1200’lü yıllarda çok stratejik bir öneme sahip olan Divriği ilçesi, ilçeye hakim bir tepede inşa edilen kale ile dikkatleri üzerine çekiyor. Anadolu’daki ilk Türk kalesi olan Divriği Kalesi, konumu nedeniyle ‘Fethedilemeyen Kale’ olarak tarih sahnesindeki yerini koruyor.

Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan Divriği, mimari yapılarıyla ön plana çıkıyor. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, Kale Camii, ve konaklarının yanı sıra Divriği Kalesi de dikkatleri üzerine çekiyor. Stratejik bir alana inşa edilen Divriği Kalesi, ilçeyi koruma altına alırken dışarıdan gelebilecek tehditlere karşı da kendisini çevreleyen sarp kayalıklarla engel oluyor. ‘Fethedilemeyen Türk Kalesi’ olarak bilinen Divriği Kalesi, restorasyon çalışmalarının ardından ziyaretçilerini ağırlıyor.

Divriği Ulu Camii’nin ustası tarafından inşa edildi

Kale ile ilgili bilgiler veren Uzman Sanat Tarihçisi Yunus Budaktaş, “Divriği Kalesi 1230 yılında ilçenin doğusunda, ilçe merkezine hâkim noktada yüksek bir tepede inşa edilmiş, temellerinden neredeyse burcuna kadar tamamen Türk yapımı bir kale. Önemli bir savunma kalesi vazifesini görüyor bulunduğu konum itibariyle. Divriği Kalesi’ni inşa eden ustaların yine Divriği Ulu Camisini inşa eden ustalarla aynı olduğunu hem tarihi kayıtlardan hem de kalenin ve Divriği Ulu Camii inşaatındaki bazı inşa tekniklerinden dolayı biliyoruz. Divriği Kalesi, tarihi perspektifinin yanı sıra kale içerisinde yürütülen arkeolojik kazılar sonucunda da yine tarihi seyir içerisinde önemli veriler sunuyor. 2006 yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Eser başkanlığında yürütülen kazı çalışmalarıyla beraber 2018 yılına kadar kazıldı. Şu an aktif bir kazı bulunmuyor ama 12 sezon boyunca devam eden kazılarda oldukça enteresan veriler ele geçtiğini biliyoruz” dedi.

12 sezon boyunca kazı yapıldı

Divriği Kalesi’nin içerisinde yerleşim yerleri bulunduğunu söyleyen Budaktaş, “Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde de Divriği Kalesi ile ilgili çok önemli bilgilere ulaşabiliyoruz. Evliya Çelebi, Divriği Kalesi ile ilgili yaptığı tanımlamada kale surlarının içerisinde çok sayıda yerleşim yerinin olduğunu, çok sayıda özel konutun olduğunu bununla beraber su sarnıçları, tahıl ambarları, bir yönetim merkezi ve saray olduğu vurgusunu yapıyor. Kale içerisinde yürütülen arkeolojik çalışmalar sonucunda ortaya çıkan veriler de Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde vermiş olduğu bilgilerle örtüşüyor. Divriği Kalesi’nde yürütülen kazı çalışmaları aynı zamanda hem bölgenin tarihine hem de Anadolu’nun tarihini tanımlamakta önemli ipuçları veriyor. Divriği Kalesi kazılarında ortaya çıkarılan Urartu dönemine ait olduğu düşünülen obje, hem Anadolu tarihini hem Divriği tarihini çok daha erken bir tarihe götürmemize neden olabiliyor. Divriği’nin tarih sahnesine çıkışını Pavlikanlar adı verilen özel bir toplulukla biliyoruz. Pavlikanlar döneminde ki tarihi kayıtlarda ‘Tebrik, Tebrike, Divrik’ şeklinde isimlendirilen bölge daha sonra Bizans hâkimiyetine oradan da Türklerin Anadolu’yu fethetmesiyle birlikte Türk hâkimiyetine giriyor. Mengücek Beyliği’nin ilçeye yapmış olduğu çok büyük tarihi eserle kültür katkıları var. Bununla beraber devam eden yüzyıllarda önce hâkimiyetine giren Divriği, daha sonra Osmanlı hâkimiyetine geçiyor” diye konuştu.

Kaynak: iha