli bilgi toplanamaması durumunda; çocuk kaçırıldı mı, kaçırılmadı mı, kayıp mı, değil mi gibi durumların anlaşılması zorlaşabilir” diye konuştu.

“Önceden yaşanmış vakalarla benzerlikler araştırılmalı”

Gönültaş, vaka analizi yapılırken önceden yaşanmış benzer olayların incelenmesinde fayda bulunduğunu vurgulayıp, “Yapığımız çalışmada şunu tavsiye ettik. Vahim kayıp tanımlaması ve risk analizi yapılması gerekiyor. Vahim kayıptan kastımız şu, 13 yaşından küçük olan her çocuğu vahim kayıp olarak değerlendirmek gerekir. Çünkü bu yaştan küçük çocuklar genellikle mental ve fiziksel olarak kendilerini korumakta, kaybolduklarında kendileri evlerine gelmekte zorlanabiliyorlar. Diğeri de risk analizi, o da özellikle 13 yaşından küçük çocuklarda, daha öncesinde ülkemizde meydana gelen olaylar olmuştu. Bu olayların oluşum şekilleri değerlendirilerek bakılabilir ve bir takım parametreler belirlenir. Diyelim ki vakada on tane parametre belirledik. Altı tanesi doğrulanabiliyorsa bu riskli bir durumdur diye değerlendirilmeli ve hemen kaçırma olarak değerlendirilerek çok hızlı bir şekilde müdahale edilmesi gereklidir, hemen arama soruşturma ve toplumdan veya bilgi sahiplerini bulma ile alakalı olarak çalışmaları hızlandırmak gerekir” dedi.

“Çocuk kadar failin bulunması da önemli”

Gönültaş, failin bulunmasının çocuğun bulunması anlamına geldiğini ifade edip, “Çok önemli noktalardan bir tanesi de suç soruşturması nasıl yapılması gerektiğidir? Kayıp kaçırma vakalarında, özellikle kaçırma vakalarında işin içerisinde bir fail de olduğu için çocuğun kayıplığına sebebiyet veren, onu çeşitli motivasyonlarla bir şekliyle alıkoyma durumunda olan failin hem bulunması gereklidir, bu bir anlamda onunla birlikte çocuğun da bulunması anlamına gelir” şeklinde konuştu.

“Uzman dedektiflerden yardım alınmalı”

Prof. Dr. Miraç Burak Gönültaş, operasyonda uzman dedektiflerin önemine değinerek, “Uzman dedektiflerin de işin içerisinde olması oldukça önemlidir. Genellikle bu vakalar meydana geldiğinde en son kaybolduğu yer içerisinde bir alan belirlenerek o alan içerisinde ne kadar araç var, ne kadar ev var, ne kadar kişi var bunların hepsi tek tek tetkik edilmelidir. Özellikle araçlar, evler ve kapalı alanlar ‘luminol’ ile incelenmeli. Luminol, kan bir yere döküldükten sonra silinse bile silinen kan kalıntısını ortaya çıkartabiliyor. İnceleme yapılacak alana mümkün olduğunca giriş ve çıkışlar önlenmeli. Bu hızlı bir şekilde yapılmalı. Çünkü her elde edilecek delil, aynı zamanda alan araması yapan diğer ekiplerin de doğru yere gitmesinde ve vakitten kazanmasına da yardımcı olabilir” ifadelerini kullandı.

“DNA örnekleri alınmalı”

Gönültaş, aranan çocukların bulunabilmesinde kriminal çalışmaların büyük önem taşıdığının altını çizip, “Kırsalda yapılan arama çalışmalarında; helikopterler, dronlar, arama ekipleri, arama köpekleri, kadavra köpekleri işin içerisine giriyor. Mesela avcı grupları var. Avcı grupları biz de dahil olmak istiyoruz diyorlar. Gerçekten bunların katkıları da oldukça önemli. Ne kadar fazla göz olursa, ne kadar fazla üçüncü göz bu işleri takip ederse, sonuca ulaşmak o kadar kolay oluyor. Ama burada en önemli nokta delil aramasıdır. Ne kadar çok delil bulunabilirse, özellikle vaka ile ilişkili olabilecek biyolojik deliler sonuca ulaşmayı bir o kadar kolaylaştıracaktır. Bu süre zarfında kriminalistik çalışmalar yapıldığı için bulgular ve DNA örneklerinin alınması oldukça faydalı olacaktır” dedi.

“Tanık sayısının artması çözümü kolaylaştırır”

Prof. Dr. Miraç Burak Gönültaş, tanık sayısının artmasının olayın çözümünü kolaylaştıracağını belirterek bu noktada medya programlarının faydalı olabileceğini söyledi. Gönültaş, “Bu soruşturmalarda diğer soruşturmalardan farklı olarak, en önemli nokta potansiyel tanıkların bulunabilmesidir. Özellikle medya programları bu anlamda katkı sunabiliyor. Bir çocuk kaybolduğunda ya da bir kişi kaybolduğunda hemen orada yayınlanıyor. Yayınlandığında da pek çok insan o anda, daha öncesinde bir şey görmüş ama fark etmemiş olsa da, o kaybın bilgilerini gördüğünde aktif bir tanık olmasına vesile oluyor. Onun için bu tarz kayıp çocuğun ya da kayıp kişinin bilgilerinin eşkalinin fotoğrafını verilmesi oldukça da faydalı oluyor. Böylelikle ne kadar çok tanık bulabilirsek o kadar sonuca ulaşma ihtimalimiz artıyor” ifadelerine yer verdi.

“Umut simsarlarına karşı aile korunmalı”

Bu tür durumlarda menfaat sağlamak isteyecek kötü niyetleri kişilerin aileyi kandırmak isteyebileceğini hatırlatan Prof. Dr. Miraç Burak Gönültaş, bu tür durumlara karşı şu tavsiyede bulundu. “Böyle durumlarda ortaya umut simsarları çıkabiliyor. Aileleri kandırarak onlardan bir maddi menfaat elde etmeye çalışabiliyorlar. Burada yapılması gereken en önemli şey, hemen ailenin bir sosyal hizmet uzmanı gibi, bir psikolog gibi veya psikososyal destek sağlayacak bir uzmanın aileyle birlikte bulunması gerekir. Özellikle ailenin dışarıyla olan irtibatını yönetmek ve destek olmak oldukça önemli" şeklinde konuştu.

Kaynak: iha