Bugün dördüncü gün…

Hala İstanbul Sözleşmesi tartışılıyor,

Hala sözleşmenin tek bir maddesini bile okumayanlar kaldırıldı diye seviniyor,

Hala neyin kaldırıldığının farkında bile olmayanlar kaldırana övgüler düzüyor.

Ve hala ben ‘yahu arkadaş koyan da aynı kişi kaldıran da sizi bu kadar sevindiren ne’ sorusuna cevap alamıyorum.

Çok sıkıştırdıklarım da ‘kardeşim niye üsteliyorsun, netice de biz sözleşmenin değil, reis hazretlerinin dalkavuğuyuz’ diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışıyorlar.

Dün yazdım, bu sığ tartışmalar arasında iki önemli ayrıntıyı atlıyoruz;

Birincisi anketlerde dibe vuran AKP, tekrar kurucu ayarlarına dönüyor. Bir yandan bu sözleşmeyi kaldırarak öbür yandan Saadet Partisi dahil Milli Görüşçülere tekrar kapı aralıyor, kadın hakları vesaire umurlarında değil...

İkincisi TBMM’nin yani parlamentonun neredeyse oy birliği ile kabul ettiği bir sözleşme, bir kişi tarafından bir kararname ile nasıl kaldırılabiliyor? TBMM devre dışı kaldı, askıya alındı da bizim mi haberimiz yok?

Farkında mısınız? Beka diyorlar, dış güçler diyorlar, darbe diyorlar ve bu tür bahanelerle olağanüstü hal ilan edip Anayasa’yı, dünyada eşi benzeri olmadığı isminden belli Türk tipi bakanlık sistemini icat edip TBMM’yi devre dışı bırakıyorlar.

Asıl tartışılması ve üzerinde durulması gereken bu…

Hukukçuların ortak görüşü şöyle;

Türkiye’nin bu Sözleşmeden çekilebilir, imzasını geri çekebilir. Bunun iç ve dış hukukta bir engeli yok, uluslararası hukuka uygun.

Ancak, bu imza çekme yöntemi iç hukuka uygun değil.

TBMM’nin yürürlüğe koyduğu bir anlaşmayı, Cumhurbaşkanının tek imza ile yürürlükten kaldırabilmesi pek mümkün görünmüyor.

Anayasa Profesörleri, ‘Uluslararası anlaşmalar Cumhurbaşkanı’nın yürütme yetkisine ilişkin bir konu değil, bu nedenle de Cumhurbaşkanı’nın uluslararası bir anlaşmadan kararname ile çıkarma hakkı yok ve bu nedenle bir Cumhurbaşkanı kararnamesi ile imza çekmek mümkün değildir’ diyorlar.

Bu durumda bu Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin Anayasa Mahkemesi’nden dönmesi gerektiğini savunuyorlar.

Siyasilerin aynı görüşü dillendiriyor, ‘TBMM kararı ile iç hukuk haline gelmiş bir anlaşma Cumhurbaşkanı kararı ile ortadan kalkmaz. Bu, TBMM’nin çıkardığı yasaların Cumhurbaşkanı kararı ile ortadan kaldırılabilmesi gibi bir sonuç doğurur ki, yarın tüm yasalar Cumhurbaşkanlığı kararı ile ortadan kaldırabilir. Ve dahası Türkiye, tarafı olduğu tüm anlaşmalardan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden, NATO’dan, Lozan Anlaşması’ndan, Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nden ve aklınıza gelebilecek her türlü sözleşmeden Cumhurbaşkanlığı kararı ile çekilebilir’ diyorlar.

Hukuki olarak ya da hukuksuzluk olarak arada hiçbir fark yoktur.

AK Partili hukukçular da TBMM’de onaylanmış, kanun haline gelmiş uluslararası bir sözleşmenin TBMM kararı yerine Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle çekilmesinin Anayasa'nın 104. maddesine aykırı olduğunu birebir sohbetlerde seslendiriyorlar ama umuma açık yerlerde maalesef konuşamıyorlar!

Bu sözleşmeyi iptal etmenin siyaseten kendilerine hiçbir yarar sağlamayacağını söyleyen AKP’liler çoğunlukta…

Mesela çok iyi tanıdığım bir AK Partili bayan isyan ediyor;

“Başından bu yana savunan ve Sözleşme metnini defalarca okuyan biri olarak gerçekten şaşkınım. Bunu biz getirdik, biz savunduk, biz kabul ettirdik hatta bunu kullanıp kadınlardan oy istedik. Tamam, dar kafalı küçük oranda bir kesimin işine gelmedi ama önemli olan genel kabuldü. Küçük bir azınlığı mutlu etmek için böyle bir karar nasıl alınır anlayabilmiş değilim. Sonra, bir insan bunu nasıl savunur bilemiyorum?

Bu sözleşmeden çekilmeyi, eşini dövüp, olayın karakola/mahkemeye yansımasını, evden çıkmasını istemeyenler savunabilir. Eşinin üzerine kuma getirip medeni kanuna aykırı bir yaşam sürmek isteyenler savunabilir. Kadınları taciz edip, delilleri karartıp mağdur kadının beyanının da esas alınmamasını isteyenler savunabilir, onları anlarım da diğerlerine ne oluyor?”

Bir başka bayan, o da AKP’li ve tesettürlü;

“Neymiş efendim “Bu sözleşmeyle eşcinsel evliliklerin önü açılıyormuş”…

Sözleşmede ben böyle bir durum görmedim ama siz herhangi bir maddede görüyorsanız o zaman sadece o maddeye “çekince” koyarsınız olur biter.

Peki, siz kadına yönelik şiddeti, ayrımcılığı, eşitsizliği engelleyen maddelerden ne istediniz?”

Pek savunan ve sevinenin olmadığı bu sözleşme iptalinin AKP’ye de bir yarar sağlamayacağı açık.

Bence Anayasa Mahkemesi iptal etsin diye en çok iktidar isteyecektir. Valla biz iptal ettik ama kahretsin ki AYM’yi aşamadık gerekçeleri bile hazırdır bunların…