İSTANBUL (AA) - MUSTAFA HATİPOĞLU - Uzmanlar, işitme kaybı yaşayan insanların sohbet ederken söylenenleri anlamadıkları için farklı şekilde yargılanma riskine düşmemek adına evde oturmayı tercih ettiklerini, bu yalnızlığın da demans ve Alzheimer sürecini hızlandırdığını belirtiyor.
"3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü" kapsamında Harbiye Askeri Müzesi'nde 4. İşitme Teknolojileri Sempozyumu düzenlendi.
Sempozyumda AA muhabirine açıklamada bulunan Koç Üniversitesi Kulak Burun Boğaz (KBB) Ana Bilim Dalı Odyoloji Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Ahmet Ataş, Türkiye'de yetişkinlerde meydana gelen işitme kaybının en büyük etmeninin gürültü olduğunu, yaşa bağlı işitme kaybının da 60'lı yaşlarda meydana geldiğini söyledi.
Ataş, yapılan bilimsel çalışmalarda 65 yaş üstü nüfusun yüzde 50'sinde işitme kaybı olduğunu ve işitme kaybıyla demans ve Alzheimer arasında yakın bir ilişki bulunduğunu dile getirdi.
İşitme kaybıyla birlikte zaman içerisinde konuşmayı anlamakta problemler başladığını söyleyen Ataş," Gürültülü bir ortama, bir arkadaş çevresinde aynı anda birkaç kişinin konuştuğu ortama girdiğinde söylenenleri yanlış anlamaya başlıyor. Birkaç defa tekrar ettiğinde diğer insanların tepkisine maruz kalıyor. Konuyla alakasız bir soruyla karşılaşıldığında insanlar, 'Ne diyor bu?' diye yaklaşım sergiliyorlar." dedi.
Ataş, işitme kaybı yaşayan insanların bu yaklaşım nedeniyle diğer insanlara sorular sormamaya karar verdiğini belirterek, şunları kaydetti:
"Bir sonraki toplantıda konuşmalara, sohbete katılmama eğilimi başlıyor, zaman içerisinde bu eğilim evde oturmaya dönüyor. Bu da maalesef insanı olağanüstü bir yalnızlaşmaya itiyor. İnsanlar sohbet ederken söylenenleri anlamadığı için farklı şekilde yargılanma riskine düşmemek adına evde oturmayı tercih etmeye başlıyor. Bu yalnızlık da maalesef demans ve Alzheimer sürecini olağanüstü şekilde hızlandıran bir süreç."
- "Hafif derecede kayba da işitme cihazı kullandırmaya çalışıyoruz"
İşitme kaybının demans ve Alzheimer üzerindeki etkilerinin bu kadar güçlü olduğunun son 10 yıldır bilindiğini dile getiren Ataş, "20 yıl önce, 'Gündelik yaşamınızı etkilemeye başladığı zaman gelin, cihaza başlayalım'. derdik. Fakat son 10 yıldır işitme kaybını çok hafif derecede olsa görür görmez işitme cihazı kullandırmaya çalışıyoruz. Çünkü işitme kaybı hafif derecede bile olsa üzerinden zaman geçtikçe konuşmayı anlama becerisini olumsuz etkiliyor." diye konuştu.
Ataş, yeni doğan çocuklarda da ülkede yaklaşık 15-16 yıldır işitme testi yapıldığını, bu konuda Sağlık Bakanlığının olağanüstü güzel bir çalışma yürüttüğünü, dünyadaki gelişmiş ülkeler seviyesine ulaşıldığını, Türkiye'de her yıl doğan yaklaşık 2-3 bin çocuğun tanılamasının bu testlerle mümkün olduğunu aktardı.
