İSTANBUL (AA) - MÜCAHİT TÜRETKEN - Osmanlı'nın son dönemi 1913’te açılan Medresetü'l-Eimme ve’l-Huteba'ya kadar kökeni uzanan imam hatip okulları, tek parti dönemindeki yasakların ardından kapatılarak bundan 73 yıl önce 17 Ekim 1951'de yeniden eğitim öğretime başladı.
ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Genel Başkanı Abdullah Ceylan ve Başkanlar Kurulu Üyesi Halit Bekiroğlu, imam hatip okullarının Cumhuriyet döneminde yeniden açılışının yıldönümünde bu okulların dünü, bugünü, misyonu ve Türkiye için önemini AA muhabirine değerlendirdi.
Ceylan, imam hatip okullarının ilk mezunlarının 1958'de kurduğu ÖNDER İmam Hatipliler Derneğinin de bugün 66. yıldönümünü kutladıklarını söyledi.
İmam hatiplerin temelinin 111 yıl önce 1913'te Medresetü-l Eimmeti ve'l Huteba ismiyle kurulan okullarda atıldığını anımsatan Ceylan, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 1924'te çıkarılmasıyla sayısının 450'yi bulan bu medreselerin kapatılarak yerine din eğitiminin sınırlı olduğu imam hatip okullarının kurulduğunu ancak bu okulların da 1930'da kapatıldığını belirtti.
Türkiye'de din eğitiminin 1949'a kadar verilemediğini hatırlatan Ceylan, "Demokrat Parti'nin iktidara gelmek üzere olduğu dönemde bu ihtiyacın Anadolu'da ciddi bir talebe dönüştüğü görülüyor. O dönemde sınırlı şekilde sadece 'ölü yıkayıcı' dediğimiz tiplemeyi yetiştirecek bir tarzda imam hatip kurslarına müsaade ediliyor." dedi.
Demokrat Parti'nin iktidara gelmesinin ardından toplumun talebinin yöneticiler nezdinde de karşılık bulduğunu dile getiren Ceylan, eğitimci Mahmut Celalettin Ökten’in girişimleri, dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri'nin gayretleri ve Başbakan Adnan Menderes’in öncülüğünde 1951'in ekim ayında Türkiye'deki ilk imam hatip okulunun açılışına izin verildiğini belirtti.
- "Bütün baskılara rağmen imam hatip okulları kimi dönem küçüldü ama yok olmadı"
İmam hatip okullarını Milli Eğitim Bakanlığı çatısı altındaki diğer eğitim kurumlarından farklı kılan özelliğin bu okulların halkın talebiyle, aşağıdan yukarıya doğru oluşturulduğunu vurgulayan Ceylan, şöyle konuştu:
"1951'den bugüne kadar 73 yıllık bu uzun hikayeye baktığımızda aslında bu talebin her zaman aşağıdan yukarıya doğru inşa edilmesidir. Bütün baskılara, kapatmalara, engellemelere, hak ihlallerine rağmen, imam hatip okulları kimi dönem küçüldü ama yok olmadı. Halkın iradesinin idareye yansıdığı dönemlerde büyüyüp, kökleşerek tekrardan bütün sahayı kuşatacak bir formata gelmesinin arkasındaki hikaye aslında okulların bu ülke insanının talebiyle açılması ve halkın sonuna kadar sahip çıkmasıdır."
İmam hatip okullarının orta kısmından sonra lise kısmının da açıldığını anlatan Ceylan, 1958'de ilk mezunlar verilene kadar okulların bir şekillenme süreci geçirdiğini ifade etti.
Halkın bu dönemde imam hatip okullarına büyük teveccüh gösterdiğini dile getiren Ceylan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Anadolu'nun dört bir yanından insanların, çölde bir vaha bulmuş edasıyla evlatlarını bu okullara verdiğine şahitlik ediyoruz. Aslında geleceğinin görülmediği, eğitimci kadrolar tarafından bile 'Bu okulda sizin ne işiniz var? Sizin burada geleceğiniz yok' denildiği halde hem ailelerin hem de gençlerin ısrarla ve samimiyetle bu okullarda okuduklarına şahitlik ediyoruz. O dönem imam hatip okulları büyük fedakarlıklar yapan, en zor dönemde baskılara, yıldırma politikalarına rağmen 'biz buradayız' diyen çok samimi kadroların, dertli eğitimcilerin ellerinde şekilleniyor. O dönem imam hatip okullarının altına imzasını atan, açılması için mücadele eden insanların hayatlarıyla bu bedeli ödediklerine de şahidiz. Başbakan Adnan Menderes idam edildi. Tevfik İleri aynı şekilde çok ciddi eziyetlere maruz kaldı ve 1961'de vefat etti. Mahmut Celaleddin Ökten hocamız da 1961'de vefat etti. Şunu söyleyebilirim ki imam hatip okulları bu ülke insanının kabul olmuş dualarıdır."
