Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, “Artan nüfusun gıda ihtiyacının karşılanması ancak tarımsal verimliliğin ve üretimin artışından geçiyor” dedi.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, Dünya Su Günü dolayısıyla açıklamalarda bulundu. Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Su Günü’nün her yıl farklı bir temayla kutlandığını hatırlatan Bayraktar, bu yıl ki temanın ‘Barış İçin Sudan Faydalanmak’ olarak belirlendiğini ifade etti. Bayraktar, su kaynaklarının geliştirilmesinde temel yaklaşımın çevresel, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirlik olması gerektiğini aktardı.
“İklim değişikliği nedeniyle 2050 yılında tahıl fiyatlarında yüzde 29’a varan oranda artış yaşanabilir”
İklim değişikliğinin çağın en önemli problemleri arasında yer aldığını ve yaşamın her alanında olumsuz etkilere sahip olduğunu kaydeden Bayraktar, iklim değişikliğinden en çok tarım sektörü etkilendiğini belirtti. Bayraktar, “Küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle 2050 yılında tahıl fiyatlarında yüzde 29’a varan oranda artış yaşanmasının muhtemel olduğu ve bu durumda dünya üzerindeki milyonlarca kişinin daha açlık riskiyle karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor. Dünyada açlıkla mücadele devam ederken, iklim değişikliği nedeniyle tarımsal üretimde yaşanabilecek kayıplar daha da önemli hale geliyor” diye konuştu.
“Artan nüfusun gıda ihtiyacının karşılanması tarımsal verimliliğin artışından geçiyor”
Bayraktar, dünya nüfusu her yıl ortalama yüzde 1,1 oranında arttığını ve bu artışın devam etmesi halinde 2050 yılında dünya nüfusunun 10 milyara ulaşabileceğini ifade etti. Dünyada tarım için küresel su talebinin de 2050 yılına kadar yüzde 35 oranında artış göstermesinin beklendiğini sözlerine ekleyen Bayraktar, “Artan nüfusun gıda ihtiyacının karşılanması ancak tarımsal verimliliğin ve üretimin artışından geçiyor. Son yıllarda dünya tarımsal üretimi ve ticaretinde önemli rolü olan ülkelerde yaşanan kuraklık ve diğer afetler tarım ürünlerinde önemli kayıplara neden oldu. Üretimi düşen ülkeler kendi ihtiyacını karşılamak adına ihracatını kısıtladı. Gelecekte tarımsal üretimin artan nüfusa karşı yetersiz kalmasıyla dünyada artan gıda milliyetçiliği, ülkelerarası barışı olumsuz etkileyebilir” ifadelerine yer verdi.
“Sulamaya açılmayan tarımsal alanların önce sulamaya açılması gerekiyor”
Tarımsal üretimde artışın sürdürülebilirliği; minimum kaynak ve girdi tüketimi, düşük maliyet ve doğaya minimum zararla sağlanabileceğine dikkati çeken Bayraktar, bunun sağlanabilmesi için modern üretim teknolojilerine geçilmesi ve uygun araçların kullanılması gerektiğini dile getirdi. Türkiye’nin de modern uygulamaların faydalarından yararlanmak ve suyu kaynaklarını kontrollü tüketmek için çalışmalar yapılması gerektiğini aktaran Bayraktar, “2023 yılı sonu itibarıyla ülkemizde ekonomik olarak sulanabilir 8 buçuk milyon hektar tarım arazisinin brüt 7,1 milyon hektarı sulamaya açıldı. Tarımsal üretimde suyun gücünü en üst seviyede kullanabilmek için, kalan 1,4 milyon hektar alanın da bir an önce sulamaya açılması gerekiyor” açıklamasında bulundu.
“Çiftçilerimizin modern sulama sistemlerini kullanmaları teşvik edilmeli, hibe ve krediler artırılmalıdır”
Bayraktar, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için mevcut durumda yüzde 68 olan sulama oranının ve yüzde 51 olan sulama randımanının artırılmasının önemli olduğunu sözlerine ekleyerek, “Bunun yanı sıra yer altı barajlarının sayısının artırılması, sulama projelerinin biran önce tamamlanması, modern sulama sitemlerinde teşvik ve kredilerin artırılması, kuraklığa dayanıklı kültür bitkileri tarımı teşvik edilmesi gibi hususlar olabildiğince en kısa zamanda hayata geçirilmelidir. İklim değişikliğine adaptasyon için ise farkındalığın artırılması, çiftçilerin konuyla ilgili bilgilendirilmesi, erken uyarı sistemlerinin geliştirilmesi, konuya ilişkin plan ve projelerin bir bütün olarak ele alınması gerekir” şeklinde konuştu.