UYUŞTURUCU BELASI
    Önceki akşam müdavimi olduğumuz kahvehanede sohbet ediyoruz.
    Konumuz gençler ve uyuşturucu alışkanlığı…
    Bu konuda uzman değiliz ama Güneş’in balçıkla sıvanmayacağını bilecek kadar aklımız basıyor.
    Her kim ne söylerse söylesin, bu şehirde uyuşturucu alışkanlığı hızla yayıldığına şahit oluyoruz.
    Zaten sohbet ettiğimiz arkadaşların ortak görüşü de bu yönde oldu. 
    Peki.
    Uyuşturucu belasının hızla yayılmasının nedeni nedir?..
    Biliyorum, bunu benim söylemem yanlış olur ama, kanaatim şu yönde…
    Birincisi uyuşturuculara kolay ve ucuz yoldan ulaşılıyor.
    Çoğumuz biliyoruz ki, yaygın olan uyuşturucu çeşidinin başında Hint Keneviri geliyor. Tohumunu eline geçiren, evinin bahçesinde hatta balkonunda dahi bu uyuşturucuyu yetiştirip, içebiliyor. Dahası, çevresindekilere de ikram edebiliyor!..  
    Bir de sentetik (Ecstasy v.s gibi) haplar var.
    Ayrıca kırmızı reçete ile satılan haplar var.
    Her ne kadar sıkı bir takip ve denetim olsa da bağımlıların bu uyuşturuculara ulaşımı kolay oluyor.
    “Bu aşamada polis ne yapıyor?” sorusu akıllara geliyor.
    Polis, her bir vatandaşı gözetleyecek hali yok ya, mümkün olduğunca görevini yapıyor.
    Yapıyor yapmasına da bu konudaki adli yaptırımlar yetersiz kalıyor.
    Polisin yakaladığı uyuşturucu müptelalarının çoğunluğu sevk edildikleri adliyelerden ellerini kollarını sallayarak çıkıyor ve yeniden toplumun içine karışıyor…
    Sonrasını hepimiz biliyor, hatta nasıl bir sonuç doğurduğunu şehir sokaklarında (Çark Caddesi’nde bıçakla öldürme olayı) birebir yaşarak öğreniyoruz.
    “Yan baktın” kavgası, “Omuz attın” cinayetleri patlak veriyor.
    Yürekler yanıyor, analar ağlıyor.
    Ne yapılabilir, nasıl ön alınabilir bilemiyorum ama bu gidişat şehrin güvenliği açısından önemli bir sorun teşkil ediyor ve edecek gibi görünüyor…
    Şahsen kaygılıyım.
    Bu böyle gitmez.
    Eğer bu şehri yaşanabilir, mutlu ve huzurlu bir şehir yapmak istiyorsak önce bu uyuşturucu belasından temizlenmeliyiz diye düşünüyorum…
    Uzmanlar daha iyisin bilirler diyorum Pazar keyfinizi daha fazla kaçırmadan zehirsiz, sağlıklı, huzurlu ve mutlu kalın diyorum…
----------------------------
İBRET
Bu nasıl sevgi!..
    Okuyacağınız bu mini hikaye, Japonya'da yaşanmış gerçek bir olay olduğu söylenir.
    Evini yeniden dekore ettirmek isteyen Japon bunun için bir duvarı yıkar.
    Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur.
    Duvarı yıkarken, orada dışarıdan gelen bir çivinin ayağına battığı için sıkışmış bir Kertenkele görür.
    Adam bunu gördüğünde kendini kötü hisseder ve aynı zamanda meraklanır da kertenkelenin ayağına çakılmış çiviyi görünce.
    Muhtemelen bu çivi 10 yıl önce, ev yapılırken çakılmıştı. Peki nasıl olmuş da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamayı başarmış?
    Karanlık bir duvar boşluğunda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamak çok zor olmalı.
    Böylece adam çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye başlar. Sonra nereden çıktığını farkedemediği başka bir kertenkele gelir ağzında taşıdığı yemekle...
    Adamı sersemletir gördüğü manzara.
    Bu nasıl bir sevgi?
    Ayağı çivilenmiş kertenkele, 10 yıldır diğer kertenkele tarafından beslenmektedir...
-----------------------------
TEBESSÜM
Düşünceliler!..
   Biri 95, diğeri 92 yaşındaki karı koca boşanmak için hakim karşısıra çıkmışlardı.
Hakim üzgündü...
   "Yapmayın Allah aşkına" dedi ve ekledi:
   "Yetmiş küsur yıl evlisiniz, yazık değil mi niye boşanacaksınız?"
    "Yoook hakim bey..." dedi adam ve devam etti:
    "Aslında biz karımla boşanmaya çoktan karar verdik de çocuklar etkilenmesin diye ölmelerini bekledik."
Temel ve şans
    Temel, içecek makinelerinin birinin karşısına geçmiş, jeton atıp içecek alıyormuş, jeton atıp içecek alıyormuş, jeton atıp içecek alıyormuş...
    Yanına kendi halinde bir adam gelmiş ve sormuş:
    Afedersiniz ama ne yapıyorsunuz?
    Temel hemen cevap vermiş: Karışma uşağım, hiç bozma, şansım yaver gidiyor."