Türkiye’nin ilk kadın yangın yeri inceleme uzmanı ve Akdeniz Üniversitesi’nden emekli Dr. Öğretim Üyesi Saadet Alkış, 27 yıldır Antalya’da yangınların çıkış nedenini tespitinde görev alıyor. Öncelikle yangının çıktığı bölgeyi bulduklarını kaydeden Alkış, yangının çıktığı saat için meteoroloji raporu aldıktan sonra bölgenin yerleşim yeri olup olmadığına dikkat ettiklerini ifade etti. Alkış, "27 senedir bu alanda çalışıyorum, ormanların daha çok yerleşim bölgelerine yakın yerlerde yangın çıktığını tespit ettim ve bunlarda da hep insanların aktiviteleri var." dedi.

Yangın yeri inceleme uzmanı ve 41 yıl görev yaptıktan sonra Akdeniz Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Sivil Savunma ve İtfaiye Programı’ndan emekli olan Dr. Öğretim Üyesi Saadet Alkış, yangının çıktığı alanlara giderek kriminal çalışmalar yapıyor. Alkış, son olarak Antalya’nın Serik ilçesinde 81 hektar alanın zarar gördüğü yangından sonra açıklamalarda bulundu.

“En tehlikeli faktör, insan”

Nem oranının azalmasıyla yangın çıkma ihtimalinin artabileceğine dikkat çeken Saadet Alkış, yangınların çıkma nedenini şu şekilde sıraladı: “Son haftalarda orman yangınları çıkmaya başladı, öncesinde ortamda nem çoktu. Havadaki nem yüzde 40’ın altına inmeye başlayınca ormanlar için tehlike sinyali başlıyor, yüzde 10 civarında hava iyice kuruyor ve poyraz estiği vakit en ufak bir kıvılcım geniş alanları yok ediyor. Başlıca nedeni, bölgemizdeki elektrik hatları ama sırf elektrik hatları diyemeyeceğim. Çünkü, şu an da normal gölgede bile 45 -50 dereceyi yaşayan bir sıcaklık iklimine sahibiz, bu teller esniyor, birbirine çarpabiliyor ve kıvılcıma neden oluyor. Bu bilinen bir etken ama bunun başındaki en tehlikeli etken insan faktörümüz, vatandaş nefes alabilmek için açık alanlara gidiyor ama orada kendisiyle beraber getirdiği tehlikenin farkında değil. Milletçe bir mangal keyfimiz var, mangallar yenirken çok keyifli ama sonrasında ne yapacağımıza dair yeterince güvenlik önlemi almıyoruz.”

İklim değişikliği dünya çapında kriz nedeni

Orman yangınlarının sadece Türkiye’ye özgü olmadığının altını çizen yangın yeri inceleme uzmanı Alkış, ilkim değişikliği nedeniyle birçok ülkenin yangınla mücadele ettiğini açıkladı. Akdeniz’in ana bitki örtüsü olan Kızılçamın da kolay tutuşması nedeniyle yangınların sıçradığını kaydeden Alkış, yangınların nedenini tespit ederken öncelikli olarak meteoroloji raporları aldıklarını ifade etti.

“Orman yangınları, en çok yerleşim bölgelerine yakın yerlerde çıkıyor”

