Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Organ ve Doku Bağış Birimi Koordinatörü Doç. Dr. İlknur Suidiye Yorulmaz, organ bağışının önemine dikkat çekerek, hayati organları zarar görmüş insanlara ikinci bir yaşam şansı verilmesi gerektiğini söyledi.
3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası dolayısıyla açıklamalarda bulunan Doç. Dr. İlknur Suidiye Yorulmaz, hayatı tehdit eden hastalıkları olan veya hayati organları zarar görmüş her yaştan insana ikinci bir yaşam şansı verilmesi gerektiğini söyledi. Organ bağışı bekleyen hastaların yaşadıkları fiziksel ve psikolojik travmalarda yeni bir organ sahibi olabilme umudu ışığında daha katlanılabilir bir süreç yaşayacaklarını söyleyen Yorulmaz, “Kornealar, tendonlar ve kemikler gibi bağışlanan diğer dokular, görme, hareket ve diğer fiziksel işlevlerin geri kazandırarak, konforlu bir yaşam bahşedebilir. Toplumu oluşturan bireylerin diğer bireylerin yaşadığı zorlukların farkında olarak empati yapabilmesi ve bu yolla toplumsal dayanışmanın yine ve yeniden yapılandırılabilmesi, üstelik bunun her geçen yıl daha da pekiştirilmesi için organ bağışı ideal bir başlangıç noktası oluşturmaktadır” dedi.
Türkiye’nin organ bağışında dünya sıralamasındaki yerine de değinen Doç. Dr. Yorulmaz, “Bağış ve organ nakline ilişkin küresel veri tabanı, resmi kaynaklardan elde edilen organ bağışı ve organ nakli faaliyetlerine ilişkin dünya çapındaki verileri içermektedir. Buna göre beyin ölümü gerçekleştikten sonra kullanılan donör sayısı, yani ölümün nörolojik kriterlere göre belirlendiği 2023 yılı kadavra organ donörlerinin sayısı ilk sırada olan Amerika’da 9 bin 809 verici, ikinci olan Çin’de 4 bin 529 verici, üçüncü sırada olan Brezilya’da 3 bin 299 verici iken, Türkiye 190 verici ile 22. sırada ancak yerini almaktadır” diyerek bu sıralamanın ülkemiz adına memnun edici bir sıralama olmadığını ifade etti.
“Organ bağışında yeterli bilince ulaşılamadı”
Toplumun organ bağışı konusunda yeterli bilince ulaşmadığını vurgulayan Yorulmaz, “Hurafeler, güvensizlikler, şüpheler ve cehalet ile donatılmış toplumların dayanışma gibi nitelikli bir davranış biçimini geliştirebilmesi mümkündür. Toplumun davranış biçimi organ bağışlamayı desteklememe yönündedir. Bu sonuca neden olan en büyük unsur korkudur. Bireysel korkular, toplumsal korkular, inanç sisteminin getirdiği korkular, hukuksal korkular, güven eksikliğinin oluşturduğu korkular bunlar arasında yer almakta, inkar etme, görmezden gelme gibi etkenler, organ bağışında belirleyici rol üstlenmektedir” ifadelerini kullandı.
Organ bağışında bulunmak isteyenlerin izlemesi gereken adımlar
Organ bağışında bulunmak isteyenlerin nasıl bir süreç izlemesi gerektiğini de anlatan Doç. Dr. İlknur Suidiye Yorulmaz, “Öldükten sonra kullanılmak üzere organlarınızı bağışlamak için hastanelerin organ bağış ünitelerine, koordinatörlüklerine ya da Türkiye Organ Nakli Vakfı’na başvurarak, iki tanık huzurunda organ bağış isteğinizi beyan ederek, organ bağış formunu imzalayabilir ve bir organ bağış kartı edinebilirsiniz. Sonradan çıkacak karışıklıkları önlemek için öncelikle ailenizin tarafınızca bilgilendirilmesi önem arz etmektedir. Burada önemli ve vurgulanması gereken bir husus da dilediğiniz zaman bağış ünitesi olan bir hastaneye başvurarak organ bağış kartınızı iptal ettirebileceğinizdir” dedi.
“Organ nakilleri modern tıptaki en büyük ilerlemeler arasındadır”
Organ nakillerinin modern tıptaki en büyük ilerlemelerdan biri olduğunu ifade eden Yorulmaz, “Öncülüğü 1960’larda yapılmıştır ve her yıl on binlerce insanın hayatını kurtarmaya devam etmektedir. Dünya genelinde organ nakil bekleme listelerinde yüzbinlerce insan bulunmaktadır ve ne acıdır ki her 9 dakikada bir, yeni bir kişi bu listeye eklenmektedir. Bu açıdan bakılacak olursa toplumumuzun her bir bireyi bu listeye her an girmeye hak kazanabilir durumda gibi görünmektedir. Bu havuz denkleminde maalesef ivedilikle çözümlenmesi gereken sorunun organ bağışı ve organ nakli sayılarının arttırılması olduğu oldukça açıktır” şeklinde konuştu.