Türk siyasi tarihi ile imam hatiplerin tarihinin eş güdümlü olduğuna dikkati çeken Ceylan, darbe ve baskıcı yönetimler döneminde ilk olarak imam hatip okullarının kapatıldığını ve öğrencilerinin bedel ödediğini dile getirdi.
Türkiye'de 2000'li yılların başına kadar imam hatip okullarının tamamına yakınının halk tarafından inşa edildiğini vurgulayan Ceylan, "İmam hatip okulları, 'en az maliyetle devletimize ve milletimize en yüksek katma değeri oluşturan okullardır' diyebiliriz. Çünkü okulun inşaatını bu halk kendi yapmış. Hatta arsasını kendi bağışlamış. İçindeki sırasını, masasını, sandalyesini, yurdunu, yatağını kendi karşılamış. Köy köy dolaşarak öğrencisini de kendi toplamış. Hatta tarla tarla dolaşarak öğrencinin iaşesini toplamıştır." ifadesini kullandı.
İmam hatip okulu mezunlarının 1990'lı yılların başında Yüksek İslam Enstitüleri dışında da farklı alanlarda üniversite eğitimi görmeye başladığını aktaran Ceylan, bunun belli çevrelerde rahatsızlığa yol açtığını ve 28 Şubat darbesinde de imam hatiplerin hedef alındığını belirtti.
- "İmam hatipler kapatılırken FETÖ'nün kolejlerinin arttığına şahitlik ediyoruz"
Bu dönemde katsayı engeli, başörtüsü yasağı ve imam hatip orta okullarının kapatıldığını hatırlatan Ceylan, şunları aktardı:
"28 Şubat aynı zamanda, ülkemizde darbe girişiminde bulunarak insanlara kurşun sıkmış terör örgütü FETÖ'nün de Türkiye'de palazlanmaya başladığı dönemdir. FETÖ olarak bugün ülkede darbe girişiminde bulunmuş ve maalesef ülkemizin insanına kurşun sıkmış bu terör örgütünün bu ülkede palazlanmaya başladığı dönemin miladıdır aslında 28 Şubat. 28 Şubat'ta imam hatip okulları kapatıldı. 28 Şubat'tan sonra Türkiye ortalamasında yüzde 11'e tekabül eden imam hatip okullarımızın ve öğrencimizin oranı yüzde 1'lere, 2'lere kadar düştü. O dönemde imam hatipler kapatılırken istatistiklere baktığımızda FETÖ'nün kolejlerinin arttığına, dershanelerinin mantar gibi türediğine şahitlik ediyoruz. 28 Şubat yaşanmasaydı bu ülkede 15 Temmuz kesinlikle yaşanmazdı. 15 Temmuz'un altlığını ve arkalığını aslında 28 Şubat çok net bir şekilde hazırlamıştır diyebiliriz."
Ceylan, başörtüsü yasağının sona ermesi, katsayı engelinin kaldırılması ve orta okulların yeniden açılmasıyla imam hatiplerin 28 Şubat öncesi yüzdelik dilimleri ve sayılarına ulaşıldığını belirtti.
Bugün Türkiye'de yaklaşık 4 bin 500 imam hatip okulunun bulunduğunu bildiren Ceylan, şunları kaydetti:
"Şu anda Türkiye genelinde imam hatip orta okulu oranı yüzde 13, imam hatip lise oranı ise yüzde 11. Bu noktada kamuoyunda 'her iki okuldan birisinin imam hatip' olduğuna dair bir manipülasyon var. Bugün sadece 10 okuldan biri imam hatip okuludur. İmam Hatip okullarını marjinalleştirmeye çalışanlar, farklı bir kesimin okuluymuş gibi göstermeye çalışanlara karşı da çok net şunu söylüyoruz. Bu okullar halkın talebi üzerine açılmıştır. Öğretmenini, idarecisini Milli Eğitim Bakanlığının atadığı, müfredatını yine MEB'in onayladığı okullardır."