27 yıldır yangın incelemesi yapmak için sahada çalıştığını belirten Alkış, “Kriminal alandaki tüm incelemelerde ana etkenimiz çıktığı bölgeyi bulmak, çıktığı bölgeden itibaren yayılır. Çok geniş bir çemberle başlarız, sonra daralta daralta delilleri odak noktasına gelmeye çalışırız. Bina yangınları, orman yangınları, araç yangınları bunların hepsinin kendine ait inceleme karakteristik özellikleri vardır. Örneğin; gündemde olan orman yangını incelerken, öncelikle yaşandığı saat için meteorolojiden rapor alırız. Yangın başladığı an veya ilerlediği an da rüzgarın yönü bazen dönüyor, kuzeyden eserken batıya yön alıyor. Rüzgar yönlerine, ağaçlardaki hasar şekillerine bakıyoruz. Ana merkezde çok fazla madde yandığı için oralar çok açılıyor. Topoğrafik yapı nedeniyle orman yangınları dikeye doğru da ilerleyebilir. Orman yangınlarını incelerken bir diğer önemli konu; çevrede yerleşim alanlarının olup olmadığı. Çünkü yerleşim alanlarında insanlar yaşıyor ve insanlar doğayı hoyratça kullanıyor. Kurumuş yaprakları yakabiliyor, kendine bir bahçe açmaya çalışıyor, hayvanlarını yaymaya çalışıyor, bir rüzgar estiği vakit bu kıvılcım belki ormana sıçrayabilir diye düşünmüyor. 27 senedir bu alanda çalışıyorum, ormanların daha çok yerleşim bölgelerine yakın yerlerde çıktığını tespit ettim ve bunlarda da hep insanların aktiviteleri var. Yangın çıkmasında; artıkları yok etmelerini, mangal yapmalarını, korumasız güvenliksiz bacaları kullanmalarını vb. birçok ihmalkar konuyu neden olarak sayabilirim. Bir tek kıvılcım, günlerce acıyarak baktığımız o büyük devasa felaketi meydana getirebiliyor.” diye konuştu.

“Halkımız biraz fedakarlık etsin”

Antalya Orman Bölge Müdürlüğü çalışanlarıyla birlikte Akdeniz Üniversitesi hocalarının 2008 yılında yangınların önlenmesi için bir çalışma yaptığını hatırlatan Saadet Alkış, çalışma kapsamında yaz sezonundan güz sezonuna kadar ormanların kapatılması önerisinde bulunduklarını dile getirdi. Alkış, şöyle devam etti: “O dönemki rektörümüz denetiminde Orman Bakanlığı’na 18 maddelik bir çalışma raporu verdik, bunların en başında da “Yeşil sıkı güvenlik” diye kendimizce isimlendirdiğimiz bir maddeyi koyduk. Yaz sezonundan başlayıp güz sezonuna kadar ormanlara giriş çıkışın yasaklanmasını talep ettik. Çünkü, çok nüfuslu bir ülkeyiz. Talebimiz hoş karşılanmayabilir ama mirasımız yok oluyor. Ayrıca elektrik hatlarının yeraltına alınması, o bölgelerde yaşayan yerel halkın muhtarlıklar denetiminde orman yangınlarına karşı bilinçlendirilmesi gerekiyor. O tarihlerdeki devlet yöneticilerine raporu ilettik hatta üniversitemize gelen bakanımıza da ilettik. O rapordan bir iki madde hayata geçmiş olsaydı, bu kadar hasarlı yangınlarımız olmayabilirdi. Çok önemli bir sahil şeridine sahibiz, sahilde de piknik alanları yer alıyor, kontrollü şömineler yapılmış. Halkımız ormanlar neden yanıyor diye üzülmesin, ben ne yaptım diye kendilerine sorsun, biraz fedakarlık etsin”

Yeşil sıkıyönetim önerisi

Vatandaşlara ateş çıkarabilecek herhangi bir aracı ormanlık bölgede kullanmamaları yönünde çağrıda bulunan Saadet Alkış, geçmişte Antalya’da ormanlarda ateş yakmanın yasak olduğu bir dönem yaşandığını ve bu dönemde hiç afet çıkmadığını vurguladı. Alkış, konuşmasını şu şekilde tamamladı: “Bir dönem Antalya’da ormanlarda ateşli iş yapılmadı ve o senelerde yangın çıkmadı. İnsan sirkülasyonu durdurulacak, yeşil sıkıyönetim ilan edilecek. Çünkü, bir ağacın yetişmesi yılları alıyor. Antalya’nın şanslı durumu ise yanan ormanlık alanlarda kozalakların tohumları toprağa düştüğünde, kendi kendini yetiştirme yeteneğine sahip, çimlenmesi çok kolay. Orman kendini çoğaltmak için yangına da ihtiyaç duyabiliyor, çünkü kozalakların açılması 250 santigrat derecelik bir sıcaklığa ihtiyaç duyabiliyor ama tabii ki çok zaman geçip eski halini alması gerekiyor, bu da yeni nesilleri yeşilden mahrum bırakıyor. O yüzden iyi korumak gerek.”

Kaynak: iha