Bursa Kent Konseyi kuruyan Nilüfer Barajında basın açıklaması gerçekleştirdi. Kuruma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Nilüfer Barajı’nda su seviyesi yüzde 2 olarak ölçüldü.
Bursa’da barajlar iklim değişikliği nedeniyle kurudu. Kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan iki barajdan biri olan Nilüfer Barajı’nın su seviyesi yüzde 2’lere geriledi. Bursa’daki barajların toplam su seviyesi ise yüzde 19,47 olarak ölçüldü. Kapıya dayanan kuraklığın alarm verdiğini söyleyen Bursa Kent Konseyi Çevre Meclisi Başkanı Özge Sivrioğlu, “Canlı hayatında yaşamın kaynağı olarak tabir edebileceğimiz su bilinenin aksine sınırlı bir doğal kaynaktır ve su bir insan hakkıdır. Bilindiği üzere Türkiye su kaynakları bakımından zengin bir ülke değildir. Bölgesel su stresini ölçmek için kullanılan su indikatörü Falkenmark indeksi bölgede var olan su kaynaklarının nüfusa oranlaması ile bölgedeki su stresini tespit etmek için kullanılır. Türkiye’de kişi başına düşen su miktarı 2023 yılı hesaplamalarına göre bin 313 metreküp olup Türkiye su stresi yaşayan ülkeler arasında yer almaktadır. Önlemler alınmazsa yapılan projeksiyonlara göre 2030 yılında Türkiye su fakiri ülkeler arasına girecektir. Dünyada ve ülkemizde yaşanan küresel iklim krizinin muhtemel etkilerini artık bireysel olarak da hissetmeye başladık. Temel sebebi fosil yakıt kullanımı olan ve atmosferdeki sera gazlarının artışı nedeniyle oluşan iklim krizinin bir sonucu olarak da yağmayan kar, azalan yağışlar bizleri ciddi bir susuzluk ve kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Yoğun nüfus, şehirleşme ile azalan yeşil alanlar, binalarda kullanılan ısı tutucu malzemeler ve enerji kullanımından açığa çıkan ısı birleşerek kentlerde ısı adaları oluşmasını sağlar. İklim değişikliği kentsel ısı adalarının nedeni değildir, ancak daha sık ve daha yoğun sıcak hava dalgalarına neden olur ve bu da şehirlerde kentsel ısı adası etkisini artırır. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki ülkemizde en fazla su kullanımı sulama kaynaklıdır. Ancak akarsu havzalarında işletilen madenlerin, yeraltı ve yüzeysel su kaynaklarımızı kullanan ve kirleten kontrolsüz sanayileşmenin, bilinçsizce kullanılan tarım ilaçlarının, geleneksel sulama yöntemlerinin su kaynakları üzerindeki tahribatı da azımsanmayacak boyutlardadır. Bu kullanımlar sonucunda ve iklim krizinin büyük etkisiyle yeraltı sularının ve kentimizin önemli su arzı sağladığı barajlarda su seviyeleri düşmektedir” şeklinde konuştu.
Nilüfer Barajı kuruma noktasına geldi
Yeşil Orman Seferberliğinin acilen uygulamaya geçilmesi gerektiğini kaydeden Sivrioğlu, “Bugün burada her geçen gün gözle görülür bir şekilde artan bu tehlikeye ve bunun altında yatan sebeplere kamuoyunda buna ilişkin farkındalık oluşturmak ve dikkat çekmek için Bursa Kent Konseyi Çevre Meclisi olarak paydaşlarımızla karşınızdayız. Bugün itibariyle BUSKİ verilerine göre Bursa’daki barajların su doluluk oranları yüzde 19,47’dir. Nilüfer barajındaysa su hemen hemen bitmiş durumdadır. Baraj doluluk oranlarının bu seviyelere düşmüş olması yakın gelecekte planlı-plansız su kesintilerinin gündeme gelmesine neden olacaktır. İklim krizi nedeniyle değişen şartlar mevsim normallerinde olması gereken yağışları engellemektedir. İşte bu yüzden bizlerin tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerekmektedir. Elbette elimizi yıkarken, diş fırçalarken muslukları kapamak, duş süresini azaltmak, musluklara perlatör takmak gibi önlemler önemlidir. Ancak sabah içtiğiniz 1 bardak kahvenin kahve tanelerinin yetiştirilmesi, paketlenmesi ve taşınması işin içine girdiğinde aslında 250 mililitre sandığımız tüketim miktarının 140 litre olduğu gerçeğini unutmamamız gerekir. Yine pamuktan üretilmiş bir Tişörtün su ayak izi yaklaşık 2 bin 500 litredir ki bu miktar 131,5 damaca suya eşittir. 1 hamburger 2 bin 400 litre su tüketimine neden olmaktadır. Bizlerin burada yapması gereken tüketici olarak seçici davranmak, ekolojik ayak izimizi azaltarak yeşil ve çevreci ürünler tercih etmek, az çoktur felsefesiyle israftan kaçınmak. Kentin sakini değil sahipleri olarak, Bursa’nın her tarafını çevreleyen sanayinin de daha az su kullanan, sıfır sıvı deşarjı sistemleri gibi suyun geri kazanımını sağlayan ileri teknolojiler kullanmasını, baca gazı filtrelerinin uygunluğunun kontrol edilmesi ve çıkan gazların yasal sınırlara indirilmesini, su havzalarında kapasitenin çok üzerinde vahşi madenciliğe terk edilen ormanlarımızda ruhsatların kontrol altına alınması, vahşi madencilik faaliyetlerinin sınırlandırılması, durdurulmasını, iklim değişikline karşı elimizdeki en büyük koz olan ormanlarımız için ülkemizde Yeşil Orman Seferberliğinin yapılmasını, tarımda vahşi sulamadan vazgeçilip damla veya yağmurlama sulamaya geçişin yapılarak teknoloji destekli akıllı ve sürdürülebilir tarım uygulamalarına geçişe teşvikin sağlanmasını, ilgili mercilerin su hatlarındaki kayıp ve kaçakların ortadan kaldırılması için çalışmalar yapmasını talep ediyoruz. Çünkü su yoksa sağlık yok, yiyecek yok kısacası hayat yok” ifadelerini kullandı.