İmam hatiplerin daima yeniliğe ve değişime açık olduğunu vurgulayan Ceylan, teknoloji, çağdaş ve geleneksel sanatlar, spor, musiki, hafızlık, ilahiyat hazırlık, yabancı dil, çocuk gelişimi, uluslararası imam hatibin de bulunduğu 12 farklı proje imam hatip okulunun eğitim hizmeti verdiğini söyledi. Ceylan, ayrıca imam hatiplerin akademik başarısına da dikkati çekerek YKS'de Anadolu'nun 43 şehrinden öğrencinin ilk 1000 arasına girdiğini kaydetti.
- "İmam hatipler toplumu birleştiren önemli bir maya olmuştur"
ÖNDER Başkanlar Kurulu Üyesi ve eski genel başkanı Halit Bekiroğlu da 1930 ve 1940'lı yıllarda yaşananlara değinerek bu dönemde insanların cenazelerini kaldıracak imam dahi bulmadığını anlattı.
İmam hatiplerin toplumun önemli bir ihtiyacı olarak 1950'li yıllarda tekrar ortaya çıktığını belirten Bekiroğlu, şunları aktardı:
"Aslında burada aynı zamanda bir kimlik arayışı da var. O katı Batılılaşmadan kaynaklı sadece pozitif bilimleri önemseyen, manevi tarafı göz ardı eden bir yaklaşım ortaya konulduğu için burada ciddi bir ihtiyaç ortaya doğuyor. Merhum Celalettin Ökten Hoca o yüzden imam hatiplerle ilgili çıkış yaparken en önemli cümle olarak 'Çift kanatlı kuş gibi hem maddi hem manevi yöne olan gençler yetiştireceğiz' diyerek yola çıkıyor. İnsanlar kendi kökleriyle bir nevi irtibat kurmak istiyorlar. Hayat 1900'lü yıllardan ibaret değil, öncesi var. Hayat Batı'dan aldığımız, kendimize çok katı bir şekilde uyguladığımız, kopyala yapıştır gibi uyguladığımız kanunlardan, düzenlerden, yaşam tarzından ibaret değil. Bizim geçmişimiz var, köklerimiz var. Bunları da hesaba katarak ama kendimizi günün koşullarında güncelleyerek yeni bir yaşam tarzı oluşturmalıyız şeklinde bir arayış var. İmam hatipler bence tam da buna tekabül ediyor."
İmam hatip okullarında diğer okullarda yer alan derslerin yanı sıra öğrencilerin manevi alanda da beslenmelerini sağlayan din eğitiminin yer aldığını ifade eden Bekiroğlu, bunun daha zengin bir profilin ortaya konmasını sağladığını dile getirdi.
İmam hatiplerin çok yönlü bakış açısı kazandırdığını belirten Bekiroğlu, şöyle devam etti:
"İmam hatipler manevi tatmin ve huzurun yanı sıra, eğitim sistemine ve gençlere çok yönlü bakma ufku ve kabiliyeti kazandırdı. İmam hatipler ülkemize bütün geçmişimizi göz önünde bulundurarak 'geleceğe bir hazırlık yapmaya ihtiyacımız var' diyerek çok yönlü bir bakış kazandırmıştır. Ben en önemli katkının bu olduğunu düşünüyorum. Bir diğer önemli katkı da kurulduğu günden bu yana, özellikle bizim ikinci kuruluş diye tarif ettiğimiz 1951'den bu yana imam hatipler önemli bir maya olmuştur. Yani toplumu buluşturan, birleştiren, kavgayı değil, barışı, huzuru, birlikteliği ön plana çıkartan okullar ve anlayış olmuştur."
İmam hatiplerde niceliğin yanı sıra niteliğin de yüksek olduğunu vurgulayan Bekiroğlu, bunun bir sebebinin başta ÖNDER olmak üzere sivil toplum kuruluşları tarafından da desteklenmesi olduğunu belirtti.
İmam hatip okullarının niteliklerini geleceğe taşımakla ilgili önemli bir misyon üstlendiğine işaret eden Bekiroğlu, şunları kaydetti:
"Bu ufku, bu geçmişi, yaşanmışlıklardan hareketle imam hatiplerde görüyorum. İmam hatipler bundan sonraki faydası ne olacak diye baktığımızda -nitekim uluslararası imam hatipler de var- hem içeride hem dışarıda önemli açılımlara öncülük yapacağına inanıyorum. Çünkü biz ülke olarak sadece bizden ibaret olmadığımızı, dünyada yaşadığımız hadiselerden görüyoruz. Dolayısıyla ülkemizin daha geniş vizyonunu gerçekleştirmesi açısından da ben imam hatiplerin bundan sonra çok ciddi katkı sunacağını düşünüyor ve görüyorum."