- Tedavi için kritik yaş: 2
Ataş, amaçlarının, çocukları ilkokula başladığında normal işiten, kendilerini ifade edebilen, konuşabilen insanlar haline getirmek olduğunu vurgulayarak, çocuklarda erken teşhisin önemini şu sözlerle anlattı:
"Doğuştan işitme kayıplarında maksimum 2 yaş mümkün olduğu kadar. Hedefimiz, 1 yaşına kadar bunu yakalamak, taramanın mantığı buna dayanıyor. Ama 2 yaşına kadar yakaladığımızda çocuğu, işitme cihazına ihtiyacı varsa uyguluyoruz, implant gerekiyorsa o uygulanıyor. Amacımız, bir an önce henüz beyninde miyelinizasyon dediğimiz sinirlerin gelişimi tam oluşmadan erken dönemde yakalayıp o gelişime ulaşabilmek."
- "Koklear implant ile yüzde 99’un üzerinde bir başarı elde ediyoruz"
İleri düzey işitme kayıplarında implantın başarı oranına da dikkat çeken Ataş, "Bunun için radyolojik, odyolojik değerlendirmeler yapıyoruz. İç kulak yapısı, sinir yapısı koklear implant uygulamaya uygunsa çocuğun zihinsel performansı gibi diğer etmenleri de, nörolojik etkilenmesi var mı yok mu bunları da göz önünde bulunduruyoruz. Koklear implant yapılmasında herhangi bir sakınca olmaz ve uygularsak genelde yüzde 99’un üzerinde bir başarı elde ediyoruz." dedi.
İşitme Cihazı İthalatçıları Derneği (İŞİTDER) Başkanı Ersin Oray da işitme sorunlarına farkındalık oluşturmak için belirlenen önemli günde sempozyumu düzenlemekten mutluluk duyduklarını söyledi.
Oray, amaçlarının, işitme sağlığının önemini tüm vatandaşlara duyurabilmek olduğunu, işitme bozukluklarının dünyada 1,5 milyardan fazla insanı etkilediğini, ülkede de yaklaşık 15 milyon kişinin bu sorunları yaşadığını düşündüklerini ifade etti.
İşitme kaybı yaşayan insanlara bir an önce ulaşmaları gerektiğini vurgulayan Oray, "Çünkü işitmenin kaybedilmesi, özellikle ileriki yaşlarda demans ve Alzheimer gibi birtakım sonuçlar doğurabiliyor. Bunların giderilmesi açısından bir an önce işitme sağlığımızı ölçtürmemiz gerekiyor. Gerekli önlemleri alıp işitme aletlerini, işitme implantlarını kullanmamız gerekiyor. Bu anlamda Türkiye'de işitme cihazı ve işitme implantı kullanan insanların sayısının şu anda olması gerektiğinden çok daha az olduğunu düşünüyoruz. Halkımızı bu konuda bilinçlendirmek için bu önemli günde böyle bir sempozyum düzenledik." ifadelerini kullandı.
Oray, yetişkinlerde işitme kaybının, doğal yaşlanmanın dışında, gürültülü ortamlarda fazla kalma, yüksek sesle müzik dinleme gibi durumlardan kaynaklandığını söyledi.
- "İşitme kaybının düşük seviyelerde olması bile demans ve Alzheimer'i tetikleyebilir"
Zamanında tedavinin önemine vurgu yapan Oray, "Eğer tedavi edilmezse, demans, Alzheimer gibi hastalıklara yol açma, diğer nedenlere göre çok daha yüksek bir oranda seyrediyor maalesef. İşitme kaybının düşük seviyelerde olması bile demans ve Alzheimer'i tetikleyebilir. Bununla ilgili pek çok bilimsel araştırma var. O yüzden işitme sağlığımızın önemini her ortamda vurgulamalıyız. Mümkünse 6 ayda bir işitme taramamızı yaptırmalıyız, özellikle belli bir yaştan sonra, 65 yaşından sonra." diye konuştu.
Oray, işitme kayıplarının tedavisinde KBB hekimleri ve odyologların karar vermesi gerektiğini, karara göre işitme cihazı veya koklear implant tedavisinin uygulandığını sözlerine ekledi.