İSTANBUL (AA) - Öğretmen, mütefekkir, şair ve yazar Mahir İz, vefatının 50. yılında Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi'nde gerçekleşen söyleşiyle anıldı.

İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz'ın yönettiği programda Prof. Dr. Saadettin Ökten, Prof. Dr. Uğur Derman, Prof. Dr. Mehmet İpşirli ve Prof. Dr. Mustafa Uzun, sanatçının hayatı ve düşünce iklimi hakkında konuşmalar yaparak, şiirler okudu.

Ökten, Mahir İz'in hayatında hep bir rehber olduğunu belirterek, "Hayatın farklı sahalarında rehber aldığım insanlar var. 1948 yazını Mahir hocayla geçirdik. Bir çocuk düşünün evde bir babanın tedrisinden geçiyor ve onun yanında bir başka hoş zatın sohbetini, konuşmalarını, Türkçesini, dildeki akıcılığını, letafetini, kelimelerdeki hassasiyetini dinliyor. Çocukluluğum Mahir beyle başladı." dedi.

İz'in mütevazi, vakur ve asil bir kişiliği olduğunu vurgulayan Ökten, "Ondan bize ne kaldı diye düşünürsek telaffuz, dildeki hassasiyet, kelimeleri seçmedeki titizlik ve tabii ki bir akış kaldı. Mahir hoca benim için dokunduğu hayatı aydınlatan köşe taşlarındandır." ifadelerini kullandı.

- "Hafızasındaki şiirin sonu yoktur"

Mahir İz'le lise hayatında tanıştığını söyleyen Uğur Derman da şunları anlattı:

"Mahir hoca, lise yıllarında Osmanlıcaya ilgimi fark ederek, benle alakadar oldu ve lise bittikten sonra da evine davet ederek bana Osmanlı harflerini öğretti. Kendisinin şairliğinden de bahsetmek lazım. Hafızasındaki şiirin sonu yoktur. Mesela Mehmet Akif Ersoy'dan kimsede olmayan bir şiiri ondan dinlemişimdir. Benim 20 yıldan fazla temasım vardı kendisiyle ve her karşılaşmamızda bir şiir not etmek lüzumu oldu. Vefatına kadar kendisiyle rabıtamızı hiç kaybetmedik. Benim çok erken kaybettiğim babamın yerine koyduğum bir zattır."

Mehmet İpşirli de Mahir İz'in hafızasında binlerce beyit olduğuna işaret ederek, "Bunları okumakla kalmaz ne münasebetle söylendiğine dair hatıralar anlatırdı. Birçok feyz aldığımız hocalarımız oldu ama Mahir hoca üzerimizde iz bırakanların başında gelir. Edasıyla, sedasıyla, üslubuyla inanılmaz bir tesir bırakırdı. Bir de ümmetin davasıyla ilgilenme konusundaki hassasiyeti de ondan gördük. Toplumun derdiyle hemdert olan, ümmetin sıkıntılarını paylaşan kimseler hiçbir zaman unutulmuyor. Mahir hocamız unutulmadı. Milletimiz kendisine hizmet eden kimseyi unutmuyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "Mahir İz, eliyle, diliyle hayra teşvik eder, şerre mani olmaya çalışırdı"

Mustafa Uzun ise İz'in her yaştan insana temas edebildiğini ve lise yıllarında kendisinden Osmanlıca dersleri aldığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Ben lisede okurken Mahir hoca, Fatih Koleji'ni kurdu. O zamanki tabirle camiamızda ilk kurulan kolejdi. Bize Osmanlıca dersleri verirken de 'bunları öğreneceksiniz ve 10 kişiye hiçbir şey talep etmeden öğreteceksiniz' dedi. Böyle bir öğretme, adam etme sevdası vardı. Bu da dava adamlığından geliyor. Bu dava İslam ve iman davasıydı. Bunun içinde de iyi insan olma, kendi değerlerine sahip çıkma, zarif olma, güzel konuşma, insanların her biriyle Efendimizin emrettiği gibi onların anlayacağı şekilde konuşmak vardır."

İz'in dava adamlığı vasfının iki tarafı olduğunu söyleyen Uzun, "Birincisi iyi bir iş yapan insanı ne olursa olsun takdir eder ve ona bir mektup yazardı. Gereken takdiri kendine mahsus zarif üslubuyla ifade ederdi. Bir diğeri de birisi ters bir şey yaparsa, ona da aynı zarif üslupla bir mektup yazar, tenkit edilecek noktayı da incitmeden söylerdi. Bunu hepimize tavsiye ederdi. Mahir İz, eliyle, diliyle hayra teşvik eder, şerre mani olmaya çalışırdı. Bunu yaparken insanları katiyen kırmazdı. Hocamızın o mutedil kimliği bizi hizaya soktu." şeklinde konuştu.

Kaynak: aa