TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Bu Ramazan’ın dünyadaki bütün masum milletlerin kurtuluşuna vesile olmasını temenni ediyorum. Gazze’deki soykırım boyutlarına çoktan varmış olan bu katliamın bir an evvel durdurulabilmesini ümit ediyorum” dedi.
Kurtulmuş, gazetecilerle Tören Salonu’nda iftar yemeğinde buluştu. Kurtulmuş yemekten sonra yaptığı konuşmada, üç konuya değindi. TBMM Başkanı Kurtulmuş, İstiklal Marşı’nın TBMM’de kabul edildiğini hatırlatarak, "İnşallah İstiklal Marşı’nın vermiş olduğu milli hassasiyetlerimize sahip çıkma erdemine, her zaman sahip çıkarak yolumuza devam edeceğiz ve özellikle günümüzün türbülanslı bu uluslararası ilişkilerinin ortaya koyduğu özellikle bölgemizdeki sıkıntıların giderek yoğunlaştığı dönemde İstiklal Marşı’nın bize sağladığı bu ruh hali içerisinde dimdik ayakta duracağız. Ortak hedeflerimize doğru, Türkiye’yi cumhuriyetimizin ikinci asrında, Türkiye’nin yüzyılında hedefleriyle buluşturacak çalışmaları gerçekleştireceğiz. Onun için 103. yılında olduğumuz İstiklal Marşı’mızı her gün belki defalarca duyuyoruz, dinliyoruz ama her dinlediğimizde, bütün ruhumuzla hissederek ve oradaki ’korkma’ diye başlayan, cesaret veren, ilham veren o cümleleri hayatımıza rehber etmek, herhalde bizim milli hassasiyetlerimizi çoğaltmak ve sürdürmek bakımından en önemli gücümüzdür. En kuvvetli milli ortak değerimizdir” ifadelerini kullandı.
12 Mart 1971 darbesine değinen Kurtulmuş, “12 Mart 1971 darbesinin gerçekten Türkiye’de milli iradeye ne kadar büyük bir darbe vurduğunu, o darbe ile adını belki muhtıraydı. Belki dönemin Genel Kurmay Başkanı, Memduh Tahmaç ve arkadaşlarının, dönemin Cumhurbaşkanına ’32. hükümet düşsün, istifa etsin’ talebini dile getirdiği bir muhtıraydı ama, maalesef Türkiye’nin siyaset yapısına yapmış olduğu o müdahaleyle, uzun yıllar boyunca Türkiye siyasetinin denkleminin yerli yerine oturmasını da engellemiş olan bir antidemokratik darbeydi. Bu özelliğiyle, 1971’in 12 Mart’ını da öncesi ve sonrasında ortaya koyduklarıyla, hiç unutmamamız gerektiğinin altını çizmek istedim. Nasıl İstiklal Marşı, bize özgürlüğümüzü, milli hassasiyetlerimizi, milli hasletlerimizi bir ve beraber olmamızı ifade eden manifesto maliyetinde bir bildiri ise, bu anlamda ortak milli hassasiyetlerimizi yansıtan bir milli deklarasyon ise, aynı şekilde 12 Mart’ta demokrasiye, milli iradeye sahip çıkmamızı bize hatırlatan fevkalade değerli ortak bir uyarı mesajıdır” dedi.
Başta Gazze’de olmak üzere yine dünyanın birçok yerinde, bu iftar saatine yaklaşırken, Allah-u Ekber sesinin nidasını beklerken, sofrasına koyacak bir lokması olmadığı gibi, sofrasını emniyet içinde yemeğini tamamlayacak bir emniyetin de olmadığı nice Müslümanlar olduğunu belirten Kurtulmuş, “Burada biz konuşurken, biraz sonra haberlerde duyacağız. Maalesef, lokmalar ve sözler boğazımızda düğümleniyor. Belki bu akşam iftar saatinde yine onlarca Filistinli masum sivil, kadın, çocuk, bebek, İsrail’in uçakları, bombalarıyla hayattan koparmış olacaklar. İsrail’in saldırgan hükümetine karşı dünya hiçbir şey yapamıyor. Zaten çoktan 35.000’i aşmış olan Filistinli masumların şehadeti dünyayı arşı alaya tutuyor. Bu çerçevede özellikle Güney Afrika’nın uluslararası adalet divanındaki davasıyla birlikte esasında Filistin davasında da yeni bir sürecin başladığını söylememiz gerekir. Ben bir kere daha buradan Ankara’da Türkiye’mizin başkentinden birinci apartheid rejimini yıkan Güney Afrika halkına ve Güney Afrika’nın hükümetine, ikinci apartheid rejimini yıkmak üzere başlattıkları, uluslararası adalet divanındaki bu başlangıç, bu mahkeme için şükranlarımızı ifade ediyorum. Bu süreç içerisinde ilk günden bugüne kadar ve bundan sonra belki 10 yıllar boyunca sürecek Filistin davası içerisinde sadece Netenyahu ve hükümeti değil aynı zamanda bir hesaba çekilmektedir. Başından itibaren İsrail’in saldırganlığına kayıtsız, şartsız destek verenler. Hiç şüphesiz İsrail hükümetinin birebir ortağı, birebir bu katliamın paydaşlarıdır” diye konuştu.
Kurtulmuş şöyle konuştu:
“Biz Gazze’yle meşgul olurken şu anda Filistin topraklarının tamamında Filistin halkına karşı büyük bir zulüm işlenmeye devam ediyor. İslam’ın üç büyük kutsal mekanından birisi olan Mescid-i Aksa’nın bu Ramazan ayında da oraya girişler, insanlar tarafından rahatça, serbestçe girilmesi engelleniyor. Bütün bunların ortadan kaldırılabilmesi için kararlı ve şuurlu bir şekilde hareket etmemiz lazım. Bundan sonra yeni bir dönem başlamıştır. İsrail ve Netanyahu hükümeti giderek uluslararası alanda daha yalnız hale gelecektir. Buna karşı az evvel de ifade edildiği gibi başta İslam ülkeleri olmak üzere bölge ülkeleri şuurlu bir şekilde bunu önleyecek adımları atmak mecburiyetindedir. Artık dünyanın hiçbir yerinde, bütün dünyanın Latin Amerika’dan Avrupa’ya kadar dünyanın dört bir tarafında insanlar da bu zulmün durdurulması için sesleri daha fazla çıkaracaklardır. Bu Ramazan’ın dünyadaki bütün masum milletlerin kurtuluşuna vesile olmasını temenni ediyorum. Gazze’deki soykırım boyutlarına çoktan varmış olan bu katliamın bir an evvel durdurulabilmesini ümit ediyorum.”